Gündem Koridoru

Yolumuz tarımda sürdürülebilirlik ve gıda güvenliği

Ülkemiz tarım cenneti… Un ise sektöre kaldıraç etkisi oluşturan stratejik bir ürün. Öyle ki dış piyasaya un tedarikinde dünyada zirvede yer alan un sektörü yıllık 3 milyon ton un ihraç ederek zirveyi bırakmıyor. Un sanayisinin yalnızca kendine değil başka sektörlere de katkı sağladığını söyleyen Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, Türkiye’nin dünyanın en büyük makarna ihracatçısı olmasında da sektörün büyük katkısı olduğunu söylüyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası17.08.2023
Yolumuz tarımda sürdürülebilirlik ve gıda güvenliği

Ülkemiz tarım cenneti… Un ise sektöre kaldıraç etkisi oluşturan stratejik bir ürün. Öyle ki dış piyasaya un tedarikinde dünyada zirvede yer alan un sektörü yıllık 3 milyon ton un ihraç ederek zirveyi bırakmıyor. Un sanayisinin yalnızca kendine değil başka sektörlere de katkı sağladığını söyleyen Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Tezcan, Türkiye’nin dünyanın en büyük makarna ihracatçısı olmasında da sektörün büyük katkısı olduğunu söylüyor.

TUSAF olarak faaliyet alanlarınızı ve Dernek yapınızı anlatır mısınız? TUSAF, dünyada son dokuz yıldır ihracat liderliğini sürdürdüğümüz un sektöründe hizmet veren kuruluşları bir çatı altında toplayan, sürekli gelişim ve çözüm odaklı stratejiler hedefleyen, Türkiye’nin tüm coğrafi bölgelerine yayılmış firmaların kurdukları derneklerin üyelikleriyle kurulan bir çatı kuruluşudur. Bu bağlamda sektörle doğrudan veya dolaylı olarak temas halinde olan diğer kurum ve kuruluşlarla devamlı dirsek temasında olan ve sektörün ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarını yürüten TUSAF; sekiz bölge derneği ve 300’den fazla un sanayicisini temsil ederek, kamu sektörü kuruluşları, diğer meslek kuruluşları ve sektör paydaşlarıyla iş birliği yapmaktadır. Türkiye’nin toplam un üretim kapasitesi nedir ve en çok un ihracatı yaptığımız ülkeler hangileri? Dünyadaki un fabrikalarının ortalama kapasite kullanımı yüzde 65 iken bu oran Türkiye için yaklaşık olarak yüzde 50 civarında. Dünyanın en büyük un ihracatçısı olan Türkiye’nin un ihraç ettiği başlıca bölgeler ise Orta, Uzak Doğu, Asya ve Afrika.

Ülkemizde kapasite kullanım oranları artmaya devam ediyor. Geçen yıl toplam kapasite olan 30 milyon tonun yaklaşık yüzde 50'si kullanıldı. Buradaki yükselişte ihracattaki artışın payı büyük önem taşıyor. 85 milyona yaklaşan nüfusu ile Türkiye, dünyada kişi başı en çok un ve unlu mamul tüketen ülkelerden biri olarak kendi iç pazarının yanında her sene 100’ün üzerinde ülkeye un ihracatı gerçekleştiriyor. Uzun yıllardır dış piyasaya un tedarikinde dünyada zirvede yer alan un sektörü yıllık 3 milyon ton un ihraç etmektedir. Bunun yanında yaklaşık olarak 11-12 milyon ton olan iç piyasadaki talebi de karşılamaktadır. Türkiye, un sanayisi pazar arayışını sürdürmekle birlikte daha çok mevcut pazarları derinleştirmek için çalışmaya devam ediyor. “UN HER SEKTÖRE DOKUNUYOR” TUSAF olarak un ihracatında mevcut pazarları güçlendirmek için ne tür stratejiler yürütüyorsunuz? Türk un sanayisinin başarısı aslında bizim unlu mamuller sektörümüzü de katma değerli hale getirdi. Türkiye, dünyanın en büyük makarna ihracatçılarından biri olduysa Türk un sanayicinin bunda çok ciddi bir katkısı var. Bugün yem sanayisine de çok fazla katkımız söz konusu. Yem sanayinin önemli bir girdisi olan kepeği de biz un sanayicileri üretiyoruz. Un sektörünün o kadar çok dokunduğu sektör var ki, çorba da bile bizim unumuz var.

Baktığınızda biz un sanayicileri 90 milyon demeyeceğim, 7-7,5 milyar insana dokunuyoruz. Sektörümüz hakikaten çok özel ürünler üretiyor. Türkiye’nin un üretimi alanında gerçekten çok büyük bir rolü var. Bu rolü de TUSAF’ı temsil ettiğim için en iyi şekilde yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Türkiye açısından bakarsak son yıllarda buğdayın önemi daha iyi anlaşılır hale geldi. Geçmişte dünya fiyatları bizim fiyatlarımızın çok daha altındaydı. Dolayısıyla bizler de onun avantajıyla yurt dışından buğday getirip Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında dünyaya un ihraç ediyorduk. Bu, sektörde bir dönüşüm sağladığı gibi bugüne gelişimizde de önemli bir katma değer oldu. Tabii ki bu durum, Türkiye'de zaman içerisinde çiftçimizi ana ürünü olan buğday ve arpanın ekiminden uzaklaştırarak alternatif ürün arayışlarına itti. Örneğin Ege Bölgesi’ne baktığımızda çok yıllık bitkiler daha da çoğaldı. Bu bölgede birçok buğday ve arpa üreticisi zeytin, üzüm ve farklı meyve çeşitleri gibi çok yıllık bitkilere yöneldi. Çok yıllık bitkilere dönüşmeyen sulanabilen arazilerde ise pamuğa verilen yüksek primler sebebiyle genellikle pamuk ağırlıkta kaldı. Sulanabilir buğday alanlarından çok ciddi kayışlar oldu.

“BUĞDAY DENİLDİĞİNDE AKLA TÜRKİYE GELECEK”

Gıda sektöründe markalaşma ve kalitenin önünü açan faktörler nelerdir sizce? Bizler buğdaydan sadece un yapmıyoruz, baktığınız zaman buğdaydan makarna, bisküvi, bulgur, irmik ve unlu mamuller yapıyoruz. Kültürümüzde buğdaya verilen önem hakikaten çok fazla. İşte baklavaya o çıtırlığı veren buğdayımızın getirmiş olduğu nefaset. O nefaseti de biz dünyaya pazarlarken doğru bir şekilde anlatabilirsek öyle inanıyorum ki bizden sonraki kuşaklar çok daha rahat edecek. Çünkü çok daha eğitimli ve donanımlı olan gelecek kuşaklarımızın bu hikayeleri dünyaya anlatarak daha katma değerli hale getireceğine inanıyorum. Türkiye ve dünya için buğday çok önemli bir noktaya ulaşacak. Buğday denildiği zaman

Türkiye akla gelecek. Böylelikle Türkiye’nin öneminin her geçen yıl daha da artarak devam edeceğini öngörüyorum. Buğday üretim miktarında yükseliş yakalarsak, üreticilerimizle birlikte uzun dönemdir hedeflediğimiz sürdürülebilirliği de yakalamış olacağız. TBMM Genel Kurulunda kabul edilen kanuna göre, sözleşmeli üretim yeniden düzenlenecek ve atıl durumdaki tarım alanları üretime kazandırılacak. Kısa ve uzun vadede ne tür kazanımlar sağlar bu kanun? Gıda sanayisinin vazgeçilemez bir unsur olduğu gerçeğinden yola çıkarak ilerleyen dönemlerde gıda krizinin önüne geçmek adına sanayiciler olarak yolumuzun tarımsal üretimde sürdürülebilirlik ve gıda güvenliği olduğunu biliyoruz. Sözleşmeli tarımla üretime ham madde olarak kaynak sağlanabilecek yüksek bir potansiyelimiz var. Ekim alanlarımızı genişleterek üretimimizi potansiyelimiz ölçüsüne getirebilirsek, kendi buğdayımızla da ihracat şampiyonluğumuzu taçlandırabiliriz.

Un oldukça stratejik bir ürün. Bu kapsamda Türkiye tohumculuk sektöründeki Ar-Ge faaliyetlerini yeterli buluyor musunuz? Tarım sektöründe Ar-Ge ve inovasyon diğer sektörlere göre farklılıklar göstermektedir. Sektörün ana maddesi olan buğdayın, ekolojik koşullara bağlı olması ve üretilen bölgenin iklim koşullarına göre değişiklikler göstermesi Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarının önemini artırıyor. Ayrıca inovasyon ile sadece üründe ve/veya hizmetlerde değil üretim ve pazarlama süreçlerinde de değişiklikler ve geliştirmeler yapılabiliyor olması bu kavramın işletmeler için önemini artırmaktadır. Türkiye’de un sanayi, teknolojik gelişmeler ve deneyime dayalı olarak ülke ihtiyacından daha fazla hacme ulaşarak uluslararası boyut kazanmıştır. Sektöre yeni kazandırılan ve yenilenen üretim tesisleri geleneksel un fabrikacılığını çok daha modern tesisler haline getirmiştir. Makineleşme oranı her yıl artarken, üretimin hiçbir safhasında insan eli değmeyen ve karanlık fabrikalar hizmete açılmaya başlamıştır. Daha güvenilir, hata oranının çok daha az olduğu işletmeler sektörde sayılarını her geçen yıl artırmaktadır.

TUSAF’IN GELECEK PROJEKSİYONUNDA NELER YER ALIYOR?

TUSAF olarak sektörün dünyadaki mevcut sayısal birinciliğini devam ettirmek, ulusal sanayimizin rekabet gücünü artırmak adına politikalar geliştirerek, bunları gerçekleştirecek altyapı ve araçları oluşturmaya katkı sağlamak adına kamu kurum ve kuruluşları ile sektör paydaşlarımız ve ilgili STK ile beraber hareket etmeli ve iş birliklerimizi artırmalıyız.

Gündem Koridoru
Yorum Yaz