Kalite anlayışı üretim çarklarında mı, zihniyetlerde mi?

Kalite çerçevesi içine sürdürülebilirliği, şeffaflığı ve etik uyum ilkelerini yerleştiren Türkiye Kalite Derneği (KalDer), sistemin daha sağlıklı işlemesi için çalışmalar yürüten derneklerin en başında yer alıyor. Kalite yönetimi gibi okkalı bir konunun iplerini elinde bulunduran KalDer, mükemmellik esaslı yürüttükleri çalışmaları iş dünyasının her katmanına taşımayı amaçlıyor. Bu amaçları doğrultusunda sorularımızı yanıtlayan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Bayraktar, 100’üncü yılda Türkiye’de kalite anlayışının geldiği noktaya sıkı bir sorgu çekiyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası27.12.2023
Kalite anlayışı üretim çarklarında mı, zihniyetlerde mi?

Dünyanın yaşadığı değişimler, sürdürülebilirliği bir seçenek olmaktan çıkardı. Hâl böyle olunca doğa dostu, etik uyumlu ve hesap verebilir olmak zorunlu hale geldi. Kurum ve kuruluşların insana, topluma ve doğaya saygı çerçevesinde hiza almasını sağlayan, onları etik uyumlu ve sürdürülebilir bir çatı altında bir araya getiren Türkiye Kalite Derneğinin (KalDer) Başkanı Yılmaz Bayraktar, Türkiye’de kalite anlayışının geldiği son noktayı değerlendirerek Cumhuriyet ile geçen yüzyılı bu değerlendirmenin merkezine alıyor.

33 YILDIR ÇALIŞMALARIMIZI ARALIKSIZ SÜRDÜRÜYORUZ

KalDer'in kalite yönetimi alanında hangi faaliyetleri yürüttüğünü anlatabilir misiniz? Çalışma alanlarınızdan ve amaçlarınızdan bahseder misiniz?

Türkiye Kalite Derneği olarak, çağdaş kalite felsefesinin ülkemizde etkinlik kazanması ve yaygınlaştırılması amacıyla 1990 yılında kurulduk. İnsana, topluma ve doğaya saygılı, güvenilir, yenilikçi, sürekli iyileştirmeye açık ve gönüllülük değerlerimizle 33 yıldır çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. KalDer'in vizyonu, ülkemizde sürdürülebilir iş ve yaşam kalitesine yön gösteren, dönüşüme liderlik eden bir sivil toplum kuruluşu olmaktır. Bu hedefe ulaşmak için mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek ülkemizin rekabet gücünün ve refah düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak ise temel amacımız olarak öne çıkıyor.

32’NCİ KONGREMİZİ CUMHURİYETİMİZİN 100 YILINA ADADIK

Kasım ayında gerçekleştirdiğiniz 32’nci Kalite Kongresi Türkiye’de kalite anlayışının yerleşmesinde nasıl bir yerde duruyor?

Derneğimizin düzenlediği Kalite Kongrelerinde yaklaşık 150 bin katılımcı ve 2 bin 800 konuşmacı yer aldı. Ayrıca her yıl yaklaşık 3 bin 600 kişiye ev sahipliği yaptık. Bu sene ise heyecanımız çok başka… Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladığımız bu yılda gerçekleştireceğimiz 32’nci Kalite Kongremizi Cumhuriyetimizin su gibi geçen 100 yılına adadık. Bu kapsamda ‘Su Gibi’ ana teması ile özetle su gibi akan bir yüzyılın değerlendirmesini yaparken gelecek yüzyıla da su gibi akacak Cumhuriyeti nelerin beklediğini hep birlikte masaya yatırdık. 21-22 Kasım tarihlerinde İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirdiğimiz kongremizde, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne uzanan tarihimiz; ekonomiden toplumsal gelişime, spordan sanata, bilimden kültüre ve çağdaş eğitime kadar farklı boyutlarla ele alındı. Acısı ve tatlısı ile su gibi akıp giden 100 yıla yayılan Türkiye’nin eşsiz hikâyesi Sunay Akın’ın şiirsel anlatımı ile yaşatıldı.

Kuruluşunuzun üyelerine sağladığı avantajlar nelerdir? Derneğiniz kalite bilincini artırmak için hangi hizmetleri sunmaktadır?

Mükemmellik kaliteyi, kalite de kendi kültürünü doğuruyor. Mükemmellik kültürünün iş dünyasındaki karşılığı olarak bizleri bu kültüre ulaştıracak olan ise Avrupa Kalite Yönetim Vakfı'nın EFQM modeli. Bu bilinç ve içselleştirme ile KalDer olarak uzun zamandır EFQM modelini rehber alıyoruz. Bu model, kuruluşlara ortak evrensel inançlar ve ortak hedefler aşılayarak vizyonlarına bağlı kalmalarını, kararlılıklarının sürdürülmesini sağlayan bir kültür oluşturucusu görevi görüyor. Sürdürülebilir değer oluşturma, performansı iyileştirme ve paydaş memnuniyeti aşılamak için organizasyon kültürüne ışık tutan EFQM modeli; çevik, esnekliği bütünüyle yok eden katı kuralcı olmamaya özen gösteren, güçlü liderlik esasına dayalı bir yol çiziyor. Hızla değişen koşullara karşılık vermek için uygulanabilecek esnekliği sunarak işletmelerin mükemmellik yolculuklarına aksaklık olmadan devam edebilmesine yardımcı oluyor. Gelecek eğilimleri öngörecek, modellerin haritasını çıkaracak ve ilerlemeleri gösterecek şekilde kuruluşların mükemmelliğe ulaşmalarındaki hedeflerini en uygulanabilir şekilde bir potada eriten bir rol üstleniyor. Her değişim döneminde kendini güncelleyen EFQM modeli, büyüklüğü ve sektörü ne olursa olsun tüm işletmelere uyarlanabilecek esnekliğiyle sürdürülebilir performansa giden yola ışık tutuyor, rekabetin anahtarlarını sunuyor. Biz de KalDer olarak mükemmellik kültürü yolunda kurumlara rehberlik ediyoruz. Ülkemizde kalite bilincinin yerleştirilmesi, kaliteli çalışmanın teşviki, dış piyasada rekabet olanaklarımızın artırılması, sanayi ve hizmet sektörüne ise bu konuda teknik yardım ve eşgüdümün sağlanması için çalışıyoruz.

KalDer, iş dünyasına nasıl şekil veriyor? Sertifikasyon süreçleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Her ölçekteki ve sektördeki kuruluşlarla deneyim ve bilgi birikimimizi paylaşıp, onlara bir ışık yakarak, rekabet ortamında kendilerine bir istikamet belirleme ve yol haritası oluşturmalarına katkıda bulunabilme hedefi ile Ulusal Kalite Hareketi’ni hayata geçirdik. “Yaşamın Her Alanında Kalite” sloganı ile başlattığımız Ulusal Kalite Hareketi, ülkemizin sürdürülebilir yüksek rekabet gücüne erişebilmesi için “Mükemmellik” yaklaşımının toplumun her kesiminde yaygınlık kazanmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu program ile kuruluşların performans iyileştirme stratejisi olarak EFQM Modeli’ni esas alan öz değerlendirme yöntemleri ile güçlü ve iyileştirmeye açık alanlarını düzenli aralıklarla belirleyip bulgular doğrultusunda sürekli iyileştirmeyi planlamaları ve uygulamaları hedefleniyor. 1993 yılından beri EFQM Modeli’ini uygulayan ve en iyi performansı gösteren çeşitli ölçek ve sektörden kurum ve kuruluşlar, KalDer ve EFQM tarafından belgelendirilip ödüllendiriliyor. Tanıma ve Ödüllendirme süreçleri bağımsız değerlendiriciler ve bağımsız bir Ödül Yürütme Kurulu ile TOBB ve TÜSİAD tarafından yetkili kişilerin katıldığı Jüri Komitesi tarafından objektif, ilkeli, kuralları önceden taraflara iletilmiş şekilde belirleniyor. Türkiye Mükemmellik Ödülü, Türk iş dünyasının en prestijli ve karşılığı olan ödülü olarak kabul ediliyor.

Kurulduğumuz ilk günden beri süregelen farkındalık çalışmalarımızı yaygınlaştırmak ve artırmak amacıyla iş dünyasındaki sürdürülebilirlik konusunda iyi uygulamaların ödüllendirildiği “Türkiye Sürdürülebilir Gelecek Ödülleri’ni” hayata geçirdik. Kuruluşların gelecek için sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığının ve ilerlemesinin değerlendirilmesine ve başarılarının tanınmasına imkân vermeyi amaçlayan Türkiye Sürdürülebilir Gelecek Ödülleri ile kuruluşların rekabet gücünü, verimliliğini ve etkililiğini artırma konusunda güçlü bir model sunmayı hedefliyoruz. Kriterleri güçlü ve küresel ölçekte yaygın kabul görmüş bir bakış açısına sahip olan bu ödül programımızın; kuruluşların amaçlarını gözden geçirmesine, sürekli iyileştirme kültürünü oluşturmalarına, değer odaklı bakmaya ve en önemlisi de sürdürülebilirlik konusunda farkındalığın yükselmesine yardımcı olacağına inanıyoruz.

Türkiye’de kalite anlayışının geldiği noktayı değerlendirir misiniz? Kalite anlayışı üretim çarklarında mı zihniyetler de mi başlamalı?

Türkiye'de kalite anlayışı, son yıllarda önemli gelişmeler kaydetti. Özellikle 90'lı yıllardan itibaren, toplam kalite yönetimi (TKY) yaklaşımının yaygınlaşmasıyla birlikte, Türk işletmeleri kaliteye daha fazla önem vermeye başladı. Bu dönemde, TKY uygulamaları sayesinde birçok işletme, üretim ve hizmet süreçlerinde önemli iyileştirmeler gerçekleştirdi. 1998 yılında başlattığımız Ulusal Kalite Hareketi’nin özel sektörün yanı sıra kamu tarafından da sahiplenilmesi ile topyekûn seferberlik hâli ile hareket edildi ve kalite anlayışı geniş kesimlerde karşılık buldu.

Türkiye'de kalite anlayışının gelişiminde, çok sayıda faktör önemli rol oynadı. Avrupa Birliği'ne üyelik süreci Türk işletmelerini kalite standartlarını yükseltmeye zorladı. Küreselleşme ve ekonomik rekabetin artması, işletmeleri kaliteyi bir rekabet unsuru olarak görmeye yönlendirdi. Kamu kurumları, kaliteyi bir yönetim anlayışı olarak benimseyerek bu doğrultuda çalışmalar yürütmeye başladı. Türkiye'de kalite anlayışının geldiği son noktaya baktığımızda, katılımcı bir kalite anlayışının gelişmeye başladığını görüyoruz. Ürün kalitesinin ötesinde bütünsel kalite anlayışının yaygınlaşması ve TKY yaklaşımı, tüm çalışanların sürece dahil edilmesini ve sorumluluk almasını teşvik ediyor.

Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye Kalite Derneği olarak yeni yüzyıldaki hedeflerinizden söz eder misiniz?

İnsanlık, yazmış olduğu tarih ile dünyayı bugünkü noktaya getirmiş durumda. Birçok risk ile karşı karşıyayız. Bu risklerin bir kısmını yaşarken, bir kısmını da yaşamak üzereyiz.

Türkiye’nin her sektör ve ölçekte firmalarından oluşan 2 bini aşkın üyemizle, kuruluşların iyileştirme ve yenileşme kültürünü geliştirmeleri için rehber oluyoruz. Kalite, bir yönetim anlayışıdır ve içinde yaşadığımız dünyayı yeniden şekillendirebilmek, küresel eğilim ve değişimlere farklı açılardan bakabilmek, iyi olanı günümüz dünyasına kusursuz bir şekilde uyarlayabilmekten geçer. Bunu başardığımız noktada değişim ve beraberinde dönüşüm sağlanabiliyor, topluma ve dünyaya rol model olabilecek güçlü yapılar ortaya çıkabiliyor. Ortaya çıkan güçlü yapılar, insanlığa dokunurken dünyada köklü değişiklikler ortaya koyuyor. Dünyanın verdiği alarmı duyma vakti çoktan geldi de geçiyor.

Türkiye ekonomisinin 100 yıllık analizini yaparak, atılan doğru adımlar ile kaçırılan fırsatları ana hatları ile anlatır mısınız? Gelecek 100 yılda ülkemizi bekleyen gelişmeler sizce neler olacak?

Türkiye Cumhuriyeti 100 yıllık geçmişinde ekonomik ve toplumsal açıdan büyük bir dönüşümden geçti. Bu gelişmeler önümüzdeki yeni yüzyıl için önemli fırsatları beraberinde getiriyor. Büyük güçlükler ve ekonomik zorluklarla inşa edilen Cumhuriyetimiz; ülkemizin doğal zenginlikleri, üstün üretim gücü, jeopolitik konumu ve zengin demografik yapısının getirdiği avantajla güçlenerek dünyadaki saygınlığını artırdı. Özellikle Cumhuriyetimizin kuruluşunda kadınların verdiği mücadele ile ülkemizi bugünlere ulaştırılan çabaları demokrasi kültürünün oluşmasına büyük bir katkı sağladı. Cumhuriyetimizi önümüzdeki 100 yıla taşıyacak olan değerlerimizin yapı taşları geçtiğimiz 100 yılda inşa edildi. Tarımdan sanayiye, ticaretten finansa, bilimden teknolojiye kadar yaşanan tüm gelişmeler Türkiye ekonomisini gelecek yüzyıla taşıyacak.

Yorum Yaz