Nardane Kuşcu, başarılı bir öğretmendi. Hayatı boyunca ata tohumlarını topladı ve hayalini kurduğu çiftliği oluşturmaya çalıştı. Oğlu Ozan Kuşcu, onun bu hayalini, şirketlerin de önünü açacak bir eğitim merkeziyle buluşturdu. İşte Narköy projesi böyle ortaya çıktı. Bugüne kadar yüzlerce şirketin üst düzey yöneticilerine yeni ataklar yapması için fırsatlar oluşturdu. Türkiye ekonomisine katkı verdi. Ozan Kuşcu tesisin kuruluşunu ve ekolojiye sundukları katkıyı şu sözlerle açıkladı: “Narköy ailemizin ortak hayaliydi. Yıllar önce ortada Nar Eğitim ve Danışmanlık şirketi bile yokken annem hep organik tarım çiftliği düşlerdi, ben de insanların tamamen deneyimleyerek öğrenebileceği bir ekolojik eğitim tesisi.” Narköy’de misafirlere doğayla iç içe deneyimler yaşatmanın yanı sıra takım birliğini kaybetmiş şirketlere, ortak çalışmayı teşvik eden metaforik bir eğitim de verdiklerini dile getiren Ozan Kuşcu, Narköy’ü ve yapılan çalışmaları şu sözlerle anlatıyor: “Birbirleriyle daha yakın çalışması gereken ama artık içerideki rekabetten takım birliğinin kaybedildiği durumlarda alıp o ekiplere burada tekrar birtakım görevlerle, birtakım mizansenlerle ekip ruhunu tekrar aşılıyoruz. Önce ayrı olduklarında bitiremeyecekleri, ancak birlikte tamamlayabilecekleri görevler veriyoruz. Onun dışında da şirketlerin yine biraz daha motivasyonel organizasyonları da olabiliyor. Örneğin, en iyi çalışanlarını buraya getirmek istiyorlar, yine onlarla da doğayla iç içe etkinlikler yapıyoruz. Çok fazla iyi geri dönüş alıyoruz. Yürüyüşlerimiz bile sadece yürüyüş değil, bütün sistemin birbiriyle etkileşimi anlatıldığı için. Neden sarmaşıkla çam birlikte hareket ediyor mesela, birbirinden nasıl besleniyor? Misafirler bu tarz fiziksel metaforlar ile doğanın eşsiz çalışma biçimini örnek alarak neden aynı şeyi yapmadıklarını sorguluyorlar.”
DOĞAYLA İÇ İÇE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YAŞAM
Kandıra’da bulunan tesis 2013 yılında 4,5 milyon Dolarlık yatırımla hayata geçiyor. 120 dönüm araziye kurulan tesis, organik tarım çiftliği, ekolojik otel ve eğitim merkezi barındıran bir kompleks olarak doğayla iç içe sürdürülebilir bir yaşam anlayışını, teknolojinin sunduğu çözümlerle buluşturuyor. Toplamda 14 konforlu oda, ayrıca aile ve grup konaklamalarına uygun ünitelerle donatılmış. Çiftliğinde yetiştirilen organik ürünlerle hazırlanan lezzetli yemekler, restoranında misafirlerinin beğenisine sunuluyor. Hem açık hem de kapalı deneyim alanlarıyla, doğayla bütünleşik zihne ve ruha iyi gelen aktivite imkânları sağlanıyor. Organik tarım çiftliği, doğayla bütünleşik deneyim ve atölye çalışmaları için ideal bir ortam oluştururken, çevreyi saran orman, misafirlerine doğanın tüm güzelliklerini ve sürprizlerini keşfetme fırsatı tanıyor. Misafirlere sunulan yemeklerin yüzde 80’i, çiftliklerinde üretilen ata tohumlardan ürettikleri meyve-sebze, küçük ve büyükbaş hayvanlardan elde ettikleri ürünlerden oluşuyor. Kalan yüzde 20’lik ürünleri de yerel tedarikçilerden temin edilen mevsimsel ve sertifikalı organik ürünlerden oluşuyor. Yağmur suyu, yüzey altı suları ve drenaj suları hasat edilerek organik tarım sulaması yapılıyor ve üstelik arıtılan sular odalarda duş suyu olarak da kullanılıyor.
“EN GÜZEL KARPUZU ÇAKALLAR YER”
Ozan Kuşcu, tesisi açıp işletmenin yanı sıra bir de Narköy hayalinin somut hale geliş hikâyesini ve tesiste yapılan aktiviteleri bir kitapta derlemiş. Kitabın ismi Ozan Kuşcu’nun, annesi Nardane Hanım’dan dinleyip etkilendiği bir hikâyeden ilhamla koyulmuş: Çakal Karpuzu. Nar Anne lakabıyla anılmaya başlayan Nardane Hanım, çakal karpuzu hikâyesini şöyle anlatıyor: Çakal çok uyanıktır, tarlanın en güzel karpuzunu seçer yemek için. Bugün hemen hemen bütün tarlalarda çakal için dikenli tel, korkuluk hatta vurma gibi tedbirler alınır. Biz Narköy’de yabani hayvanlar için de tohum atıyoruz kurda, kuşa, aşa diye. Öyle olunca çakal da geliyor, en güzel karpuzumuzu yiyor haliyle. Ama asıl mucize buradan sonra başlıyor. Çakal daha sonra en güzel karpuzun çekirdeklerini arazinin farklı noktalarına dışkısıyla atıyor. Bizim normalde bulup seçip çoğaltmamız çok zor olduğu karpuzu bizim için çoğaltmış oluyor. Çakal karpuzu da oradan geliyor. Ayrıca hayatı boyunca ata tohumları toplayan Nardane Kuşcu, tohum sayısını 1200’e ulaştırmış. Kuşcu, ata tohumlarını toplamaya başlama hikâyesini, “Ben küçükken kötü adamlar geldi, zehir sıktılar ürünlere. Tarlalara gitmemiz yasaklandı” diye anlatıyor. İşte böyle başlamış Nardane Hanım’ın tohum toplamaya başlayarak zamanla Nar Anne olma hikâyesi.
DOĞANIN YALNIZCA BİRER PARÇASIYIZ
Narköy’de her şeyin doğayla iç içe olduğu ve insanların doğanın yalnızca küçük birer parçası olduğu fikrinin vurgusu yapılıyor. Yapılan her aktivitede ya da eğitimde bu fikrin emarelerini görüyorsunuz. Bunlardan en dikkat çekici olanı Enver Topuz rehberliğinde yapılan orman yürüyüşü. “Ormandan Dersler” isimli etkinlik, bildiğiniz doğa yürüyüşlerinden biraz farklı. Çünkü Enver Topuz, doğanın felsefesini anlamış, özümsemiş ve metaforik anlatımıyla da bunu misafirlere etkili şekilde aktarabiliyor.
