Yazarlar

Türkiye’nin ekonomideki rotası nereye gidiyor?

Ülkemiz 6 Şubat tarihinde yıkıcı bir depremle karşı karşıya geldi. Bu felaketin her geçen gün yükselen enflasyonun etkisinde olan Türkiye’yi nasıl etkileyeceği merak konusuyken, gözler şimdi de seçim sathında olan ülkemizin ekonomik anlamda ne tür risklerle karşı karşıya kalacağına çevrildi. Biz de tüm bu soru işaretlerine yanıt bulmak adına Topkapı Üniversitesi Rektörü ve Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin ile görüştük…

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası13.04.2023
Türkiye’nin ekonomideki rotası nereye gidiyor?

Ülkemiz 6 Şubat tarihinde yıkıcı bir depremle karşı karşıya geldi. Bu felaketin her geçen gün yükselen enflasyonun etkisinde olan Türkiye’yi nasıl etkileyeceği merak konusuyken, gözler şimdi de seçim sathında olan ülkemizin ekonomik anlamda ne tür risklerle karşı karşıya kalacağına çevrildi. Biz de tüm bu soru işaretlerine yanıt bulmak adına Topkapı Üniversitesi Rektörü ve Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin ile görüştük…

İlk olarak Türkiye’nin ekonomideki rotasının nasıl olması gerektiğine değinen Topkapı Üniversitesi Rektörü ve Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, orta ve uzun vadeli olarak yapılması gerekenler için şunları söyledi; “Ekonomi normalde piyasa dinamikleriyle devam ederse, iş insanları kendi ekonomik faaliyetlerini kârlı hale getirmek için dünyanın yeniliklerini takip etmek suretiyle marka, tasarım, inovasyon, Ar-Ge, teknoloji, insan kaynağının eğitilmesi, finansman ve lojistik gibi akla ilk gelen ne varsa bunları bünyelerine dahil ediyor. Fakat burada devlete ne düştüğü hakkında konuşacak olursak; devlet mekanizması milletin refahı için uygun olan ve ilerlemenin daha hızlı olduğu işlere teşvik veriyor. Dolayısıyla sen şunu yapma, böyle yapma demez. Der ki; ‘istersen sen özgür iradenle şunu yap ama ben bu tip işlere teşvik veriyorum.’ Epistemolojik kopuş olmadan evvel liberal iktisat, aslında insanlara eşit şartlarda rekabet imkânı oluşturarak değer ortaya çıkarmak üzerinedir. Liberal ekonomi bunu tamamen hukukun üstünlüğü ile sağlar. Ama hükümetlerin ufukları; alışkanlıkları, anlayışları ya da inançları kadar. Nasıl yetiştirilmişse onlarda ona göre hareket ediyorlar. Örneğin Richard Nixon iktidara geldiğinde iki projeyle karşı karşıya kaldı. Bunlardan biri Mars’a seyahat biri de uzay mekiği idi. Nixon uzay mekiğini seçince bir kararla 32 yıl Mars’a seyahat ertelenmiş oldu. Dolayısıyla siyasetçinin üzerine sadece ekonomi ile değil, bir ülkenin geleceği ile alakalı kritik kararlar aldığı için de ciddi bir sorumluluk yükleniyor. Bu sebeple de ne kadar iyi eğitimli siyasetçilere sahip olursak o kadar çok özgür iradeye saygı duyan, vatandaşın kendi özgür iradesiyle doğruyu bulabileceğine inandığı kişileri değerlendirmiş oluruz” diye konuştu. İhracat yapan, dünya standartlarında ürün ve hizmet üreten aynı zamanda kenara bir tasarruf ayırabilen bireylerin ve kurumların olduğu bir Türkiye hayal ettiğine vurgu yapan Alkin, bunun mevcut modelle olamayacağının altını çizdi. Bir başka modele geçilmesi gerektiğini vurgulayan Alkin, “Bu modeli oluşturmadan evvel hukukun üstünlüğünü, eşitliği, hak ve özgürlükleri ve eğitimi mükemmel hale getirmeliyiz. Bu bize yakışır, çünkü Türkiye Cumhuriyeti bu şekilde kuruldu. Hiçbir iktidarın buna karşı olacağını düşünmüyorum” dedi.

2025’E KADAR RAHAT YOK

Ekonomik enstrümanların siyasi alanla sıkı bir ilişkisi olduğu düşünüldüğünde seçim sürecinden etkilenecek en temel konuların başında Türkiye ekonomisi geliyor. Bu süreçte bizi nasıl bir tablo bekleyeceğine ilişkin soruya yanıt veren Alkin de şunları söyledi; “Seçimden sonra herhangi bir hükümet gelince sihirli bir değnek memleketi birikmiş tüm sorunlarından kurtarmayacak. Erdoğan Alkin hocanın şöyle bir sözü var: ‘Her sıkıştığınızda bir Atatürk çağırırsanız çalışkan milletlere ayıp olmaz mı?’ diye. İşte o bir kere geliyor, ondan feyz almak lazım. Önümüzdeki seçimin neticesinde bizi başka seçimlerin beklediğini düşünüyorum. Kim gelirse gelsin bu ağır deprem yarasını sarmak çok kolay olmayacak.”

Türkiye’yi zor günlerin beklediğini söyleyen Alkin, “2025’e kadar rahatlayacağımızı düşünmüyorum. Şu an yaşadığımıza modern dünyanın ikinci en yüksek enflasyonu diyebiliriz. Bunun örneklerini tarihte de gördük. Demek ki bazı şeyleri eksik yapıyoruz. Hangi hükümet gelirse gelsin bir hukuk ve adalet reformu yapılması lazım. Çünkü insanlar sabah kalktıklarında Resmi Gazete’de dün kazandıkları hakların bugün başkalarına devredilmiş olduğunu görmekten pek hoşlanmıyor ve böyle bir ülkeye kimse gelip yatırım yapmıyor. Bunlar mecburiyet ile de yapılıyor olabilir ancak bu şekilde de kurumsal saygınlık azalıyor. Dolayısıyla vicdanına hesap vermek istemeyen ve düzgün işler yapan yöneticilerle Türkiye Cumhuriyeti’nin 3-4 sene içerisinde 2002 ile 2013 arasındaki güçlü dönemine geri döneceğine inanıyorum. Meselenin ekonomi değil sosyo-kültürel ve politik olduğunu düşünüyorum. Bu ülkenin insanları çok daha güzel şeyleri hakkediyor. Yeter ki her sabah kalktığımızda bir başka krizle karşı karşıya kalmayalım. Çünkü her gün krizle meşgul olan bir ülkede güzel işler olmaz” ifadelerini kullandı.

“PARASINA HÜKMÜ GEÇMEYENLER KENDİ HAYATINDA ESİR OLUR”

Oldukça zor zamanlardan geçiyoruz. Yüksek enflasyon, zamlar derken her kesimden insanın -özellikle gençlerin- kafasında “paramızı nasıl değerlendirmeliyiz?” sorusu var. Bu konu hakkında görüşlerini paylaşan Alkin, aynı zamanda gençlere şu tavsiyelerde bulundu; “Gençler olarak paranızı ve paraya kolay çevrilebilir şeyleri toplamaya gayret edin. Herkes ev, araba sahibi olmak istiyor. Ancak mala mülke çok para bağladığın zaman maalesef bir kriz anında onları paraya çevirmek daha zor oluyor.

Satın alınan fiyatın çok daha düşük fiyatına satmak zorunda kalınıyor. Bence hayat yatırım konusunda ne yapmanın değil ne yapmamanın sanatı. Mesela paranın tamamını gidip bir şeyin üstüne yatırmayın. Arkadaşlarla borç alma-verme genç yaşlarda öğrenilir. Hiçbir arkadaşınıza unutamayacağınız bir borç vermeyin. Herkes kazanıyor bende kazanayım diyerek ayrıntısına vakıf olmadığın yatırımlara arkadaşına borç verirmiş gibi para koymakta fayda var. Bunun haricinde parayı saklamak iyidir fakat zevkine harcamak hünerdir. Zevk ile harcamak için belirli bir kültüre sahip olmak lazım. Çünkü iktisatın temel kavramı faydadır. Fayda üretmeyen bir harcama belki tatmin duygusu yaratır fakat geri dönüşü iyi olmaz. Parasına hükmü geçmeyenler kendi hayatında esir olur. Bunun için ihtirasın ve ihtiyacını birbirinden ayırt edeceksin. Harcadığın para sana iyi bir etki yaratıyorsa demek ki ihtiyacındır. Ama harcadığın para sana olumlu bir etki oluşturmuyorsa ihtirastır. Yatırımcılık da ciddi bir teknik bilgi gerektiren tecrübeyle cilalanmış bir sanattır.”

Gündem Koridoru
Türkiye'de Gündem
Şirket Haberleri
Yorum Yaz