Şirket Haberleri

Gelecek sürdürülebilir tarımla güvence altında

Her geçen gün artan nüfus ve gıdaya olan talep tarımın stratejik bir rol üstlendiğini gözler önüne seriyor. Tarım aynı zamanda, nüfus artışı ve iklim değişikliği gibi zorluklarla karşı karşıya olduğumuz gelecekte, gıda güvenliğini ve beslenme ihtiyaçlarını da karşılamanın anahtar rolünü üstlenecek. Tarımın stratejik rolünü masaya yatırdığımız sayfalarımızda, tarımın verimliliğini artıran ve tarımsal teknolojiye yatırım yaparak sektörün geleceğine katkı sunan Alarko Tarım Grubu Genel Müdürü Melike Koçoğlu ile konuştuk…

6dk okuma
08.04.2024
Gelecek sürdürülebilir tarımla güvence altında

Dünya nüfusunun hızla artıyor olması önümüzdeki yıllarda gıda talebine, özelikle de sağlıklı gıdaya talebin ciddi oranda artacağı anlamına geliyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü artan nüfusun 2050 itibarıyla gıda talebini her durumda yüzde 60 artıracağını, dolayısıyla küresel gıda üretimi üzerinde büyük bir baskı olacağını söylüyor. Hal böyle olunca da tarım alanında yapılacak her yatırım hayati bir önem taşıyor. Tarım ve gıda sanayisinde değer zincirinin tümünde yer alma hedefiyle yola çıkan Alarko Tarım ise bu kapsamdaki çalışmalarına hız kazandırarak, sağlıklı ve temiz gıdaya ulaşmayı mümkün hale getiriyor.  

TARIM STRATEJİK SEKTÖR

Alarko Tarım'ın tarım sektöründeki rolü ve faaliyet alanları hakkında neler söylersiniz?

Alarko Tarım Grubu olarak teknolojik sera, tohum, gübre ve gıda olmak üzere dört ana sektörde üretim yatırımlarıyla tarım ve gıda alanlarında değer zincirinin tamamında yer almayı hedefliyoruz. Amacımız doğayla uyumlu sürdürülebilir uygulamalarla artan gıda talebine cevap verebilmek; insanlığın yeterli, sağlıklı ve kaliteli gıdaya erişimini sağlamak.

Alarko Holding, 2023 yılından itibaren “tarım” alanını stratejik sektör olarak tanımlayarak Afyon’da satın aldığı jeotermal seralarla bu yeni iş koluna giriş yaptı. Satın aldığımız ve kendi kurduğumuz seralarla 2023 yılı sonunda ilk hedefimiz olan 500 dönüm seraya ulaştık. Alarko Gübre Fabrikaları A.Ş.’de konvansiyonel ve organomineral gübre; Palmira Agro şirketimizin Çankırı’da kurduğu ve 2024 yılının Mayıs ayında faaliyete geçecek fabrikamızda ise yıllık 12 bin ton mikro granül gübre üretimi; 2023 yılı son çeyreğinde grubumuza katılan Antalya'da faaliyet gösteren Genseed şirketimiz ile tohum ıslahı ve üretimi gerçekleştireceğiz.

Yine 2023 yılının ikinci yarısında satın aldığımız Tarsus’ta kurutulmuş meyve sebze üretimi yapan tesisimizi Konya Ereğli’ye taşıyıp, Alarko Gıda Sanayi AŞ adı altında ana hedef kanalı B2B ve endüstriyel müşteriler olan bu işimizi büyütmeyi planlıyoruz.

Tarım sektöründe dijitalleşme ve teknolojik gelişmelere adapte olma stratejiniz nedir? Bu alandaki yatırımlarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?

Ülkemizin jeotermal enerji alanında sahip olduğu potansiyeli, farklı iklim koşullarını ve diğer çevresel faktörleri değerlendirdik ve seracılık faaliyetlerimizi Afyon, Denizli ve Eskişehir olmak üzere üç ana bölgede yürütme kararı aldık. Alsera Jeotermal Tarım şirketimiz ile Türkiye’nin farklı bölgelerinde jeotermal enerjiye erişimi olan uygun sahalarda yüksek teknolojili seralar kuruyoruz. Topraksız, teknolojik ve temiz tarım anlayışıyla faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Teknoloji ve otomasyon sistemlerimizle ısıtma, sulama, havalandırma, nem, gölgelendirme, sisleme ve drenaj gibi birçok başlıkta ölçümleri yaparak kayıt ve kontrol altına alıyoruz. Bu sayede üretimde verimliliği artırıp, kaynak kullanımını minimize edebiliyoruz.

“TÜRKİYE DOMATES ÜRETİMİNDE DÜNYADA ÜÇÜNCÜ ÜLKE”

Topraksız tarımın hem ürünleri hem de çeşitliliği artırdığı gibi sağlıklı bir seçenek olduğu da su götürmez bir gerçek. Siz de bu kapsamda oldukça önemli bir işe imza attınız ve Jeotermal seralarda topraksız tarımla ‘Sıfır kalıntı’yla ürettiğiniz domatesleri 18 ülkeye ihraç ettiniz. Bu alanın geleceği ile ilgili neler söylersiniz, bu sayede elde ettiğiniz verimlilik ne ölçüde oldu?

Özellikle seralar için oldukça uygun bir seçenek olan topraksız tarım; bitkilerin toprak yerine farklı bir ortamda yetiştirildiği bir tarım yöntemi. Topraksız tarımda elde edilen ürünü miktarı metrekarede 45 ila 50 kilogram’a ulaşırken topraklı tarımda bu miktar ortalama 15 kilogram civarında kalıyor. Üretim materyali olarak “cocopeat” yani hindistancevizi lifleri kullanıyoruz. Bu yöntem, köklere daha iyi hava ve besin sağlayarak bitki gelişimini hızlandırıyor. Ayrıca daha az su ve gübre kullandığınız için maliyetleri düşük ve hastalıklardan, zararlılardan korunmayı kolaylaştırıyor. Biyolojik zararlılara dönük entegre zararlı yönetimi (IPM) uygulamalarımız sayesinde pestisit kullanmadan sağlıklı gıda üretebiliyoruz. Sera etrafında lavanta, kekik, tagetes, lobularia maritima gibi bitkilerden yeşil duvarlar oluşturarak zararlıları kovarken, faydalı böceklere konak sağlamış oluyoruz. Bu sayede domateslerimizin AB akrediteli bağımsız laboratuvar analizlerinde tespit edilebilir hiçbir kalıntıya rastlanmadı.

Türkiye toplam domates üretiminde dünyada üçüncü ülke, domatese olan küresel talep de oldukça yüksek. Bu nedenle seralarımızda öncelikli olarak ‘sıfır kalıntılı’ domates üretimine başladık. Şu an seralarımızda üretilen domateslerimizin ihracat oranı yüzde 60’lar seviyesinde seyrediyor.

Dünya genelinde yaş meyve ve sebzeye olan talep bu alanda güçlü bir ihracat potansiyelinin olduğunu gösteriyor. Yüz yıl önce kişi başı meyve sebze tüketimi 220 kilogram seviyelerinde iken, bugün 600 kilogram civarında. Bu talep daha da büyüyecek. Yakın dönemde biber grubu, patlıcan, çilek, yaban mersini gibi farklı yaş meyve ve sebzelerin üretimine de başlayacağız.

Alarko Tarım olarak çiftçilere ve tarım işletmelerine yönelik sunduğunuz destek programları veya eğitimleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Çevresel sürdürülebilirliğin yanı sıra toplumsal sürdürülebilirlik de bizim için çok önemli. Alsera şirketimizle 5 bin dönüm sera alanına ulaşıldığında yaratılacak toplam istihdam en az 5 bin kişi olacak ve bu çalışanların yüzde 80’ini kadınlar oluşturacak. Alsera’nın yeni sera alanları kampüs şeklinde tasarlanacak.

Kampüslerde sosyal tesisler, dinlenme odaları, kadın bakım üniteleri, kreşler ve eğitim tesisleri yer alacak. Ayrıca kurulacak Alarko Tarım Akademisi ile teknoloji, üretim, kalite, inovasyon gibi birçok başlıkta farklı mesleki, teknik ve kurumsal yetkinliklere dönük eğitim programları tasarlayıp sunacağız. Öncelikle Alarko Tarım Grubu çalışanlarımızın bilgi, beceri ve tecrübe seviyelerini en üst düzeylere ulaştırmayı hedefliyoruz. Böylece tüm çalışanlarımızın bilimsel üretim tekniklerine hakim olmalarını ve sürekli gelişim sayesinde bu tekniklerin daha da ileriye götürüldüğü bir organizasyon modelinin içinde işlerini yapabilmelerini istiyoruz. Teknik ve mesleki donanımı üst düzeye gelen beyaz ve mavi yaka çalışanlarımızın sadece Alarko Tarım Grubu’na değil, ülke tarımına da büyük katkı sunacağına inancımız tam.

“ETKİN, VERİMLİ VE TASARRUFLU ÜRETİME ODAKLANMALIYIZ”

Tarım sektöründeki dönüşümü etkileyen küresel ve yerel faktörlere karşı nasıl bir strateji izliyorsunuz?

Mevcut duruma baktığımızda; tarımsal üretimin özellikle seracılık tarafında büyük ölçekli ve kurumsal bir yatırım bulunmuyor, daha çok yerel ve parçalı işletmeler şeklinde bir yapılanma var. Biz daha büyük alanda gerçekleştireceğimiz planlı üretimimizle ülkemizin de rekabet gücünü artırmayı amaçlıyoruz. Tarım arazilerimizin parçalı ve dağınık yapısı, çiftçi nüfusumuzun yaşlanması ve sonraki neslin tarımsal üretime uzaklaşması da planlı üretimi gündeme almamızı gerektiriyor.

Mevcut şartlara uyumlanma hızımızın artırılması; bizim odaklandığımız topraksız tarım uygulamaları gibi alternatif yöntemlerin yaygınlaştırılması gibi çalışmaların tarım sektörünü yukarıya taşıyacağını düşünüyorum. Burada verimlilik, sürdürülebilirlik, etkin kaynak ve teknoloji kullanımı gibi konular öne çıkıyor. Modern teknoloji kullanımı ve inovatif ürünlerin (gübre ve tohumda) yaygınlaşması ile kalite ve verimin artırılması önemli gelişim alanlarımızdan biri. Türkiye, iklim koşulları ve güneş alma potansiyeli açısından tarıma çok elverişli. Bu avantajı dünyadaki trendleri yakından takip edip, Ar-Ge’ye kaynak ayırarak fark oluşturacak düzeye çıkarabiliriz. Ayrıca, sulanabilen arazi miktarının azlığı ve mevcut su kaynaklarının etkin kullanılamaması da öne çıkan başlıklardan. Dolayısıyla etkin, verimli ve tasarruflu üretime odaklanmalıyız.

İklim değişikliği ile mücadele konusunda Alarko Tarım Grubu’nun aldığı önlemler ve bu konudaki projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Türkiye jeotermal kaynak bakımından dünyada yedinci sırada yer alıyor. En sürdürülebilir ve verimli enerji türlerinden biri olarak kabul edilen jeotermal enerji temiz, güvenilir ve yenilenebilir bir kaynak.  Alarko Tarım Grubu olarak tüm kaynaklarımızın çevre dostu olması ve mümkün olan her noktada karbon ayak izimiz azaltmak bizim için büyük önem arz ediyor. Seralarımızda suyun ısıtılması ve buharlaştırılması için fosil enerjiye ihtiyaç duymadan jeotermal kaynakları kullanıyoruz. Ardından bu suyu yeniden kaynak derinliklere reenjekte ediyoruz, bu sayede yüzeyde ya da yer altında jeotermal akışkanın kalıntı bırakmasının önüne geçiyoruz.

Sıfır kalıntı uygulamamız ile temiz ve doğaya zarar vermeden ürün üretebiliyoruz. Seralarımızda su tasarrufu olarak yağmur suyunu biriktirip, arıtıp tekrar bitki için faydalı forma dönüştürerek kullanmak adına çalışmalarımız sürüyor. Bitkiye ihtiyaç duyduğu besinleri ve gübreyi aktardığımız dolaşımdaki suyu, bitkinin drenajının ardından toplayarak yeniden kullanıma sokuyoruz. Bu, hem temiz su hem de gübre kullanımında verimlilikle tüketimimizi yüzde 30 oranında aşağı çekiyor. Üretim sürecinden artakalan yaprak ve bitki atıklarını makinelerle (bio chopper) parçalayıp kompost haline getiriyoruz, bu malzeme organomineral gübre ham maddesi olarak kullanılıyor. Üreteceğimiz mikro granül ve organomineral gübreler, doğru uygulama ve doğru miktar kullanımı sayesinde toprağı ve yer altı sularını kirletmenin önüne geçiyor.

Toprağın bereketini kadınlardan aldığınız güçle ekonomiye kazandırıyorsunuz. Çalışanların yüzde 75’ini kadınların oluşturduğu Grup’ta, bu rakamların verimlilik üzerindeki etkilerini değerlendirir misiniz?

Ülkemizde tarımsal iş gücünün yüzde 42’sini, toplam istihdamın ise yüzde 32’sini kadınlar oluşturuyor. Kadın iş gücünün ve emeğinin Türkiye’deki tarımsal üretimin sürdürülmesinde rolü büyük. Ülkemizin ve dünyamızın yeterli, sağlıklı ve kaliteli gıdaya erişimini sağlamayı amaçlıyoruz. Bunu da teknolojiyi yoğun biçimde kullanan, planlı ve verimli üretim gerçekleştiren ve kadın çalışanlarımızın ağırlıkta olduğu yetişmiş insan gücümüzle başaracağız. Şu anda çalışanlarımızın yüzde 70’i kadın. Seralarımızda ise bu oran yüzde 75. Afyon’da ve Denizli’de kurulu olan ve yapımı devam eden seralarla bir yıl gibi kısa sürede Türkiye’nin en büyük jeotermal sera işletmecisi olduk.

Şirketin gelecek vizyonu ve tarım sektöründeki büyüme hedefleri nelerdir?

Afyon, Denizli ve Eskişehir gerçekleştireceğimiz sera yatırımları ile 2028 sonunda 5.000 dönüme ulaşmayı hedefliyoruz. Kazakistan’da da ilave 5.000 dönüm sera alanı ile bu alanda dünyanın ilk 10 şirketinden biri olmayı planlıyoruz. Alarko Tarım Grubu’nun tüm bu faaliyetler için 5 yıl içerisinde gerçekleştireceği yatırım bedeli 650 milyon dolara ulaşacak.

Genseed tohumculuk işimizi büyüterek Türk tarımına kaliteli hibrit tohumlar kazandırarak Türkiye’nin bu alanda ihtiyacının karşılanmasında önemli rol oynamak istiyoruz. Ayrıca 2025 yılı sonrasında dünyada farklı ülkelerde tohum üretim istasyonları kurularak kaliteli, dayanıklı ve katma değeri yüksek yaş meyve ve sebze tohumları üretilecek ve küresel piyasalara arzı gerçekleştirilecek.

Gübre tarafında katma değerli işlere imza atan, pazarın ihtiyacı olan spesifik ve stratejik ürünleri belirleyerek bu alanlarda yatırımlarını gerçekleştirmiş önemli bir oyuncu olmayı planlıyoruz.

Kurutulmuş gıda alanında da sektöründe öncü firma olmayı amaçlıyoruz. Bu sayede sağlıklı, katkısız kurutulmuş meyve sebze ürünlerinin yurt içi ve yurt dışı pazarda kullanımını ve tüketimini artırmayı hedefliyoruz.

Şirket Haberleri
Yorum Yaz