DOLAR 39,2312 -0.12%
GBP 53,0244 -0.46%
EURO 44,8676 -0.08%
ALTIN 4.189,29-0,21
BIST 9.659,311,82%
BITCOIN 43050200.87754%
ETH 1084096.66675%
İstanbul
25°

PARÇALI AZ BULUTLU

Sıfır karbon taahhütlerini unutun: Hedef 2029

Sıfır karbon taahhütlerini unutun: Hedef 2029

 Son yıllarda şirketlerin taahhütlerinde daha fazla yer verdiği sürdürülebilirlik konusu aslında uzun uzadıya konuşulması, bilinçli ve planlı adımların atılması gereken bir mesele. Bu sebeple Unilever’in sürdürülebilirlik konusunda attığı önemli atılımlarını, Paris Anlaşması’nın 2050 olarak belirlediği sıfır karbon hedefine şirketin nasıl 2039’da ulaşabileceğini Unilever Kurumsal İletişim ve Kurumsal İlişkiler Direktörü Ebru Şenel Erim’den dinledik.

11/11/2024 15:06
Sıfır karbon taahhütlerini unutun: Hedef 2029

Yaşanılabilir, sağlıklı bir gelecek için son yıllarda dünyanın odak noktası sürdürülebilirlik oldu. Geçmişte büyük bir güç timsali olan konvansiyonel enerji kaynaklarından tutun günlük rutinlerimizde kullandığımız plastik ürünlere kadar her konuya soru işaretiyle yaklaşmaya başladı dünya. Bu sebeple ülkelerin ve dolayısıyla şirketlerin nihai gayesi Paris Anlaşması’nda taahhüt edilen sıfır karbon hedefine ulaşmak oldu. Böylece firmalar, iş yapış süreçlerini yeniden kurgulamak durumunda kaldı. Fakat sürdürülebilirlik, diğer konularda olduğu gibi şirketler arası rekabetten ziyade iş birliği gerektiriyor. Çünkü günün sonunda kazanan da kaybeden de dünyamız olacak.

Bizlerle hemfikir olan Unilever Kurumsal İletişim Direktörü Ebru Şenel Erim, sürdürülebilirliğin şirketler için önemli bir sınav olduğunu vurguladı ve ekledi: “Unilever olarak iyi yaptığımız ve yapamadığımız şeyleri paylaşmaktan hiç çekinmiyoruz. Çünkü biz sürdürülebilirliğin; sanayi kuruluşlarının, şirketlerin birbirinden öğrenebilecekleri rekabetin söz konusu olmadığı bir alan olduğunu düşünüyoruz.”

2030 HEDEFLERİ NEDEN REVİZE EDİLİYOR?

Erim, Unilever’in hangi sebeple 2030’a kadar taahhüt verdiği hedeflerini 2024 yılında tekrardan revize etme ihtiyacı hissettiğini şu sözlerle anlattı:

  • “Bunun temelde 3 tane nedeni var. Aslında hepimizin yaşadığı nedenler bunlar. Bir tanesi koşulların değişmesi elbette. Biz 2019 yılında finalize etmiştik yeni hedefleri. Ama o sırada COVID’den habersizdik. Tabi COVID dünyada çok şeyi değiştirdi.
  • Diğer bir neden ise aslında hiperenflasyon. Bütün dünyada yaşanılan bir problem haline geldi. Bununla beraber de aslında dünyada yepyeni bir savaş belirdi: Rusya-Ukrayna savaşı. Bu da aslında dünyadaki bütün tedarik zincirlerine çok ciddi bir yön veriyor.
  • Nedenlerden bir tanesi de tabii ki teknolojideki gelişmeler. Geri dönüşüm teknolojileri gibi bazı alanlarda ilerlemeler yavaş seyrederken, yapay zekâ gibi alanlarda farklı fırsatlar çıktı. Bu nedenle geçmiş varsayımlarımızı ve öngörülerimizi tekrar gözden geçirmemiz gerekti.”

NET SIFIRA 11 YIL ÖNCE VARILACAK

Erim, Unilever’in hedeflerini dinamik olarak belirlemeyi kendine prensip edinmiş bir şirket olduğunu söyledi ve ekledi: “Sürdürülebilirlik için artık sonuçları konuşmak zorundayız. 10-20 yıllar çok uzun vadeler. Daha kısa zamanda daha ciddi, daha odaklı, daha hızlı, daha sistematik çalışmayı taahhüt ettik ve dolayısıyla bugünlere geldik. Yeni global hedeflerimiz dört tane odak noktadan oluşuyor. Bunlar aslında çok daha açık bir hedef setine kavuşmamızı sağlayacaktı. Dört ana noktanın altında tabii ki çeşitli odak noktalar da var. Bu hedefler yine teslim tarihleri en geç 2030 yılına kadar belirlenmiş durumda ve iklim tarafında ise aslında net sıfır hedefimiz var 2039 yılında tüm değer zincirinde. Sadece Unilever operasyonlarında değil. Tüm değer zincirinde bir net sıfır hedefine gideceğiz. Bu hedef Paris Anlaşması’nın belirlediği 2050 yılından 11 yıl daha erken bir hedef. Dolayısıyla bizim için çok iddialı, çok zorlu bir hedef. Yeni belirlediğimiz hedefler oluşurken seçeceğimiz önceliklerin dünya için, gezegen için en önemli riskleri teşkil ettiğini düşünmek istedik ve bu alanlarda olmasını seçtik.”

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN 3. ÇAĞINA HAZIRIZ”

Hızlı tüketim ürünleri şirketi olarak ürün portfolyölarının çok geniş bir yelpazede olduğuna dikkat çeken Erim, taahhüt ettikleri hedeflerin tüm operasyonlarda geçerlilik taşıyacak nitelikte olması için özen gösterdiklerini vurguladı ve iddialı hedeflerini anlattı: Elbette tüketicilerin talep ve önceliklerine hizmet etmesi önemliydi. Aslında dünyada tüketiciler diyor ki: “Benim en çok endişeli olduğum konulardan biri savaşlar, ikincisi iklim krizi, üçüncüsü ise su kirliliği.” Türkiye’de ise insanlar “Ben en çok doğal kaynakların tükenmesinden yana endişeliyim. İkincisi iklim krizi, üçüncüsü de gelir adaletsizliği, yani zengin ve fakir arasındaki farkın açılması beni endişelendiriyor” diyor. Bütün bunları tabii ki planımızı revize ederken önümüze koyduk ve biz nerede en iyi etkiyi oluştururuz dedik. Aslında dört ana hedefimiz var. Bunlardan bir tanesi iklim hedefi, bir t

LOJİSTİK AĞINDA ELEKTRİKLİ TIR DEVRİ

Şirketin 2015 yılına kıyasla, 2030 yılına kadar kendi sera gazı emisyonlarını yüzde 100 azaltmak gibi bir hedef koyduğunun altını çizen Erim, “Biz Türkiye’de bugün yüzde 78 azaltmış durumdayız bu sera gazlarını. Dünyada bu hedefin yüzde 74’ündeyiz. Bunu yapabiliyor olmamızı sağlayan ana değişimlerden bir tanesi Türkiye’deki operasyonların bazılarında birtakım ilkler gerçekleştiriyor olmamız. Zaten bütün fabrikalarımız ve bütün tesislerimiz sıfır atık ilkesi ile çalışıyor. Ayrıca tüm binalarımızda ve tesislerimizde de sertifikalı yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Ama burada esas önemli olan elektrikli tırlara ve kamyonlara geçiş gibi ilklere imza atmaktı. Türkiye’de elektromobilite dönüşümünü başlatmak için yaptığımız ilk adım, Türkiye’nin elektrikli ağır taşımacılık tırlarını 2023 yılında filoya katarak başladı ve bunu da aynı zamanda aslında Algida’nın küçük kamyonetleriyle artırarak karbon emisyonunu azaltma sürecini girdik. Aslında hedeflere ve gelinen noktaya bakıldığında dünyayı 8 defa turlayan bir tırın karbon emisyonunu ortadan kaldırdığımızı ve 168,5 ton mazot kullanımını da azalttığımızı söyleyebiliyoruz.”

“SUYU DÜNYAYA YENİDEN KAZANDIRACAĞIZ”

Unilever’in, Türkiye’de piyasada bulunan ürünlerinin yüzde 94’ünü Türkiye’deki fabrikalarda üreten bir şirket olduğunu ifade eden Erim, “Bu sebeple burada satın aldığımız tarım ürünlerin yüzde 100 sürdürülebilir bir tedarik olduğundan emin olmak bizim için çok kıymetli. Bugün Türkiye’de sebzelerin tedarikinde önemli aşama kat ettik. Bugün domates, sarımsak, soğan, patates, mantar, havuç gibi kalemlerde yüzde 100 sürdürülebilir tedarik sağlıyoruz. Dolmalık biberde yüzde 96 oranındayız, kırmızı biber ve kerevizde ise tedarikimizi sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz. Bununla beraber bazı hammaddelerde hala önümüzde ciddi anlamda işler var, burada da ödevimizi iş ortaklarımızla birlikte takip ediyoruz. Bir taraftan da Türkiye su fakiri bir ülke. Bu sebeple Doğa Koruma Merkezi Vakfı ile Konya’nın Tömek köyünde suyun dünyaya yeniden kazandırılmasına yönelik çalışmalar yapmak üzere bir çalışmalar başlattık. Bu aslında Unilever’in dünya genelinde 100 noktada su yönetimi programı uygulayacağı alanlardan bir tanesi olacak. Bu bizim açımızdan kıymetli. İlk aşamada ağaçlandırma ile başlayacak. Köylüler için ekonomik değeri olan badem ve lavanta gibi ürünler dikilecek. İkinci aşamada da Konya’da arazinin çölleşmesine neden olan rüzgâr erozyonunu eklemek için rüzgâr bariyeri kurmak planlarımız içinde.”

GERİ DÖNÜŞÜMDEN ÖNCE “GERİ DOLUM”

“Plastik atık dünyanın ciddi bir problemi. Dolayısıyla olduğu şekilde asla kabul edilemez bir durum” diyen Erim, Unilever’in Türkiye’deki ürün portföyünün bugün yüzde 93’ünün yenilenebilir, geri dönüştürülebilir ve kompostlanabilir olduğunu bildirdi. Tüketici tarafında düzenli kullanılan plastikler için “Acaba geri dolum mümkün mü?” sorusuyla yola çıktıklarını dile getiren Erim, bunun mümkün olduğunu anlatırken ÇEVKO ile başlattıkları bir projeden bahsetti: “Biz bugün Migros Türkiye’de 4 tane noktada kendi deterjanınızı doldurabilecek dolum noktaları yapıyoruz. Bu aslında size hem yüzde 30’a varan bir maliyet avantajı veriyor hem de o sert plastiği doğaya atmamış oluyorsunuz. Ankara’da var, İzmir’de var, iki tane İstanbul’da var. Ama tabii tüketici iletişimi, eğitimi bütün bu yaptığımız sohbetler buna için çok önemli katkılar. Ayrıca şirket olarak ÇEVKO ile tekil olarak atık sahalarından plastik toplamaya ve geri dönüşüme sevk ediyoruz. 2022 yılından bu yana yürüttüğümüz toplama programıyla plastik ambalaj atıkları belediyelerin bilgisi ve onayı dahilinde, lisanslı toplama-ayırma şirketleri tarafından mahallelerde, iş yerlerinde ve alışveriş noktalarında yer alan atık biriktirme noktalarından toplanıyor ve lisanslı geri dönüşüm tesislerine yönlendiriliyor. Tüm bu süreçler dijital sistemlerle takip ediliyor, toplanan ve dönüştürülen plastik atık miktarı şeffaf bir şekilde raporlanıyor. Onun için ÇEVKO ile olan iş birliğine çok güveniyoruz ve kendilerine bizimle böyle bir projede devam ettikleri için de teşekkür ediyoruz.


En az 10 karakter gerekli