DOLAR 39,5851 -0.32%
GBP 53,6762 -0.71%
EURO 45,6681 -0.99%
ALTIN 4.322,051,03
BIST 9.311,88-2,19%
BITCOIN 41391620.09957%
ETH 999820.35582%
İstanbul
25°

PARÇALI AZ BULUTLU

En büyük bedeli yine sanayiciler ödüyor

En büyük bedeli yine sanayiciler ödüyor

Türkiye’nin şu anda tahribatı çok yüksek bir dönemin yaralarını sarmaya çalıştığını söyleyen İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, tahribatın düşündüğümüzden çok daha fazla olduğunu dile getirdi. Bahçıvan, “Ekonomik iklim ve rasyonel ekonomik politikalardan uzaklaşmanın bedelinin çok ağır olduğunu görüyoruz. Sebebi kendimiz olmayan sorunun çözümü noktasında en büyük bedeli yine sanayici ödüyor” dedi.

12/11/2024 11:53
En büyük bedeli yine sanayiciler ödüyor

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Üyeleri, 6 Şubat Kahramanmaraş depremi sonrasında dayanışma duygusu ve bölgenin yeniden yapılandırılmasına yönelik iş birliği olanaklarını geliştirmek adına Hatay ve Adana illerini kapsayan bir ziyaret gerçekleştirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve İSO Meclis Başkanı Ender Yılmaz’ın ev sahipliğinde gerçekleşen ziyarette basın mensuplarıyla bir araya gelen İSO Başkanı Bahçıvan; enflasyonla mücadelede atılması gereken adımlardan nitelikli iş gücünü ülkede tutmak adına atılması gereken makro adımlara kadar birçok soruya yanıt verdi.

RASYONEL EKONOMİK POLİTİKALARDAN

UZAKLAŞMANIN BEDELİ AĞIR OLDU

2025 yılının en kritik yükünün yine enflasyon olacağının önemle altını çizen İSO Başkanı Bahçıvan, bu noktada enflasyonun olabildiğince makul noktaya gelmesi gerektiğini, bu sorunu çözemezsek, şartların sağlıklı bir yapıya gelmeyeceğini ifade etti. Tüm siyasi aktörlerin bu konuda kararlılığını göstermesi gerektiğini belirten Bahçıvan, “Enflasyon düşüşündeki kararlılık sürmeli. Kısa vadede en önemli yük bu. Eğer vazgeçelim dersek, seneye çok daha başka şeyler konuşuruz” dedi.

Tahribatın düşündüğümüzden çok daha fazla olduğunu dile getiren Bahçıvan, “Ekonomik iklim ve rasyonel ekonomik politikalardan uzaklaşmanın bedelinin çok ağır olduğunu görüyoruz. Sebebi kendimiz olmayan sorunun çözümü noktasında en büyük bedeli yine sanayici ödüyor, fedakarlığı sanayici yapıyor. Yüksek enflasyon toplumun her kesimine darbe vurdu. Bu konuda uyarıları en net ve zamanında yapmış bir kurumuz” diyerek bu konuda öngörülerine dikkat çekti.

Tedavi sürecine yönelik geçen yıl OVP açıkladığını ifade eden Bahçıvan, OVP’deki hedeflerin bazılarında daha iyi olurken bazılarından ise daha çok uzak olduğumuzun altını çizdi. Bahçıvan; “En uzak olanı; enflasyon tahmini. Keza enflasyon direnirken istenilen ölçüde düşmüyor. Düşmesi noktasında en güçlü mücadele yeri olan Merkez Bankası, kendine ait silahlarla ve ekonomi bilimi çerçevesinde güven vererek bunu gerçekleştiriyor. Ama ilk açıklanan OVP ile şu ana bakarsak, makasın son derece açıldığını görüyoruz.

2025’İN İLK YARISI ÇOK DAHA ZORLU OLACAK”

Merkez Bankası politikasının savundukları bir politika olduğunun altını çizen Bahçıvan, mücadelenin giderek uzun olmasının, tam anlamıyla istenilen cevabın verilmemesinin, sanayi üzerindeki yükü artırdığına dikkat çekti. Bahçıvan; “Reel sektöre dönük olarak, artık sektör sektör analizlerin, tespitlerin çok daha güçlü yapılması gereken bir dönemdeyiz. Bu boyutta, reel sektörün içinde bulunduğu durumda, 2025 yılında temel tespitler ve çözüm politikalarının geliştirilmesi lazım. 2025 ilk altı ay çok daha zorlu olacak.” diyerek vücudun mücadele gücünün ne kadar yeterli olacağının iyi hesaplanması gerektiğinin mesajını verdi.

MERKEZ BANKASI CEPHEDE YALNIZ KALDI

Kasım ayı İSO Meclis toplantısına Merkez Bankası Başkanı’nın geleceğinin bilgisini veren Bahçıvan, “Enflasyonla mücadele verdiğimiz bu dönemde savaşın başka cepheleri de var. Merkez Bankası’nı gereğinden fazla yalnız bırakıyoruz. Yeteri kadar mücadele var mı diye sorarsanız. Evet bazı cephelerde var ama bazılarında yok” dedi.

EĞİTİMDE MAKRO ÇÖZÜM NASIL GELİR?

Enflasyon çok güçlü rakamlarla hayatımızın odağına yerleşmiş durumda. Evet, bu Türkiye’nin temel sorunlarından biri. Ama bir başka sorun Türkiye’nin yaşadığı iş gücü kaybı. Geçmiş yıllarda ülke olarak bir beyin göçü yaşarken şimdi olay daha makro hale dönüştü ve iş gücü kaybı yaşar hale geldik. Peki Türkiye’yi kapsayacak bir makro çözüm nasıl gelir? Bu alanda neler yapılması gerekiyor? Kimlere ne gibi görevler düşüyor? Bu sorulara Erdal Bahçıvan:

Eğitim politikası tüm sektörlerde kendini hissettiren bir konu başlığı. Ara elemanda olan sıkıntı, giderek, yüksek katma değer üretecek yönetici, beyaz yaka sınıfında da kendini çok daha farklı boyutta gösteriyor. Günlük politikalarla çözülmeyeceği net ve açık. Türkiye’nin, Cumhuriyet tarihinin en önemli planlaması olarak adlandırılacak, geniş katılımla hazırlanacak, önümüzdeki 25-30 yılının nasıl bir gelecek planı olacak, o yapının içinde hangi iş kolunun neye ihtiyacı olacak ve bunların içi nasıl doldurulacak, anaokulundan yüksek eğitime kadar ele alınması gereken güçlü bir planlamaya ihtiyaç var. Mevcut eğitim sistemiyle bu işin tutmayacağı çok net” oluyor.

ÜLKENİN DEMOGRAFİK YAPISI

GÜNLÜK TELAŞLARLA HEBA EDİLMEMELİ

Bazı yerlerde eğitim kurumlarının sayısının çok fazla arttığını dile getiren Bahçıvan, fakat miktarı artırdığımız yerlerde nitelikli evlatlarımızı okutamadığımızı söylüyor. Diğer yandan okuyan bir avuç nitelikli evladımızın da geleceği bu ülkede aramadığını söyleyen Bahçıvan, “Herkesin bunu görmesi lazım. Günlük sorunlardan çıkıp geleceğe odaklanma alanı burası. Eğer yapılacak bir envanter bize belli konularda, belli iş alanlarında, kendi kaynaklarımızla orta vadede veya kısa vadede bir çözüm getirmeyecekse, o zaman yurt dışından bir alternatif oluşturmaya bakılır. Ama bu ülkenin demografik yapısını günlük telaşlarla heba etmemeli.

İstanbul ve Adana caddelerinde dolaşırken, nerede dolaştığımızı anlayamayabiliriz. Yani plansız ve programsız şekilde bu ülkeyi günlük kararlarla yabancı çalışan yükünün altına bırakmak yanlış. Ülkemizde uzun vadeli İnsan Kaynakları planı yapılması gerekiyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi, gençlerin mevcut kurumlarında yurt dışında eğitime gönderip buraya geri getirmek lazım. Eğitimde donanımlı güçleriyle geri dönmeleri gerekiyor. Ne kadarının dönüp dönmeyeceğini şansa bırakmamak lazım” diyerek kıymetli yöntemlerin çok çabuk unutulduğunu ifade etti.

“KONKORDATO, KAMU VE FİNANS

ALACAKLARI BOYUTUNDA UYGULANMALI”

Konkordato konusuna da dikkat çeken Bahçıvan, bu yılki konkordato başvurularının 1.500’ün üzerinde olduğunu, geçen seneden bu yana başvurularda artış başladığına dikkat çekti.

İSO olarak istismarlara yönelik adımların olmamasına yönelik ifadeler kullandıklarını söyleyen Bahçıvan, “İşaretler konkordatoların artacağını gösteriyor. Artmadan önlem almak lazım. Konkordato, ihtiyacı olanı yaşatmak adına gerekli bir argüman. Ama bugünkü haliyle uygulamaya bakarsak, o firmanın alacaklarına ceza gibi uygulanıyor. Bir firmanın 150 farklı iş kolu tedarikçisi var. Ve bu tedarikçilerin konkordato yapacak hali yok. Şirketin başkasıyla çalışması şansı var ama tedarikçi hala alacağını bekliyor. Bu adil olmayan bir davranış biçimi. Dolayısıyla konkordatonun, kamu ve finans alacakları boyutunda uygulanması gerekiyor” diyerek reel sektör çalışan alacaklarının kapsam dışı olmasını önerdiklerinin altını çizdi.

AB ZORLU BİR DÖNEMEÇTE

Türkiye’nin mevcut pazarlarının son durumuna dair de değerlendirme yapan İSO Başkanı Bahçıvan, bu noktada Avrupa’nın kısa vadede zorlanacağının çok açık ve net gözüktüğünü söyledi.

“Yıllardan beri kendini AB’ye entegre eden, yabancı ortaklarını oradan alan bir Türkiye için bu denklem son derece önemli. İSO olarak Stratejik Dönüşüm Merkezi adı altında bir birim oluşturuyoruz. Bütün bu konuları daha güçlü değerlendirebileceğimiz, sanayinin Think Tank’i olacak bir birim. Asya ve ABD tarafındaki fırsatları, yabancı sermayeyi takip etmek gerekiyor. Çin ile yaptığımız iş birlikleri önemli, artırılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı şekilde Hindistan… Çünkü iş birlikleri olmadan stratejik boyutta pazarlar olarak bakmak kolay değil.”

“HER KURUŞ DÖVİZ ÇOK ÖNEMLİ OLACAK”

ABD pazarında Trump döneminin daha olumlu olmasını umduklarını belirten Bahçıvan, Ancak bu pazarın bazı konularda ne kadar içine kapanacağını, gümrük duvarlarını nasıl yükselteceğini henüz bilinmediğini ifade etti. Bu noktada korumacı reflekslerin artacağının altını çizen Bahçıvan konuşmasına şöyle devam etti: “Dünya giderek liberal yapıdan kapalı bir döneme doğru gidiyor. Onun için iç sorunlardan çıkıp, bunları değerlendirmek lazım. Artık yüksek teknoloji ve katma değerli konulara çok daha fazla odaklanmamız gerekiyor. Ve ileriki günlerde ihracatın çok daha zorlanacağını düşünerek ithalatını yapmış olduğumuz ürünleri de içeride üretmemizin yolunu açmamız lazım. İthalat için harcanacak dövizi burada tutacak, gideni azaltacak çözüm için stratejiler geliştirmeli. Çünkü her kuruş döviz çok önemli olacak. Dünyada kesin olan şey şu; Çin başta olmak üzere eski büyüme hızları kalmayacak. Türkiye için hizmet sektörü, turizm, çok büyük bir şans. Ama cari açığı sadece onun üzerinden azaltıyoruz rehavetine girersek, bunun getireceği orta vadedeki stresler de başka boyutta olabilir.”

 

 

 

 

 

 

 


En az 10 karakter gerekli