AÇIK
Uluslararası Nükleer Silahların Kaldırılması Kampanyası (ICAN) tarafından yayımlanan “Hidden Costs” raporu, nükleer harcamaların boyutunu gözler önüne seriyor. Rapora göre, son beş yılda (2020-2024) nükleer silaha sahip ülkeler bu alana toplam 415,9 milyar dolar ayırdı.
2024 yılında nükleer silaha en fazla harcamayı 56,8 milyar dolarla ABD yaptı. Bu rakam, diğer sekiz ülkenin toplamından daha fazla olmasıyla dikkat çekiyor. ABD’yi 12,5 milyar dolarla Çin ve 10,4 milyar dolarla İngiltere takip ediyor. Rusya (8,1 milyar dolar), Fransa (6,9 milyar dolar), Hindistan (2,6 milyar dolar), İsrail (1,1 milyar dolar), Pakistan (1,1 milyar dolar) ve Kuzey Kore (630 milyon dolar) ise diğer nükleer silahlı ülkeler arasında yer alıyor.
Nükleer harcamalar sadece kamu bütçelerini tüketmekle kalmıyor, aynı zamanda büyük ölçüde kamu denetiminden de kaçırılıyor. Başka ülkelerin nükleer silahlarını topraklarında barındıran ülkelerde bile bu bilgilere halkın ve parlamenterlerin erişimi neredeyse imkansız. ICAN yetkilileri, nükleer silahların kamu kaynaklarını gerçek insani ihtiyaçlardan uzaklaştırarak, sadece birkaç özel şirketin çıkarına hizmet ettiğini vurguluyor.
2024 yılında nükleer silahların geliştirilmesi ve bakımı üzerine çalışan en az 26 şirket, bu alandaki faaliyetlerinden 43,5 milyar dolar kazanç sağladı. Boeing, Lockheed Martin ve General Dynamics gibi firmaların elinde toplam değeri 463 milyar doları aşan aktif sözleşmeler bulunuyor ve sadece 2024 yılında yaklaşık 20 milyar dolarlık yeni sözleşme imzalandı. Bu şirketler, hükümetlerin politikalarını ve halkın nükleer silahlara yönelik tutumlarını etkilemek için düşünce kuruluşlarına milyonlarca dolar fon ayırıyor ve lobi faaliyetleri için yüklü miktarda ödeme yapıyor. Örneğin, sadece Fransa ve ABD’deki lobiler için 128 milyon dolardan fazla harcama yapıldı.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2025 Yıllık Raporu da, dünya genelinde nükleer cephaneliklerin modernize edildiğini, yeni savaş başlıklarının geliştirildiğini ve nükleer risklerin arttığını ortaya koyuyor. 2025 yılı başı itibarıyla dünyada yaklaşık 12 bin 241 nükleer savaş başlığı bulunuyor. Bu başlıkların 9 bin 614’ü potansiyel askeri kullanım için stoklarda tutulurken, yaklaşık 3 bin 912’si aktif olarak konuşlandırılmış durumda. Yaklaşık 2 bin 100 başlık ise yüksek operasyonel alarm durumunda bekletiliyor.
Bu yüksek alarm durumundaki savaş başlıklarının çoğu ABD ve Rusya’ya ait olsa da, Çin’in de barış zamanında bazı başlıkları hazır konumda tuttuğu tahmin ediliyor. SIPRI’ye göre, dünya nükleer silahlarının yaklaşık yüzde 90’ına sahip olan ABD ve Rusya, kullanımına hazır nükleer savaş başlıkları açısından sırasıyla 1770 ve 1718 başlıkla ilk sıralarda yer alıyor. Şubat 2026’da sona erecek olan Yeni START anlaşmasının yenilenmemesi halinde, her iki ülkenin konuşlandırdığı savaş başlığı sayısında artış bekleniyor.
Çin’in 2025 itibarıyla 600 savaş başlığına ulaştığı tahmin edilirken, Kuzey Kore’nin de yaklaşık 50 savaş başlığına sahip olduğu düşünülüyor. Nükleer cephaneliğini modernize ettiği düşünülen İsrail’in ise 90 adet savaş başlığı olduğu ve bu kapasitesini artırmak için çalışmalar yaptığı belirtiliyor.
Tüm bu gelişmeler, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT)’nın (1 Temmuz 1968’de imzaya açıldı) ve 2021’de yürürlüğe giren Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması (TPNW)’nın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Ancak görünen o ki, dünya genelindeki nükleer silahlanma yarışı, bu anlaşmalara rağmen hız kesmeden devam ediyor ve küresel güvenliği tehdit etmeyi sürdürüyor.
GÜNDEM KORİDORU
27 Temmuz 2025