Türkiye'de Gündem

Topraktan sofraya tarım ekonomisi nereye gidiyor?

Sanayinin gelişimi sonrası artan köyden kente göç, tarım ve seracılığın milli hasıladaki payını giderek daraltsa da nüfusun sürekli artışı, zirai faaliyetlerin temel ihtiyaç olduğu gerçeğini yeniden ortaya koyuyor. Dolayısıyla hem üretimin dengeli hem de göçün kontrollü olması için toprağın işlenmesi hiç kuşkusuz ilk koşul oluyor. Tarım ve seracılığın uzman isimlerini bir araya getirdiğimiz yazımızda toprağın işlenmesinden ürünün sofraya gelmesine kadar olan kritik süreci uzman isimlerin görüşleriyle kaleme aldık.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası08.12.2023
Topraktan sofraya tarım ekonomisi nereye gidiyor?

Seracılık ve tarımın gidişatını mercek altına alırken, Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem’in  görüşlerinden ve bu alanda farka imza atan çalışmalarından beslendik. Tarımsal ürün elde etmede büyük rol oynayan örtü altı yetiştiriciliği (seracılık) ise alanında uzman olan SERKONDER (Sera Konstrüksiyon Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği) Başkanı Cengiz Yaylalı anlattı.

Tarım ekonomisini ve bu alanda yürüttükleri faaliyetleri aktaran İzlem Erdem, “Tarım özünde yaşamsal ürünleri üreten, gıda sektörüne temel girdi sağlayan belirleyici bir sektör. Dünyada da Türkiye’de de benzer gelişmelere sahne olan sektörde, sanayinin gelişmesi ve hizmetler sektörünün ilerlemesi nedeniyle tarım sektörünün kaçınılmaz olarak milli gelir içerisinden giderek daha az pay almaya başlayan bir sektör haline geldiğini görüyoruz. Öte yandan, dünya nüfusundaki artış, küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, gıda güvenliğine dair artan endişeler ve jeopolitik riskler tarımın stratejik öneminin her geçen gün daha da artmasına neden oluyor” dedi.

“TARIMIN STRATEJİK ÖNEMİ GİDEREK ARTIYOR”

Tarımın milli gelir içerisindeki payı azalırken öneminin arttığını kaydeden Erdem; “Her şeyden önce artan dünya nüfusunu beslemek durumundayız. Dolayısıyla da tarım, önümüzdeki yıllarda stratejik açıdan daha fazla önem arz edecek. Çünkü iklim değişikliği ve yakın dönemde küresel anlamda yaşadığımız riskler sadece tarımın yaşamsal yönlerine işaret etmekle kalmıyor aynı zamanda gıdaya erişim anlamında da çok ciddi risklerle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Son 20 yılda Türkiye özeline baktığımız zaman olağanüstü doğa olaylarının geometrik hızda arttığını görüyoruz. Ani mevsim dönüşlerinin, iklim değişikliklerinin en büyük olumsuz etkisi tarım sektörü üzerinde gözleniyor” diye konuştu.

Tarım istihdamına da değinen İzlem Erdem şu ifadeleri kullandı, “Tarım aynı zamanda istihdamda çok önemli bir yere sahip. Dünyada 2000’li yılların başında tarımın istihdamdaki payı yüzde 40’lar seviyesindeydi. Son gelen veriler bu oranın 2022 sonu itibarıyla yüzde 27’lere inmiş olduğunu gösteriyor. Türkiye’ye baktığımızda ise tarımın milli gelirdeki payı 2000’li yıllarda yüzde 11-12 civarındayken, 2022 yılı içerisinde yüzde 5,8’e indi. İstihdamdaki payı da gerileme eğilimi sergiliyor ancak bugün itibarıyla halen yüzde 16 civarında bir paya sahip. 4,9 milyon kişi, Türkiye’de tarım sektöründen gelir elde ediyor. Dünyada Türkiye’nin tarım sektöründeki yerine baktığımızda, tarım hasılası açısından dünyanın 8’nci büyük ekonomisi olan ülkemizin, dünyada milli gelir büyüklüğü açısından ilk 20 ekonomiye girerken tarımda çok daha ön plana çıktığını görüyoruz. Tarım hasılamız, küresel ölçekte toplam milli gelirimizin aldığı paydan çok daha yüksek bir paya sahip.”

“TARIMI MİLLİ MESELE OLARAK SAHİPLENİYORUZ”

İş Bankası’nın tarım bankacılığı vizyonunu da aktaran Erdem, tarımsal faaliyetlerde teknolojiyi merkeze alarak verimliliğin sürdürülebilir bir şekilde artırılmasına katkı sağlamayı amaçladıklarını vurguladı. Stratejik öncelikleri arasında yer alan tarımı milli bir mesele olarak sahiplendiklerinin altını çizen Erdem, “Bu anlayış çerçevesinde, geleneksel bankacılık yaklaşımının ötesine geçerek köklerimizden aldığımız güçle tarımı teknoloji ve finans ile buluşturarak çiftçilerimize en çok fayda sağlayan banka olmayı hedefliyoruz” dedi.

 

“SERACILIKTA RALLİ DÖNEMİNDEYİZ”

 Türkiye’nin seracılık sektöründe dünyada ilk 3 ülke arasında yer aldığına dikkat çeken SERKONDER Yönetim Kurulu Başkanı Cengiz Yaylalı bunun geliştirilmesi için şunları anlattı: “Seracılık ülkemizde yoğun olarak devam ediyor ve her geçen yıl seraların sayısı artıyor. Antalya 280 bin dönüm ile örtü altı tarım alanında en fazla varlığa sahip kent olma özelliği taşıyor. Tarım sektörünü direkt olarak etkileyen iklim krizi nedeniyle örtü altı tarım sektörüne olan talep de artıyor. Önümüzdeki 15 - 20 yılda bu yatırımlar çok daha fazla olacak. İnsanlar su krizine karşı daha teknolojik ve modern tarımsal çözümlere gidecek. SERKONDER olarak yakın çevremizdeki tüm coğrafyalarda etkin şekilde çalışıyoruz. Sektör olarak global oyuncu olmaya adayız. Yıllık 33 milyar Dolarlık tarım ihracatına imza atıyoruz. Bu konuda devletin de atması gereken adımlar var. Ürettiğimiz seralarda su iklimlendirme, gübreleme gibi birçok bileşen var. Seraların yüzde 85'ini yerli markalarla üretebiliyoruz. Şu anda seracılıkta ralli dönemindeyiz. Doğru yatırım danışmanlığıyla birlikte sera yatırımları yapılmalı. 20 - 25 dönüm olarak yatırıma başlandığını varsayarsak 1.5 milyon Dolar gibi bir yatırım maliyeti var. Özellikle domates, biber ve salatalık yatırımı yapan yatırımcılar memnunlar. Fakat seracılık kendi kendini hızlı amorti edebilen bir özelliğe sahip. İstihdama da önemli katkı sağlıyor. Artan nüfusla beraber her ülkenin iç talebi de artıyor. Bu nedenle tarım sektörünün geleceği örtü altı tarımda olacak.”

TÜRK SERACILIĞI TEKNOLOJİK EKİPMANLARLA ADINDAN SÖZ ETTİRİYOR

Teknolojinin her alanda olduğu gibi Seracılık alanında da birtakım kolaylıklar ve yenilikler getirdiğini vurgulayan Cengiz Yaylalı, şunları söyledi: “Teknoloji bizi daha hızlı, daha bilge ve ekipmanlarımızı-dolayısıyla bunların kullanıldığı seraları da daha organize bir hale getiriyor. Türk seracılığı sadece aldığı büyük ve kapsamlı projelerle değil aynı zamanda geliştirdiği kaliteli ve teknolojik sera ekipmanlarıyla da adından söz ettiriyor. Açık arazide yılda 8-9 kilogram/metrekare domates alabilirken sera teknolojileri sayesinde bunu son 30 yılda 60 kg verime kadar çıkarttık. Dünyanın değişik bölgelerinde kimi üyelerimizin gerçekleştirdiği seralarda 75-80 kilogram/metrekare domates veriminden söz edebiliyoruz. Artık daha küçük alanlarda çok daha fazla verim elde edebilmenin yolu daha teknolojik seralardan geçiyor.

Türkiye'de Gündem
Yorum Yaz