Gastronomik bir dil oluşturulmalı

Gastronomi sektörünün ulusal ve uluslararası arenada gelişimini desteklemek, gastronomi turizminin geleceğinin tasarlanmasına katkıda bulunmak ve ülkemizin gastronomi turizminde çekici bir destinasyon haline gelmesi için yapılması gerekenleri sıralayan Nicole Restoran Şefi Serkan Aksoy, “Öncelikle ülkemiz gastronomi açısından doğudan batısına, kuzeyinden güneyine ilgi çekici ve birçok kültürü içerisinde barındıran bir coğrafya. Bizim bu özelliğimizi ön plana çıkarabilmemiz için yetenekli insan gücünü desteklememiz ve eğitmemiz gerektiğine inanıyorum. En önemlisi de bunun dünyaya reklamının çok iyi yapılması gerekiyor. Eğitim tarafını biraz açmak gerekirse, sektörde olan kişilerin sadece maddi kazanç odaklı değil de ülke gastronomisine katkı sağlayacak şekilde gayret göstermesi yeni yetişecek ödüllü şeflerin önünü açacaktır” diye konuştu.

“MİCHELIN MOTİVE EDEN BİR PLATFORM”

Şefliğini yürüttüğü Nicole, 1 Michelin Yıldızı'na layık görülen Serkan Aksoy, adını ülkemizin başarılı şefleri arasına yazdırdı. Michelin Rehberi’nin gastronomiye katkılarını değerlendiren Aksoy, “Bu ödüle kendi açımdan baktığımda hem büyük bir prestij hem de sizi daima güncel tutan ve tutkunuzu bir an olsun kaybettirmeyen ve sizi hep daha iyisini yapmanız adına motive eden bir platform olduğunu görüyorum. Sektör için ise kaliteli birçok mekanın açılması adına olumlu yönde büyük bir etkisi olacaktır. Ayrıca geriden gelen genç şefler için kendilerini konumlandırıp geliştirebilmeleri adına da katkı sağlayacaktır. Taze beyin olarak görülebilecek genç şeflerin böylesine üst düzey mutfaklarda bulunmaları ve deneyim kazanmaları hem gastronomi dünyasına hem de ülkemizin ekonomisine büyük bir fayda sağlayacağını düşünüyorum” diye konuştu.

ULUSLARARASI BİR GASTRONOMİ DURAĞI NASIL OLUNUR?

Son olarak uluslararası bir gastronomi durağı olabilmemiz için yapmamız gerekenleri sıralayan Serkan Aksoy, şunları söyledi; “Tarihten gelen yemek kültürümüzün günümüze bir devamlılığı sağlanmalı, inovatif olunmalı ve büyüklerimizden miras kalan reçetelerin mutlaka revize edilip gelişmiş mutfaklara uyarlanmalı diye düşünüyorum. En önemlisi de gastronomik bir dil oluşturulmalı. Mesela (sası) denildiğinde herkesin yemekte bir şeyin eksik olduğunu, tatsız olduğunu anlaması gerekiyor. Yine (malaşmış) denildiğinde şefin yemeğin kıvamı ile ilgili bir sorun olduğunu bilmesi gerekir. Bu örnekler daha da artırılabilir. Genel olarak bakacak olursak da yaptığımız işlerde kaliteli ve bizi dünyadan ayıracak bazı özellikler ve farklılıklar edinmemiz gerekiyor. Hizmet alanında çok iyiyiz lakin bazen o alanda da eksiklerimizin oluşmaya başladığını düşünüyorum. Lezzet ancak iyi bir servis sunumuyla bütünleşiyor ve damaklarda derin izler bırakabiliyor. Bu konulara mutlaka daha fazla eğilmemiz ve önem vermemiz gerekiyor. Son olarak da umarım en kısa zamanda devlet ve millet olarak yaralarımızı sarar ve tekrar eski günlerimize döneriz. Umarım ülkemiz adına her şey güzel olur.