Tedarik zincirleri, küresel krizlerin, dijital dönüşümün ve sürdürülebilirlik baskılarının kesiştiği bir dönüm noktasından geçiyor. Artık yalnızca mali- yet ve hız odaklı yapılar değil, aynı zamanda çevresel sorumluluk, toplumsal etki ve teknolojik yetkinliklerle şekillenen entegre sistemler ön planda. İşte bu dönüşümün tam kalbinde yer alan isimlerden biri de TEDAR Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Günal. Günal, dijitalleşmenin tedarik zincirlerinde oluşturduğu şeffaflık, izlenebilirlik ve verimlilik artışına dikkat çekerken, Türkiye’nin bu değişime ayak uydurma konusundaki kararlılığını da net ifadelerle ortaya koyuyor. Ancak bu yolculukta yalnızca niyet yetmiyor; dijital altyapı yatırımları, nitelikli insan kaynağı ve kurumsal vizyon konularında önemli adımlar atılması gerektiğinin de altını çiziyor. ESG kriterlerinin iş dünyasında ve tedarik zinciri yönetiminde vazgeçilmez hale geldiğini belirten Günal, özellikle çevresel duyarlılıkla şekillenen tedarikçi seçimlerinin ve proaktif risk yönetimi yaklaşımlarının geleceğin rekabetçi ve sürdürülebilir iş modellerinde temel belirleyici olacağını söylüyor. TEDAR olarak yürüttükleri eğitim, iş birliği ve farkındalık faaliyetleriyle bu dönüşüme öncülük etmeyi hedeflediklerini vurgulayan Günal, Türkiye’nin tedarik zinciri ekosisteminde daha entegre, dirençli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasının mümkün olduğuna inanıyor.
“TÜRKİYE DÖNÜŞÜME AYAK UYDURMAKTA KARARLI”
Dijitalleşmenin, tedarik zincirlerinde verimliliği ve şeffaflığı artırmak adına nasıl bir dönüşüm sağladığını anlatan Tuğrul Günal, “Dijitalleşme, tedarik zincirlerinin daha şeffaf, izlenebilir ve verimli hale gelmesini sağlayarak süreç optimizasyonunu mümkün kılıyor. Özellikle büyük veri analitiği, yapay zekâ ve otomasyon uygulamaları, tedarik zincirindeki tüm süreçlerin daha proaktif yönetilmesine olanak tanıyor. Türkiye’deki firmalar bu dönüşüme ayak uydurmakta kararlı; ancak hala bazı eksiklikler var. Özellikle dijital altyapı yatırımları ve insan kaynağı yetkinliklerinin artırılması noktasında kat edilmesi gereken bir yol bulunuyor. Aksi taktirde şirketler modern iş dünyasına entegre olmakta zorlanacaklar. Dolayısıyla sürdürülebilirlikleri sorgulanacak. TEDAR olarak bu süreci hızlandırmak adına çeşitli eğitim ve iş birliği faaliyetlerini yürütmekteyiz” diyerek dijital dönüşümün gerekliliğini vurguladı.
“ESG KRİTERLERİ VAZGEÇİLMEZ BİR BİLEŞEN”
ESG kriterlerinin, sürdürülebilirlik ve kurumsal sorumluluğun vazgeçilmez bileşenleri olarak iş dünyasında önemli bir yer edindiğini dile getiren Günal, tedarik zinciri yönetiminde de bu kriterlerin; çevresel etkilerin azaltılması, sosyal sorumluluğun artırılması ve şeffaf yönetişim uygulamalarının benimsenmesi anlamında kritik bir öneme sahip olduğunu söyledi. En büyük zorluğun, bu kriterleri operasyonel süreçlere tam anlamıyla entegre edebilmek olduğunu ifade eden Günal, “Özellikle tedarikçi seçiminde çevresel duyarlılık ve sosyal sorumluluk bilinci yüksek iş ortaklarıyla çalışmak, uzun vadede sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırıyor. Özellikle global iş dünyasının ESG uyumlu şirketleri tercih etmeye başladığını paylaşmakta fayda görüyorum” dedi.
TEDAR’da katılımcı firmaların, dijitalleşme ve ESG süreçlerinde insan kaynağı açısından belli yetkinliklere ihtiyacı var elbette. Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Günal, “Dijitalleşme ve ESG süreçlerinde başarılı olmak, multidisipliner bilgiye sahip, teknolojiye hâkim ve sürdürülebilirlik bakış açısını benimsemiş insan kaynağı gerektiriyor. Veri analitiği, risk yönetimi ve inovatif düşünce becerileri özellikle öne çıkıyor. Aynı zamanda, çalışanların kurumsal sorumluluk ve çevresel farkındalık konularında bilinçlendirilmesi ve uygulamaya geçmelerinin kurumsal olarak desteklenmeleri de kritik. TEDAR olarak bu konularda hem sektöre hem de bireylere yönelik farkındalık çalışmaları yürütüyoruz” diye konuştu.
“UYGULAMALARDA GERİDE KALDIK”
Türkiye lojistik sektörü, jeopolitik konumu ve köklü ticaret kültürü sayesinde büyük bir potansiyele sahip. Fakat Günal, sürdürülebilir lojistik uygulamaları açısından, Avrupa ve küresel pazarlara kıyasla daha fazla entegrasyona ve yatırım yapmaya ihtiyaç olduğunu belirtti ve ekledi: “Avrupa’da karbon ayak izini azaltma ve yenilenebilir enerji kullanımı ön planda iken, Türkiye’de bu konuda farkındalık artmakla birlikte uygulamalarda geride kaldığımızı gözlemliyoruz. Bu açığı kapatmak için hem özel sektör hem de kamu tarafında bilinçlendirme çalışmaları artırılmalı.”
“RİSK YÖNETİMİ PROAKTİF YAKLAŞIMLA ELE ALINMALI”
Şirketlerin yalnızca yüzde 25’inin risk yönetimine odaklandığını belirten Günal, risk yönetimi konusunda şirketlere öneriler sundu. Risk yönetiminin, özellikle küresel krizlerin sıklaştığı bir dönemde iş sürekliliği için vazgeçilmez olduğuna odaklanan Günal, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Şirketlerin, risk yönetimini yalnızca kriz anında değil, proaktif bir yaklaşımla ele alması gerekiyor. Öncelikle risk değerlendirme süreçlerini güncellemeli, tedarikçi risk profillerini analiz etmeli ve alternatif tedarik kanalları oluştur- malıdır. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, bu süreçlerin başarısını artıracaktır.”
