Türkiye'de Gündem

Türkiye’de yeşil kentler yükseliyor

Türkiye'de 6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketiyle birlikte, şehirlerimizi doğal afetlere karşı daha dirençli hale getirme ihtiyacı gündeme geldi. Uzmanlar, dirençli binaların artık tercih değil zorunluluk olduğunu kaydederek; ekonomik, ekolojik ve sosyolojik açıdan sürdürülebilir kentleri ifade eden 'dirençli şehirlerin' ancak sürdürülebilir bir çevre politikasıyla mümkün olacağını vurguluyor. Yeşil dirençli kentler, çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini benimseyerek aynı zamanda afetlere karşı dayanıklılığı artırmayı amaçlayan bir yaklaşım sunuyor. Sürdürülebilirliğin her geçen gün daha da önem kazandığı şu günlerde yeşil kentlerin önemini siz değerli okurlarımız için masaya yatırdık…

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası06.12.2023
Türkiye’de yeşil kentler yükseliyor

Türkiye'nin deprem kuşağında bulunması, afetlere karşı hassasiyeti artırıyor ve bu bağlamda yapılan kentsel dönüşüm projeleri büyük önem taşıyor. Yeşil dirençli kent projeleri, sadece depremle değil, aynı zamanda iklim değişikliği gibi diğer çevresel tehditlerle de başa çıkabilme kapasitesini artırmayı hedefliyor.

Afetlere karşı dirençli kentlerin oluşturulması, sadece mevcut yapı stokunu güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda çevresel etkileri en aza indirerek sürdürülebilir bir gelecek oluşturma amacını da taşıyor. Bu doğrultuda, yeşil dirençli kentlerde enerji verimliliği, atık yönetimi, su kaynaklarının etkin kullanımı gibi çeşitli faktörler dikkate alınıyor.

Bu uygulamaları hayata geçirmek şehirlerin doğal kaynakları daha verimli kullanmasına olanak tanıyarak karbon ayak izini azaltıyor.

Özellikle büyük şehirlerde, yeşil bina projelerinin hayata geçirilmesi, mevcut altyapıyı güçlendirmek ve gelecekteki afet risklerine karşı daha hazırlıklı olmak anlamına geliyor. Yeşil dirençli kentlerin Türkiye'deki deprem gündemine etkisi büyük. Bu projeler, sadece şehirlerimizin dayanıklılığını artırmakla kalmayıp, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik ve toplumsal adaptasyon konularında da önemli adımlar atmamıza olanak sağlıyor. Türkiye'nin bu alandaki gelişmeleri yakından takip etmesi ve benzer stratejileri uygulaması, hem gelecekteki afetlere karşı hem de dünyanın gündemindeki enerji krizine karşı hazırlıklı bir ülke olmasına katkı sunuyor.

KENTİN DOĞRU YÖNETMELİK VE KİŞİLERLE YENİLENMESİ GEREKİYOR

Kentin geleceğine ve çocuklarımıza bırakabileceğimiz sürdürülebilir ve dirençli kentler oluşturmak adına yeşil bina konusunu Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) açısından değerlendiren AYİDER Başkanı Hakan Şişik, “Kentsel dönüşüm sadece binaların yıkılarak yenilerinin yapılması değildir; kentin doğru zamanda doğru yönetmelik ve kişilerle yenilenmesi gerekiyor. Bu noktada yeşil binalardan sürdürülebilir dirençli kentlerden söz etmemiz gerekir. Enerjiyi en az seviyede tüketen binaları önemsiyoruz. Kuraklık her sene İstanbul’da gündem olan bir konu.

Gerçek şu ki İstanbul su fakiri bir kent. Bu nüfus ve tüketimle birlikte su krizi yaşayacağımız aşikâr. Binaların yeşil dönüşümüyle birlikte suyun az tüketilmesi sağlanabilir. Suyun filtrelerden geçirilerek 4-5 defa kullanılmasını sağlarsak tasarruf ederiz ve böylece su krizini ortadan kaldırabiliriz. Enerji yönünden bakarsak da zaten dünyada enerji sıkıntısı yaşanıyor. Binalarda minimum şartlarda da olsa yapısal değişiklikler yapılırsa, örneğin solar paneller zorunlu hale getirilirse, ortak alan ve bahçe kullanımlarında güneş enerjisinden faydalanılarak yeşil dönüşüm sağlanabilir” dedi.

Kentsel dönüşüm yasasında yapılan değişikliği sektör açısından olumlu olarak değerlendirdiklerini kaydeden Hakan Şişik, “Kentsel dönüşüm yasasında eskiden 3/2 olan oran yüzde 50 arttı. Bunun yanında dönüşümün önünde durmak isteyen bir vatandaş kanuni yollarla süreci 1-2 sene uzatabiliyordu. Çıkan yeni yasa ile beraber art niyetli durumlar ortadan kaldırıldı. Elbette kentsel dönüşüm belirli kanun ve yönetmelikleri tek elde toplayarak sorunlar çözüme kavuşmuyor ancak yasaya baktığımızda ilk olarak müteahhitlerin ve kentsel dönüşümün önündeki birtakım engellerin otomatik olarak kaldırıldığını görüyoruz” diye konuştu.

“KALİFİYE ELEMAN EKSİĞİMİZ VAR”

Kentsel dönüşümü gerçekleştirecek donanımlı ekip eksikleri olduğunu söyleyen Şişik, şöyle konuştu; “Bu işin bir de finansman ve donanım yönü var. Maalesef pandemi döneminde kalifiye elemanlarımızın büyük bir kısmını ihraç ettik üstüne de büyük bir deprem felaketi yaşadık. Şu an İstanbul’daki birçok iş makinesi ve kalifiye eleman deprem bölgesinde görev yapıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının ara eleman ihtiyacını gidermek için ortak bir çalışma yapması gerekiyor.”

“YEŞİL BİNA SERTİFİKALI DAİRELER SATACAĞIZ”

 Kentsel dönüşümü getirmek istedikleri noktanın yeşil bina sertifikalı daireler satmak olduğunu ve Bakanlığın YeS-TR adında bir sertifika programı üzerinde çalıştığını belirten Şişik, “Türkiye’nin önde gelen müteahhitleri yıllardır yabancı ülkelerin sertifika programlarına başvuruyor ve yüksek maliyetler ortaya çıkıyor. Şimdi sertifika için bakanlığa başvuru yapılacak yerli bir ürünümüz olacak. Bir an evvel bu sistemin yürürlüğe girmesini bekliyoruz” diye ekledi.

Yeşil bina sertifikası olan dairelerin fiyatının, sertifikası olmayan dairelere göre yüksek olacağını belirten Hakan Şişik, “Sertifikası olmayan bir daire 5 milyona satılırken kenti daha az tüketen yeşil bina sertifikası olan bir daire 7 milyona satılacak. Daireyi satın alan kişi birkaç yıl içinde aradaki farkı yeniden cebine koyacak. Bunu örneklendirmemiz gerekirse 2000’li yılların başında İstanbul’da başlayan mantolama furyasının amacı karbon salınımını düşürmek değil enerji maliyetini azaltmaktı. Vatandaşlar bir-bir buçuk sene içinde aidatların belli oranda düşeceğini ve karlı çıkacaklarını görerek mantolama yaptırdılar. Aynı şekilde yeşil dönüşümün de bir maliyeti var” dedi ve yeşil dönüşümle ilgili 5-10 yıl içinde nasıl bir yapılaşma olacağına dair öngörülerini üreticilerle de paylaştıklarını; yerli firmaların çoğunun yeşil dönüşüme dair malzemeler üretmeye başladığını veya altyapı çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.

İSTANBUL’A YENİ BİR NEFES

Kentsel dönüşüm anlamında Türkiye’nin en büyük şirketleri arasında yer alan Polat Gayrimenkul, İstanbul’da kentsel dönüşüme en çok ihtiyaç duyulan bölgelerden biri olan Levent’te şehir hayatına şık bir soluk getirecek yeni projesini tanıttı. Tasarım ilhamını su, doğa ve dengeden alan Polat Levent Exclusive, metropol yaşamının yeni dinamiklerine uygun konut ve home office konseptleri ile lüksün tanımını yeniden yazarken duyulara hitap eden bir sadelik ile şıklığı buluşturacak.

Polat Gayrimenkul İcradan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Kaan Yücel proje hakkında, “Etiler bölgesinde kentsel dönüşüme büyük ihtiyaç olduğunu tespit ettik. Konutlar ve ofisler son derece eski durumda, 40 senelik bir konut stoku söz konusu. Bu bölge İstanbul’un gelir düzeyi en yüksek yerlerinden birisi, hedefimiz burada yaşayan kişilere daha sağlam, daha güvenilir ve sosyal yaşam anlamında elverişli bir alan sunmak olacak. 3 bin metrekarelik arsa üzerinde Büyükdere Caddesi’ne yeni bir nefes katacak 27 bin metrekare satılabilir kiralanabilir alanı olan bir proje hayata geçiriyoruz. Bu bölgedeki eski konut stokunu yenilemek anlamında iyi örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz” dedi.

Gayrimenkul sektöründe son aylarda satışlarda ciddi bir düşüş meydana geldiğinin rakamlarla açıkça görüldüğünü belirten Yücel, bu durumun firmadan firmaya değişiklik gösterdiğinin altını çizerek, “Doğru yerde doğru fiyatlandırmayla güzel bir projeye imza attığınız takdirde bunun yansımasını satışlarınızda görüyorsunuz. Polat Holding olarak bu sene neredeyse rekor kırdık diyebilirim, 200 üzerinde konut satışı yaptık. Özellikle sektörün bu denli yavaşladığı bu dönemde A plus konut satışı yaptığımız için başarılı bir sene geçirdiğimizi düşünüyorum” dedi.

DOĞRU ZAMAN, DOĞRU YER, DOĞRU PROJE

 Gayrimenkul sektörünün, her seçimden önce yaşadığı durağanlığın başladığını söyleyen Yücel, “Seçimlerden sonra gayrimenkul sektörünün nasıl etkileneceğini daha net göreceğiz. Konut yatırımı Türkiye’de her zaman önemliydi ve bundan sonra da öyle kalmaya devam edecek. Hükümet tarafında konut yatırımlarını teşvik edecek önlemler alınacağını düşünüyorum. Elbette faizlerin düşmesi bir günde gerçekleşecek bir durum değil; ekonomik politikaların sonucunda enflasyon ve faiz sarmalıyla beraber düzenlenecek bir konu ama bunun için doğru adımlar atılıyor. Bu adımların sonuçlarını 2024’de olmasa da sonrasında görmeye başlayacağız. Her zaman için doğru projeyi doğru zaman ve doğru yerde yatırımcınıza gösterirseniz yaptığınız projelerin alıcı bulmaya devam edeceğini düşünüyorum” ifadelerine yer verdi.

“İKLİM KRİZİ CİDDİ BİR ŞEKİLDE KENDİNİ HİSSETTİRİYOR”

Enerji verimliliği noktasına uzun zamandır projelerinde dikkat ettiklerini kaydeden Yücel, “Biz projelerimizde özellikle izolasyon malzemeleriyle ısıyı içerde tuttuğumuz sistemler dizayn ediyoruz, yağmur sularının toplandığı ve yeniden kullanıldığı projeler hayata geçiriyoruz fakat bunun sonu yok yeşil kent oluşturma çalışmaları yeterli değil. Sadece site bazında değil; ilçe, mahalle hatta şehir bazında bu tarz sürdürülebilir çalışmaların yapılması gerekiyor. Şehircilik kavramı gün geçtikçe gündemimize girerken sektörün bütün bileşenleri olarak hükümet, belediye ve özel sektör bu konuya daha fazla eğilmeli. Çünkü gerçekten iklim krizi ciddi bir şekilde kendini hissettiriyor” dedi.

ÖNLEMLERİMİZİ ÇOK ÖNCEDEN ALDIK

İSONEM Yönetim Kurulu Başkanı Kubilay Kurt, Ukrayna-Rusya savaşı dolayısıyla Avrupa’nın en büyük sıkıntısının enerji olduğuna işaret ederek sadece boya ile enerjiyi daha verimli kullanmanın nasıl mümkün olabileceğini anlattı; “Biz boya sektöründe enerji kriziyle ilgili önlemlerimizi çok önceden almıştık, boyayla nasıl ısı yalıtımı yapılabilir sorusundan yola çıkarak ısı yalıtım boyaları ürettik. Bu boyalar yüzde 40’a kadar enerji tasarrufu sağlayabiliyor. Hem faturaya yansıyor hem de çevreye faydası oluyor. Fizik kurallarını kimyaya formüle ettik ve yalıtım üzerine müthiş ürünler geliştirdik. Uzay boşluğu ısıyı geçirmez bu sayede güneş dünyayı kavurmuyor, zaten var olan bu sistemi ısıcama veya termosa benzetebiliriz. Boyada 2-3 milimetrelik boşluklu bir zar oluşturulduğunda ısı absorbe oluyor.

Örnek olarak ısıtıcı, evi 30 dereceye getirmek için çalışırken önce soğuk yüzeyler yani duvarlar ve tavan ısınır; bu işlem 4-5 saat sürecektir. Fakat tavana ve duvarlara ısı yalıtım boyası sürerseniz ortam iki saat gibi bir sürede ısınır ve ısıtıcıyı kapattığınızda da duvar ısıyı çekmeye devam etmediği için soğuma olmaz. Eski sistem standart bir boya kullandığınız takdirde ısıtıcı kapatıldığında duvarın sıcak havayı emmesi dolayısıyla ortam soğumaya başlayacaktır. Eğer bir metal fabrikanız varsa; metal çatıya sürdüğünüz ısı yalıtımlı boya ile ısıyı yüzde 80 oranında absorbe edebilirsiniz.”

STANDART BOYALARIN DEVRİ BİTTİ

Enerji verimliliği ve çevreci enerjiye dönüş noktasında devletimizin de bunun öneminin farkında olduğunun altını çizen Kurt, “Isı yalıtımı yönetmeliği uygulanmasına rağmen bina stokunun yüzde 80’i yalıtımsız ve enerji kaybımız var, eski binalarda da çok rahat bir şekilde bu boyayla yalıtım sağlanabilir. Artık standart cephe boyalarının devri bitti, inovatif boyalara geçiş yapmamız gerekiyor” dedi.

Dünyada ısı yalıtımı haricinde küresel başka sıkıntıların da olduğunun altını çizen Kurt, Afrika’da büyük bir sorun olan sıtma hastalığı yüzünden sivrisinek kovucu bir boya da ürettiklerini kaydetti, “Dişi sivrisineklerin ön ayakları sensör görevi görerek vücutta termal kamera gibi en kırmızı noktaya yumurtalarını bırakıyor ve vücudun en bitkin düştüğü dönemde bu yumurtalar çatlayarak sizi hasta ediyor. Malaria (Sıtma) dediğimiz bu hastalık soğuk algınlığına benzer semptomlarla ilerliyor. Virüs tespit edilemediği takdirde yanlış ilaçlar kullanılarak hasta hayatını kaybediyor. Afrika’da okul ve hastaneleri bu boyalarla boyayarak koruyucu hale getiriyoruz; iki yıl boyunca sivrisinek girmiyor. Boyamız manyetik bir alan oluşturarak sivrisineğin her yeri beyaz görmesini sağlıyor ve korunmuş oluyorsunuz.”

Bunun haricinde savunma sanayisi için manyetik boya ve solüsyonlar üzerinde çalıştıklarını söyleyen Kurt, “Manyetik boya sayesinde sürdüğünüz yerde elektronik cihazlar çalışmıyor, telefon sinyali kesiliyor. Radyasyon emici solüsyon kullanan bir askeri herhangi bir ordu, uçak veya cihaz termal olarak saptayamaz” dedi.

KİMYA DEVASA BİR BOYUT

“Kimya bir formüldür; formülü bulduysanız iş tamamdır” diyen Kurt, ülkemizde sıkça yaşanan orman yangınlarını söndürme çalışmaları konusunda da helikopter ve uçak ile yangın söndürmenin çok masraflı olduğunu, bu soruna çözüm sunarken çevreci bir yaklaşımla hareket etmek gerektiğini kaydederek, “Bor ve şeker gübresini bir araya getirerek oluşturduğumuz solüsyon oksijenle teması kesiyor; ikisi bir araya gelerek yangını tabiatla söndürüyor” dedi. Orman yangınlarıyla mücadele kapsamında daha çok özel sektörle çalışsalar da sosyal kurumlara bedelsiz ürün vererek 2 milyon hibe yaptıklarını belirten Kurt, “Yangınlarda köylüleri koruma altına almamız gerekiyordu, traktörlerin arkasındaki römorklara suyla karışık halde bu solüsyonlardan katarak yanmaya meyilli arazilere döktük. Hazırlıksız yakalandığımız halde geliştirdiğimiz sistemlerle başarılı bir iş çıkardık” dedi ve elektrot bağlarıyla 14 watt elektrik verilince 100 watt ısı verecek bir termik boya üzerinde çalıştıklarının; bu şekilde 28 metrekarelik bir odayı 6 metrekare boya ile ısıtmanın mümkün olacağı müjdesini verdi.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ŞARTLAR DEĞİŞTİ

Gayrimenkul sektöründe çeyrek asırlık tecrübesi ile faaliyet gösteren Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı ile sektördeki son gelişmeleri masaya yatırdık.

Kentsel Dönüşümde şartlar değişti. Özellikle dirençli şehirler ve yeşile değer çerçevesinde düzenlemelerin ne tür faydalar sağlayacağına değinen Altın Emlak Genel Müdürü Mustafa Hakan Özelmacıklı, “Düzenlemenin kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracağını düşünüyorum. Kanuna baktığımızda öncelikli olarak yargı sürecinin hızlandırılması amaçlanıyor. Ayrıca artık yapı ruhsatı alınması da dahil olmak üzere tüm iş ve işlemler, hisseleri oranında maliklerin salt çoğunluğu ile aldığı karara istinaden de yapılabilecek. Hak sahiplerine yapılacak tebligat, tahliye ve yıktırmaya ilişkin tutanağın yapıya asılması, maliklere e-Devlet kapısı üzerinden bildirilmesi ve ilgili muhtarlıkta 15 gün süreyle ilan edilmesi yeterli kabul edilecek. Riskli yapıların yıktırılması için maliklere tek seferde en fazla 90 gün süre verilecek. 2012’den bugüne kentsel dönüşüm projeleriyle bugüne kadar Türkiye genelinde 2 milyon 200 bin bağımsız bölümün dönüşümünü tamamlanmış.

Bu süre içinde İstanbul’da 800 bin bağımsız bölümün dönüşümünü tamamlanmış. Türkiye genelinde yaklaşık 400 bin bağımsız bölümün dönüşüm süreci devam ediyor. Bu kapsamda şehirlerimiz daha dirençli hale geliyor. 2018’den bu yana 17 milyon 45 bin 538 metrekare alanı kapsayan 151 adet millet bahçesi hizmete sunuldu. Ama yeşile değer anlamında millet bahçeleri ile bunu sınırlı düşünmemeliyiz. Kentsel dönüşümü ada bazında yapmaya ve yeşile değeri bu alanlarda da sağlamalıyız” diye konuştu.

“YATIRIMCI TÜR DEĞİŞİKLİĞİ YAPTI”

 TÜİK verilerine göre konut satışlarında gözle görülür bir azalma mevcut. Bu azalma ile ilgili görüşlerini paylaşan Özelmacıklı, şöyle konuştu; “Dirençli şehirleri inşa etmek için, sürdürülebilir bir konut üretimine ihtiyacımız var. İster yeni isterse de dönüşüm çerçevesinde yapılsın. Evet, özellikle konut satışlarında, ilk on aya baktığımızda bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,3 azalış var ve satışlar 993 bin 835 olarak gerçekleşti. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı da yüzde 5,9 olarak gerçekleşti. Sektörde bazı yavaşlamalar var. Nedenleri açısından baktığımızda ise, konut kredisine erişim önemli ölçüde daraldı. İkinci eve yönelik kredi kısıtlamaları getirildi. Oturum ve vatandaşlık için yabancılara yönelik şartlarda değişiklikler yapıldı. Deprem nedeniyle birçok yapı sorgulanır hale geldi, yeni yapılara insanlarımız yöneldi, lakin orada da maliyetler yüksek oranda arttı. Fiyatlarda yaşanan artışlar, ekonomik olarak taşınmaza erişimi oldukça zorlaştırdı. Ama diğer yandan da pandemi, deprem, gıda krizi, su sıkıntısı risklerden aslında kendilerini korumak isteyenler hayatlarına B planını devreye almak istedi ve arsa – araziye yöneldi. Bu açıdan baktığımızda toplam gayrimenkul satışlarında 2,5 milyon sınırının geçildiğini görüyoruz. Geçen yıla göre evet düşüş var. Ama biraz da yatırımcı tür değişikliği yaptı diyebiliriz.”

SÜRDÜRÜLEBİLİR VE YÜKSEK KÂRLILIK

Son olarak Altın Emlak’ın istikrarlı büyümesini sürdürdüğüne değinen Özelmacıklı, yeni yıl hedeflerinden şu şekilde bahsetti; “135’i aşkın ofisle, Edirne’den Kars’a geniş bir hizmet ağımız var. Yakın zamanda yapılan ve uygulamaya girecek olan yönetmelikler ile emlak işletmeleri için iş yapış şekillerini önemli derece değiştirecek. Bu değişimlere en iyi şekilde uyum sağlayarak fırsata çevirmek istiyoruz. Özellikle yeni yılda da marka bilinirliğimiz konusu başta olmak üzere, yenilikçi vizyonumuz, teknolojik altyapımız ile sektörümüze öncü olacağız. Çeyrek asırlık tecrübemizi, sektöre girmek isteyen girişimcilere sürdürülebilir ve yüksek kârlılık ile sunmaya devam edeceğiz.”

GÜNEŞ ENERJİSİ FİYATI HER GEÇEN GÜN DÜŞÜYOR

Gelecekte, enerjiyi daha verimli kullanan akıllı evlerin yaygınlaşmasıyla ilgili birçok önemli gelişmenin yaşanacağını belirten CW Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Sarvan, “Yenilenebilir enerji; özellikle güneş enerjisi elektrik fiyatlarının düşmesiyle daha mantıklı bir seçenek haline geldi. Fosil enerji fiyatları her geçen gün artarken güneş enerjisi fiyatları düşüyor. Bu teknolojinin evlerden başlayarak rezidanslara, villalara, apartmanlara ve endüstriyel alana kadar yayılmasıyla birlikte, bu enerjiyi akıllıca kullanmamız önemli hale geldi. Örneğin, geliştirdiğimiz bir ürünle gündüz güneşten elde ettiğimiz enerjiyi öncelikle evin ihtiyaçları için kullanıyoruz. Akşam için enerji depolamamız da gerekiyor. Bu noktada, enerjiyi mahsup etmek önemli hale geliyor. Örneğin, gündüz enerjiyi 50 kuruşa şebekeye veriyoruz, ancak mahsup edildiğinde 2 TL alıyoruz. Mahsuplaştığımızda kârlı çıkıyoruz, şebekeye verdiğimizde zararlı çıkıyoruz bu nedenle öncelik mahsuplaşma olmalı” dedi.

“ŞEHRİMİZDEKİ KARBON AYAK İZİNİ SIFIRA DÜŞÜREBİLİRİZ”

Akıllı evlerin yanı sıra bilinçli kullanıcı olmanın da önemine dikkat çeken Sarvan, “Çamaşır makinesi ve bulaşık makinesi gibi cihazların kullanımını planlamak, enerjiyi daha etkili bir şekilde kullanmamıza yardımcı olacaktır” dedi. Bilinçli kullanıcı ve doğru yatırım akıllı ev sistemleri açısında bir bütün olduğunun altını çizen Sarvan, “Gelecekte, ısı pompaları gibi enerji verimli sistemlerin daha fazla öne çıkması bekleniyor. Bu sistemler, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde, klimalarla çalışarak yılda yüzde 75’e varan tasarruflar sağlayabilir. Yüzde 75 tasarruf ile kışın evimizi ısıtabilir, yazın soğutabiliriz ve aynı zamanda eve sıcak su da sağlayabiliriz. Yüzde 25 enerjiyi güneşten alırsak ulusal şebekeye çok fazla yük vermeden hem şehrimizdeki karbon ayak izini sıfıra düşürüp akıllı evler şehirler oluşturabiliriz” dedi.

Bebek arabasının üzerine varıncaya kadar güneş enerjisinden fayda sağlanabilecek ürünler geliştirdiklerini belirten Sarvan, evimize güneş enerjili bir sistem kurup elektrikli araba kullandığımız takdirde yapılacak enerji tasarrufuna dikkat çekti, “Normal bir araba kilometrede 7 lira benzin yakarken, elektrikli araba 13-14 kilowatt yakıyor ortalama 50 kuruşa tekabül eden bu rakamla 100 kilometrede 280 lira harcamak yerine güneş enerjili sistemde 7 lira masraf edersiniz, kurulum maliyetiyle de birlikte hesaplarsak sistem kendini çok kısa bir sürede karşılıyor.”

YEŞİL BİNALARDA MALİYET FARKI OLDUĞU YANILGIDAN İBARET

Kentlerin dirençliliği dışında sürdürülebilir olmasının önemini vurgulayan Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sami Kılıç, ofis kiralama sektöründe işverenlerin bu konuda duyarlılık göstermeye başladığının altını çizerek, “Yeşil binaları tercih etmek işletme gelirlerinin düşmesi açısından işverenler tarafından tercih ediliyor. Fakat bu konuda daha fazla yol almalıyız çünkü konut satın alanlar bu konuya vakıf değiller” dedi. Kılıç, yeşil binalarda maliyet farkı olduğunun bir yanılgıdan ibaret olduğunu belirterek, “Çevreci bina yeniden yapıldığı zaman ekstra maliyet çıkmadan da yapılabilir. İnşaat standartlarının yükselmesiyle bu durum değişti. STK'lar olarak farkındalığı artırmalıyız ki toplum bunu talep etsin” dedi. Bazı belediyeler tarafından binalarda yenilenebilir enerji kullanma noktasında çalışmalar yapıldığını ifade eden Kılıç, Kadıköy Belediyesi’nin belirli bir metrekare üzerindeki binalara şarj istasyonu zorunluluğu getirdiğini söyledi. Kılıç, “Yeşil Mutabakat cebe de dokunacağı için çalışmaların hızlanacağını düşünüyoruz. Yeşil Mutabakat’a göre Avrupa kıtası 2050’ye kadar karbon nötr olma hedefi koydu; dünyadaki ilk karbon nötr kıta olacak ve ülkeye giren malzemelerin karbon kredisine bakılarak buna göre ek vergiler konulacak. Ülkemiz ihracatının yüzde 45’ini Avrupa’ya yapıyor bizim de bu kurallara uymamız gerekecek. İnşaat yan sanayisinde de iyi bir noktadayız fakat Avrupa’yla yarışabilir hale gelmek için yeşil bina konseptini biraz da yan sanayiye entegre etmeliyiz” dedi.

ÖNCE VİCDANLI VE AHLAKLI KENTLER

Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkan Vekili Haluk Sur, dirençli denilince bunun değişime direnç olarak algılanmaması gerektiğinin altını çizerek; bu kelimeyi, rüzgâr önünde söğüt dalı olabilen yani yeni durumlara reaksiyon göstermeden adapte olabilen anlamında kullandıklarını söyledi. Sur, “Artık cep telefonları sayesinde hayatımızdaki her duruma kontrol sağlayabiliyoruz kentlerimiz de böyle olmalı” diyerek ülkemizin deprem kuşağında yer aldığını hatırlattı. Kentlerimizin her şeyden önce vicdanlı ve ahlaklı kentler olması gerektiğine dikkat çeken Haluk Sur, “Büyük bir felaket yaşadık ve tedbir alınmadıkça böyle olaylar yaşanmaya devam edecektir” diye ekledi.

Kentsel dönüşüm çerçevesinde yenilenecek 7 milyon konutun, 3 milyona yakınının yenilendiğini veya proje aşamasında olduğuna dikkat çeken Sur, son olarak şunlara dikkat çekti; “Finanstan önce irade ve kararlılık gerekiyor. Son zamanlarda yasanın da güçlenmesiyle kentsel dönüşüm hızlanacaktır; bir apartmanda üçte iki çoğunluk aramak yanlıştır, üçte bir geri kalana mani olmamalı. İstanbul afetin eşiğinde, vergi gelirlerinin ve para sirkülasyonunun üçte ikisi burada. Kentin 2 milyona yakın binası yıkım tehlikesi altında, İstanbul’u risklerle baş başa bırakamayız. Yeşil binalar bu işin bir parçası olacak; ülkemiz üniversitelerinden birinde yapılan araştırmaya göre 7 milyon konutu enerji veya su verimli hale getirirsek 10 yıllık periyotta 30 milyar Dolar gelir sağladığı görüldü. Bir binanın 50-60 senelik ömrü olduğunu düşünürsek rakam 5-6 kat artacak demektir. Türkiye’de 26 milyona yakın konut stoku var mevcut binaları da az farklarla yeşil binaya çevirebiliriz.”

Türkiye'de Gündem
Yorum Yaz