Kapak Söyleşisi

2024 yılında hesaplar tutacak mı?

2023 yılı Türk ekonomisi için çalkantılı bir yıl oldu. Yüksek enflasyon, kurdaki oynamalar, yönetim değişikliğinin uyguladığı yeni politikalar derken zaman zaman zorlanan ülkemizde, yılın üçüncü çeyreğine gelindiğinde yıllık bazda 5.9 oranında büyüme kaydedildi. Türkiye’nin büyüme tahminlerinin tutup tutmayacağı merak konusu olurken, ülkemizin en ünlü üç ekonomistine ve sektör liderlerine sorduk; “2024 yılında Türk ekonomisini neler bekliyor?” Bakın ne cevap verdiler…

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası17.01.2024
2024 yılında hesaplar tutacak mı?

Hem küresel ölçekte hem de ülkemiz açısından zorlu bir döneme gebe oldu 2023 yılı. Küresel olarak yaşanılan enflasyonist ortam, yüksek faiz, ülkeler arası savaşlar ve artan enerji maliyetlerinin yanı sıra Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketi de bu olumsuz sürecin etkisini artırdı. Aynı zamanda yılın ilk yarısında yaşanılan seçim atmosferi sebebiyle yatırım ve üretimde bekleme ve durgunluk hakimdi. Seçimin ardından göreve yeni gelen ekonomi yönetimi ise sıkılaşma adımları ile adeta ter attırdı. Birçok belirsizlik ve çalkantılı sürecin hüküm sürdürdüğü 2023 yılında, tüm bu olumsuzluklara rağmen yılın üçüncü çeyreğine gelindiğinde yıllık bazda 5.9 oranında büyüme kaydedildi. Ancak yılın ikinci çeyreğine göre büyüme yüzde 03’le sınırlı kaldı. Biraz hız kesmesine karşın hane halkı tüketimi de Temmuz-Eylül döneminde yüzde 11.2 arttı. Bunun sonucu olarak özel tüketimin büyümeye yüzde 7.7 katkısı oldu. 2023 yılı için rakamlar bunu söylerken gelin ülkemizin önde gelen üç ekonomistine 2024 yılındaki beklentilerini soralım…

“ENFLASYON 2026’DAN ÖNCE TEK HANEYE DÜŞMEYECEK”

Ekonomist şapkasıyla öne çıkan Akademisyen ve Yazar Prof. Dr. Emre Alkin, 2023 yılında etkisini gösteren yüksek enflasyonun sebeplerini anlatarak ekonomik istikrarın sağlanması için atılması gereken adımları anlattı. 2023 yılı ekonomi tablosunu değerlendiren Emre Alkin, 2024 yılına yönelik öngörülerini de şöyle anlattı; “2023 yılında düzelmesini beklediğimiz risk unsurları vardı, bunların çok azı yerini buldu. Diğer yandan enflasyonla ilgili endişeler sürüyor. Büyümenin yavaşlaması ve resesyonla alakalı endişelerin de 2024 yılına sarkması gündemimizde yer alıyor. Bununla birlikte önce Rusya- Ukrayna Krizi, ardından Orta Doğu’da patlak veren İsrail- Hamas Savaşı bizi hem kalıcı hem de çoklu krizlere hazırladı. Bana bu krizlerin ne zaman son bulacağına dair bir soru sorulduğunda cevabım şöyle oluyor; biri bitecek, öbürü başlayacak. Öte yandan enflasyon oranlarının arzu edilen seviyeye 2026’dan önce düşeceğini düşünmüyorum.

Dolayısıyla uzunca bir süre bu enflasyonist ortamda bazen iyileşip, bazen yükselerek ama tam olarak iyileşmeden yola devam edeceğiz.”

“ENFLASYONUN GERÇEK SEBEPLERİNİ ORTAYA KOYMAK GEREKİYOR”

 Ekonomik istikrarın sağlanması için atılması gereken adımları söyleyen Alkin, şu ifadeleri kullandı; "Halihazırda hükümetin genişletici maliye politikasının sonucunda enflasyon olacağı belliydi ama bundan vatandaşı sorumlu tutup vatandaşa vergi yüklenmesini ve zaten geçim sıkıntısı yaygınken bir de kredi faizlerinin yükseltilmesini doğru bulmuyorum. Ancak şunu çok iyi biliyorum; tüketimi boğarak fiyatlar istikrarlı hale gelmez buna hiç rastlamadım. Genellikle enflasyonun gerçek sebeplerini ortaya koyan sonrasında buradan bir reçete yazan ülkeler daha fazla başarılı olmuşlardır. Çünkü tüketimi boğarak enflasyonu düşürmek adeta bir hastanın gırtlağını sıkarak ateşini düşürmeye benziyor."

İŞSİZLİK RAKAMLARI NASIL BELİRLENİYOR?

Kasım ayı işsizlik rakamlarını değerlendiren Alkin, açıklanan verilerin arka planında yer alan unsurları şöyle açıklıyor; “Dünya Çalışma Örgütü (ILO) ihtiyari olarak işsiz kalanları işsizden saymıyor. Dolayısıyla kendi liyakatine uygun iş bulamadığı için işsiz kalanlar sayımda yer almıyor. Örnekle anlatmak gerekirse; üniversite mezunu bir kişinin markette kasiyerlik yapması işsizlik olarak sayılmıyor. Çünkü her ne kadar kendi işi de olmasa ILO somut olarak çalıştığı için o kişiyi çalışıyor gösteriyor. Dolayısıyla biz yüzde 9 buçukluk platoya ulaşana kadar zaten işsizliği düşürmüşüz diyemeyiz."

“TÜRKİYE İÇİN YÜZDE 5 BÜYÜME UYGUN”

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü'nün (OECD) Türkiye’nin 2023 büyüme beklentisini 4.3’ten 4.5’e çekmesine dair değerlendirme yapan Alkin 2024 yılı büyüme öngörülerini şöyle aktardı; “Öncelikle Türkiye’nin büyüme notuyla alakalı bir yorum yapmadan evvel hangi büyüme rakamı ne anlama geldiğini biliyor olmak lazım. Mesela Türkiye için yüzde 5 büyüme uygun büyüme hızlıdır. Bununla birlikte yüzde 5 ile yüzde 7 arası ısınma, yüzde 7’nin üzeri ise felakettir. Bu yüzden yüzde 5’i uygun buluyoruz. Yüzde 5 ile yüzde 3 arasını ehvenişer, yüzde 3 ve aşağısı tamamen durgunluk anlamına geliyor. Türkiye’nin yüzde 3’ten aşağı büyümemesi lazım. Bununla birlikte yüzde 3.5 - 4.5 arası büyümenin pek ala Türkiye’de 2024 yılında yaşanabileceğini söylüyorum ama yaralara merhem değil onu belirtmek lazım."

“SÜREÇ SANCILI, EN AZ BİR YILA İHTİYAÇ VAR”

Ülkemizin mevcut ekonomisine ilişkin görüşlerini paylaşan Ekonomist İslam Memiş, şimdilik sıkıntılı bir süreçten geçsek de orta ve uzun vadede biraz daha rahatlayacağımız bir döneme geçiş yapacağımızı söyledi. Yeni ekonomi yönetimi ile ilgili görüşlerin paylaşan Memiş, “Zamanında yanlış yapılan politikalar uygulandığı bir gerçek. Şimdiki ekonomi yönetiminin, “Baskılanan kuru serbest bıraktık” açıklaması bu düşünceyi zaten onaylıyor. Ancak 2023’de dünya genelinde enflasyonun artması, erken seçim kararı ve 5 Şubat 2023’de yaşanan asrın en büyük deprem felaketi ülke ekonomisini oldukça zora soktu. Enflasyon yüzde 68’e yükseldi, EYT gibi birçok maliyet artışları ve deprem felaketinin yaşattığı ekonomik tahribat ülke ekonomimizi zora soktu. Yeni ekonomi yönetiminin aldığı yeni kararlar ile beraber tüm ezberler bozuldu ve Türkiye yeni bir ekonomi modeline geçti. Faiz artırım süreci, sıkılaştırmaya yönelik adımlar, kredi musluklarının kapatılması gibi hamleler iç piyasayı oldukça daralttı. Bugünkü ekonomik şartlar altında tek haneli bir enflasyon rakamına ulaşmamızın kolay olmayacağını düşünüyorum. Faiz artırımlarının ve kur yükselişinin devam ettiği bir ortamda şirket iflaslarına ve işsizlik sorununa dikkat etmek gerek” diye konuştu.

 “DIŞSAL ETKENLERE KARŞI KIRILGANLIK DEVAM EDİYOR”

Hükümetin ekonomik politika ve reform çabalarını değerlendiren İslam Memiş, “Ekonomi politikaları hedeflerine odaklı bir çalışma içerisinde olsa da, içeriyi dengede tutmak oldukça önemli. Şirketler ve yabancı yatırımcılar ile istişareler kısıtlı, bankaların şirketlere ve yabancı yatırımlara uyguladığı iletişim politikaları yanlış. Birçok şirket ve yabancı yatırımcılar ile istişare ediyorum, sonuçta iletişim konusunda zafiyet yaşandığını gözlemliyorum. Ekonomi yönetiminin çabalarını samimi ve güzel buluyorum. Bir yıl sonra bugünlerin karşılığını alacağımızı düşünüyorum. Dışsal etkenlere karşı kırılganlığımız devam ediyor. Dolar endeksinin (dxy), 100 seviyesinin altına gerilemesi, EUR/ USD paritesinin yukarı yönlü hareketleri, FED’in faiz artırımlarını sonlandıracak olması, KKM’nin bitmesi, risk primimizin gerilemesi gibi nedenler bizi rahatlatan nedenler olacaktır” ifadelerini kullandı. 2024 yılında Türkiye ekonomisi ile ilgili öngörülerini paylaşan Memiş, bizi olumsuz etkileyecek gelişmeleri şu şekilde açıkladı; “2024 yılının ilk yarısı da zorlu ve sancılı geçeceğe benziyor. Yarısından sonra rahatlama süreci olabilir. Bizi olumsuz etkileyecek gelişmeler; jeopolitik gerilimler, küresel ısınma, enerji maliyetleri, kur nedenli enflasyonun zorlu süreci. Bu gelişmeler tüm dünyanın canını sıkabilir.”

“DOLAR/TL KURUNDAKİ ÖNGÖRÜM 45 LİRA”

 Dolar/TL kurundaki yükselişin devam edeceğini ve 45 TL’ye yükseleceğini öngördüğünü aktaran Memiş, önerilerine şu şekilde sıraladı; “Dolar dışında diğer yabancı para birimleri ve altın gümüş gibi emtia fiyatlarının da yükseliş trendinde olmasını bekliyorum. TL bazlı konut fiyatlarının düşmesini beklemiyorum. Bugünkü yüksek faiz getirisi 2024’de yerini düşüşe bırakabilir. Borsa tarafında 2024 yılı iyi geçebilir. Bist 100 endeksi 2024’de 10-15 bin puan aralığında dalgalanabilir. 2024 için toprak yatırımını önemsiyorum. 2023’de olduğu gibi 2024’de de toprak fiyatlarında hızlı yükselişler bekliyorum.”

2024 YILINDA NORMALLEŞECEK MİYİZ?

 Sözlerine son dört yıllık ekonomi kritiğini yaparak başlayan Doğaner Finansal Danışmanlık Kurucusu ve Ostim Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berra Doğaner, “Dünya ve Türkiye’nin başına dört yıldır çok ağır zorluklar geldi. Dünya çok zor bir dönemden geçti. 2020 yılında hepimizin bildiği gibi pandemi dönemi tüm dünyayı kilitledi. Görülmemiş bir eve kapanma dönemi yaşadık. Üretim, seyahatler, her şey durdu. Bu büyük krizden çıkış için merkez bankaları para musluklarını açtılar. Bir nevi helikopterden para atar gibi çok bol para basıldı. Faiz oranları çok düştü. Yaşamlarını sürdürmesi için hane halkına maddi yardımlar yapıldı” dedi. Salgın bitmesiyle bu kez de tüketim çılgınlığının başladığını dile getiren Doğaner, “Bir sene evine kapanıp oturan insanlar bir intikam tüketimine, seyahatlerine giriştiler. Herkes bol keseden para harcamaya başladı ve tüketim tüm dünyada arttı. Bir anda büyük bir talep oluşunca bu sefer tedarik sıkıntıları baş gösterdi. Üretim yetişmez oldu. 2022 yılında bu tedarik sıkıntılarının üstüne savaşlar başladı. Özellikle Rusya, Ukrayna savaşı bu süreci tetikledi. Jeopolitik kırılmalar, enerji fiyatlarındaki artış, gıda krizi, yüksek enerji fiyatları, bu basılan paraların oluşturduğu enflasyon, aşırı tüketimden gelen enflasyon tüm dünyayı etkisi altına aldı” diye konuştu.

 “ENFLASYON KONTROL ALTINA ALINMAYA BAŞLANDI”

 Şimdi en önemli konunun “Ne zaman normalleşeceğiz?” sorusu olduğunu söyleyen Dr. Berra Doğaner, bu soruyu şu şekilde cevaplandırdı; “Hem bizde hem dünyada yaşam maliyetleri inanılmaz yükseldi. 2023 yılında da bu yüksek enflasyon devam etti. Fakat 2023 yılında artık merkez bankaları; ‘Tamam güldük eğlendik, hepimiz para harcadık. Bol bol çılgın seyahatlerimizi yaptık artık frene basma zamanı. Enflasyonla mücadele edelim. Çünkü enflasyon gerçekten büyük bir zehir, yani herkesin hayatını zehirliyor. Buna bir panzehir lazım. Artık faizleri yükseltiyoruz. Bastığımız paraları da piyasadan geri çekiyoruz. Parasal sıkılaştırma yapıyoruz. Yediğimizin içtiğimizin diyetini ödeyeceğiz ve kendimize geleceğiz’ dediler ve başladılar faiz artırımına. Dolayısıyla ekonomi yavaşlamaya başladı ve tüm dünya dört yıldır bir kriz ortamında yaşıyor. Şimdi asıl soru şu; ‘2024 yılında normalleşecek miyiz?’ Enflasyon artık dünyada yavaş yavaş kontrol altına alınmaya başlandı. Faiz artırımları etkisini gösterdi, enflasyon yavaşladı, hatta düşmeye başladı. Piyasalar; artık yavaş yavaş faizler bulunduğu noktadan aşağıya insin, tekrar düşük faiz ortamına geçilsin istiyor. Fakat merkez bankaları şimdilik temkinli.” Hem dünya hem de ülkemiz için faiz artışlarının sonuna gelindiğini söyleyen Doğaner, 2024 yılı itibarıyla biraz daha rahat nefes alınabileceğini söyledi. 2023 yılının son çeyreğinin en zor geçen süreçlerden biri olduğunu söyleyen Doğaner, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Türkiye'de ve dünyada 2024’ün ilk çeyreği yine en yavaş çeyreklerden birisi olacak. 2024’ün ikinci, bilhassa üçüncü ve dördüncü çeyreğinden sonra biz artık yavaş yavaş ekonomilerin toparlanmaya başladığını göreceğiz. Yüksek faizlerle ödenen bedeller tüm dünyada çok büyük durgunluğa yol açtı.

SEKTÖRLER 2024 YILINDAN NE BEKLİYOR?

KİMYA SEKTÖRÜNÜN 2024 HEDEFİ 35 MİLYAR DOLAR

2024 yılına ilişkin beklenti ve öngörülerini paylaşan İKMİB Başkanı Adil Pelister, şunları söyledi; “Ülkeler arasında yaşanan savaşlar veya gerilimler gibi jeopolitik gelişmeler, küresel enflasyon ve yüksek faiz, emtia ve enerji fiyatları talep ve arz dengesini olumsuz etkiliyor. Dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 2,5, 2024 yılında ise daha zayıf büyümesi bekleniyor. Hazine ve Maliye Bakanımız iç piyasada küçülmenin, talep daralmasının olacağını belirterek sanayicilere ihracat pazarına yönelik pazarı çeşitlendirici ve genişletici önlemler almasını tavsiye etti. Bununla birlikte sürdürülebilirlik temelinde, 2030 vizyonumuz kapsamında, yepyeni bir kimya ekosistemi kurmak için hayata geçirdiğimiz ve Türkiye’de bir ilk olacak Kimya Teknoloji Merkezimizi 2024’ün ilk yarısında faaliyete geçirmek üzere son hazırlıklarımızı tamamlıyoruz. Merkezimizin faaliyete başlaması ile birlikte cari açığın kapanmasına ciddi bir katkı sağlamayı hedefliyoruz.” Sektörün ihtiyaçlarına değinen Pelister, “Kimya sanayisinde katma değeri yüksek, orta ve yüksek teknoloji ile üretilen, stratejik önemi haiz ürünlerin üretimi desteklenmesi gerekiyor. Kimya sanayisinin ihtiyaç duyduğu, ithal bağımlılığının azaltılmasına yönelik kamu yararına büyük ölçekli yatırımların yapılması desteklenmeli. Türkiye’nin en çok ihracat yapan ikinci sektörü olarak, ülke ihracatından aldığımız yüzde 13’lük pay ile 2024 yılı ihracat hedefimizi 35 milyar dolar belirledik” ifadeleri kullandı.

EN BÜYÜK DÜŞÜŞ AVRUPA PAZARINDA YAŞANDI

İhracat pazarlarını büyütmeyi istediklerini belirten ZÜCDER Başkanı Mesut Öksüz, “Markalaşma ve ürün kalitesi konusunda Türk ürünleri iyi bir konumda. Avrupa’daki konumumuz Türk ürünlerinin kalitesini ve algısını gösteriyor. Camda dünya ikincisi, dünya beşincisi şirketlerimiz var. Porselende, çelikte, plastikte çok önemli firmalarımız var. Bunlar her yıl kendilerini geliştirerek önemli yatırımlarla büyümeye devam ediyor” diye konuştu. İç pazarda durağan bir dönem geçirdiklerini ancak evlilik kredisiyle sektörde bir hareketlilik beklediklerini söyleyen Öksüz, “Bu sene turizm alanındaki yatırımlar dolayısıyla HORECA tarafımızda büyüme gerçekleşti. Ancak iç pazarda perakende de ve online’da durağan bir dönem geçiriyoruz. Yılbaşı alışverişi sektöre hareketlilik kattı. Keza sektörümüzdeki güçlü çeyiz kültürü nedeniyle çıkacak 2 yıl geri ödemesiz 150 bin TL’lik evlilik kredisinin de sektör için önemli bir adım olacağını düşünüyoruz” açıklamalarında bulundu. İhracatla ilgili görüşlerini de paylaşan Mesut Öksüz, sözlerini şu şekilde tamamladı; “Sektörümüz son beş yılda yüzde 55 büyüme sağladı. Bu büyümenin şişme bir büyüme olmaması 2-3 yıl boyunca aynı rakamlar etrafında dönüyor olmamız ciroyu garanti altına aldığımızı gösteriyor. Rakamı sabitledik ve altına düşmüyoruz. Bu seneyi yüzde üçlük bir küçülmeyle kapatacağız. En büyük düşüşü Avrupa pazarında yaşadık. 500 milyar Dolar hedefimiz var, 500 milyar Dolarla ilgili finansman desteğini toparlayamadan ve istihdam konusunda net çözümler üretmeden bu rakamları yalnızca kağıt üzerindeki hedefler olarak görürüz.”

KOBİ'LERE YÖNELİK DESTEK PROGRAMLARI ARTIRILMALI

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, “Ekonomimizdeki yapısal sorunlar ve dış talepteki daralmaya karşın iş dünyası rekabetçiliğini korumaya yönelik büyük bir uğraş veriyor, yatırım iştahı sürüyor. Ancak bu motivasyonun yatırıma dönüşmesini, ekonomideki belirsiz atmosfer ve finansmana erişim engelliyor. TÜRKONFED olarak her çeyrekte düzenlediğimiz Finansmana Erişim Anketimizin 2023 yılı üçüncü çeyrek sonuçlarına göre işletmelerin yüzde 70’i finansmana erişimde zorlanıyor. Kredi alma süreçlerinde başvuruların reddedilme veya geri çekilme oranları yükselirken sorun yaşamayanların oranı yalnızca yüzde 14. İç ve dış faktörler nedeniyle ekonomimiz son yıllarda çeşitli zorluklarla karşılaştı. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, yüksek enflasyon ve ekonomik belirsizlik gibi sorunlar devam ediyor. Tek başına para ve maliye politikalarıyla enflasyon-faiz-döviz kuru sarmalından kurtulmamız zor. Bunun için ekonomik ve yapısal reformları hayata geçirmek gerekiyor. 2024 yılında sıkı para politikası ve küresel ekonomik gelişmelere bağlı olarak büyümede yavaşlama öngörülüyor. Bu durum ihracatımızı ve turizm gelirlerimizi olumsuz etkileyebilir” diye konuştu.

Son olarak KOBİ’lere dikkat çeken Sönmez, şu ifadeleri kullandı; “Bu ortamda sağlam ekonomik politikaların ve yapısal reformların hayata geçirilmesi, enflasyonun kontrol altına alınması ve ekonomik istikrarın sağlanması için önem arz ediyor. Özellikle KOBİ'lerin yüksek enflasyondan olumsuz etkilenmesini azaltmak için hiç vakit kaybetmeden enflasyonla mücadeleye yönelik politikalar daha etkin şekilde uygulanmalı."

2024’ÜN İKİNCİ YARISI İTİBARIYLA TOPARLANMA ÖNGÖRÜYORUZ

2023 yılını sektör bazında değerlendiren Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, “Hazır giyim sektörü, emek yoğun bir sektör. Bu nedenle son iki yıldır asgari ücret ve diğer ücretlerde yaşanan yüksek artışlar sektörümüzün maliyetlerini önemli ölçüde artırdı. Kurun enflasyonun çok altında kalmasından dolayı bir maliyet sorunu yaşanıyor. Bu nedenle kurun enflasyon kadar artmasını talep ediyoruz. Diğer taraftan sektör; mevcut ihracatı sürdürebilmek, ihracatı artırmak ve iç pazarın üretim talebini karşılamak için finansmana ihtiyaç duyuyor ancak finansmana erişim önemli ölçüde azaldı. Büyük ölçüde Eximbank kredisi kullanan sektörümüzün, bu kredilerin TL ve döviz cinsinden genişletilmesi talebi bulunuyor. Ayrıca yeşil ve dijital dönüşüm yatırımlarının finansmanı için de uygun yatırım kredisi ihtiyacı sürüyor” ifadelerini kullandı. Son olarak 2024 yılını değerlendiren Ramazan Kaya, şöyle konuştu; “Ülkemizde 2023 yılında başlayan ekonomi politikalarındaki değişimin esas etkilerini 2024 yılı başından itibaren göstereceğini düşünüyoruz. Sıkılaşma politikaları neticesinde yılın ilk yarısında iç talep önemli ölçüde yavaşlayacak. Ancak enflasyonda düşüş sağlanırsa yılın ikinci yarısında iç talep toparlanabilir. Turist harcamaları 2023’te olduğu gibi 2024’te de kuvvetli olur. Yılın ikinci yarısında ve hazır giyim sektörü için sonbahar-kış 2024-2025 sezonu için ise hareketlenme bekliyoruz. İhracatta ise 2024’ün ilk yarısında durgunluk sürecektir."

Kapak Söyleşisi
Yorum Yaz