AÇIK
Zirvenin başlığı hayli ilginç ve bir o kadarda heyecan vericiydi. Ülkemizin 40 yıllık belirsizlik belası terörün bitiş noktasına gelip, terörsüz Türkiye’nin sınırında gerçekleşen bu zirve, muhtemel ki finansal ve ekonomik öngörülerimizi de değiştirecektir. Kurulduğunda kamuoyunda tereddüt ve şüpheyle bakılan Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü Arda Ermut zirvenin ilk konuşmacısıydı. Dünyadaki örnekleri ve TVF hedeflerini özetlerken gayet ümit verici bir perspektif çizdi. Değişen dünyaya ayak uydurmada gayet dinamik bir yapılarının olduğuna vurgu yaparak; çevresel ve toplumsal değişim süreçlerine en hızlı uyum sağlayan ülkelerden biri olduğumuzu, yeşil finansman, dijital para sistemleri, yenilikçi ödeme altyapılarının finansal sistemimizin geleceğinde ne kadar etkin rol oynayacağını ve dönüşüm sürecinde sadece yeni finansal araçlar değil krizlere karşı geliştirilen reflekslerin de önemini hayli ilginç bir şekilde ifade etti. Ermut’un en çarpıcı cümlesi ise, “Zorluklarla mücadele edebilme kapasitemiz hem devletimizin hem de milletimizin DNA’sında var. Pandemi sürecinde üretim zincirlerimizi ayakta tutmamız, afetler ve sonrasında hızlıca toparlanma kabiliyetimiz, bölgesel ve diplomatik krizlerde inisiyatif alarak çözümler geliştirmemiz, hatta diğer ülkelerin çözümlerinde etkin rol oynamamız bunun önemli bir göstergesi.” Bu cümleler, 2008 global krizi sonrasında bazı ABD’li insan kaynakları firmalarının Türkiye’den yönetici transfer etmek istedikleri bir dönemi hatırlattı. Bu firmalardan birinin yetkilisine; Neden Türkiye’den yönetici transferi yapmak istiyorsunuz? diye sorduğumda, Türkiye finansal krizlerle baş etme kabiliyeti ve soğukkanlı yöneticilik başarısı ile önemli bir figür. Türkiye’de kriz ortamında yöneticilik yapmış ve gemisini limana ulaştırmış kaptanlar bizim için çok önemli. Biz de gelecekteki belirsizlikler karşında kriz yönetmiş kaptanlar arıyoruz demişti.
Zirvenin en ufuk açıcı konuşmacısı hiç şüphesiz ki Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu oldu. Türkiye’nin 2003 yılından bu yana artan şekilde doğrudan yatırım çektiğini belirterek, son 20 yıllık dönemde 270 milyar doların üzerinde bir yatırım çekildiğini ifade eden Dağlıoğlu, “Dünyadaki belirsizlik döneminden bahsediyoruz. Geçmişte 2 trilyon dolara kadar çıkan dünyadaki uluslararası doğrudan yatırım hacmi, maalesef pandemi döneminde 1 trilyon dolarlara kadar inmiş oldu ve pandemi sonrasındaki dönemde 1,4 trilyon dolar seviyesine sıkıştı.” değerlendirmesinde bulundu. Konuşmasının sonunda kısa bir sohbet imkânı bulduğumuz Dağlıoğlu, Türkiye’de sanayi ve teknoloji alanı ile ne kadar ilgili olduklarını ve organize sanayi bölgelerinin özel ilgi alanları olduğunu da ifade etti. Sonraki oturumda konuşmacı olan, Başkan Yardımcısı Zeynel Kılınç da, uluslararası doğrudan yatırımların Türkiye için kritik önem arz ettiğini belirterek, geçen yıl gelişen ülkelerde yüzde 5’lik gerileme yaşandığını ifade ederken Türkiye’nin yüzde 5’lik bir artışla yılı kapattığını belirtti.
Okula dönüş gibi bir gündü. İlk iki konuşmacının ardından kürsüye yine bir Boğaziçili, Merkez Bankasının en genç başkanı Dr. Fatih Karahan geldi. İlgiyle izlenen sunumu grafiklerle zenginleştirilmişti. Başkan Karahan, yaptığı sunumda; “Gelişmekte olan ülkelerdeki merkez bankaları, küresel finansal döngülerin giderek daha belirsiz ve dalgalı hale geldiği bir ortamda, para politikası araçlarını çeşitlendirmeye yöneliyor. Biz de diğer para politikası uygulamalarımızda temel aracımız olan politika faizini çeşitli makro ihtiyati politikalarla güçlendiriyoruz” derken, faiz silahını ne kadar etkin kullandıklarını ve süreç içinde etkin kullanmaya devam edeceklerini ekrana yansıttıkları grafiklerle de güçlü bir şekilde vurguladı. Merkezin sıkı parasal duruşunu desteklemek üzere kullandığı araçları üç ana grupta özetleyen Karahan; Türk Lirası mevduatın payını arttırıp KKM’yi kademeli olarak azaltmayı, kredi büyümesine yönelik düzenlemeler ile kredi talebindeki dalgalanmaların önüne geçmeyi. Üçüncü olarak da likiditeye ilişkin adımlarla sistemdeki fazla Türk Lirası likiditeyi yönettiklerini ifade ederek, tüm para politikası araçlarını, proaktif bir yaklaşımla, kararlılıkla kullanmaya devam edeceklerini, TCMB olarak dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacak; “enflasyonu, belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için kararlılıkla çalışmalarımızı sürdüreceğiz” diyen Karahan özetle “her şey kontrol altına” mesajı verdi.
Baharın müjdecisi erguvan çiçekleri arasında ve tarihi yapının engin ev sahipliğinde ikinci gün Türkiye Yüzyılının kilometre taşlarından birinin mimarı Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır kürsüdeydi. Baş döndürücü bir sunum ile Türkiye Yüzyılının da bir özetini yaptı Bakan Kacır. Ekonomi bürokrasisinin tüm gayretlerine rağmen, ülkenin inovatif vizyonu ve katma değerli yüksek teknoloji yatırımları olmadan sadece teoriden ibaret olduğunu satır arasında tek tek anlattı. Bakanlığın 2030 Sanayi ve Teknoloji Strateji Belgesi’ne ilişkin, yüksek teknoloji, yapay zekâ, dijital dönüşüm, Ar-Ge ve düşük karbonlu üretim stratejileri başlı başına bir zirve konusu. Bakan Kacır’ın konuşma başlıklarının her biri bir başarı hikâyesi; Özellikle uluslararası rekabet gücünü artıracak ve milli ekonomimizin yükselişini destekleyecek 1 trilyon 256 milyar lira yatırım değerine sahip 275 projeye destek vereceklerini, bugüne kadar toplam yatırım tutarı 241 milyar liraya yaklaşan 49 proje; değerlendirme komitesi tarafından kredi başvurusu gerçekleştirmeye uygun bulunduğunu ve yatırıma geçildiğini söyledi. Çalışkanlığı ve bürokrasiye analitik bakışı ile öne çıkan Bakanın yenilikçi teknolojilere yaklaşımı, dijital dönüşümle sanayicilerin finansmana ulaşmasına kolaylık sağlanması ve nitelikli istihdam konusunda pek çok alandaki çözümlerinin bir bir hayata geçtiğini OSB başkanlığı yapmış ve yüksek teknoloji üreten bir sanayici olarak ben de bizzat şahidiyim. Ama bütün bunların yanında, genç bakanın en önemli vizyonu Türkiye Yüzyılında innovasyon ve teknoloji odaklı harika başarı hikâyeleri oluşturmak olduğuna eminim. Zirvenin diğer oturumlarında; enflasyon görünümü, fiyat istikrarı, mali disiplin, sermaye piyasaları, dış yatırım ortamı ve jeopolitik belirsizliklerin ekonomik etkileri gibi başlıklar, kamu ve özel sektör perspektifinden ele alındı.
Zirve’nin bir bildirisi yayınlanacak mı bilmiyorum. Ama sonuçları ve değerlendirilen konular itibari ile gelecekte önemli bir yere sahip olacak zirvede, Boğaziçi’nin yetiştirdiği değerli bürokratları dinlerken onları yetiştiren akademik camianın da zirveye daha fazla katkı vermesini, uluslararası düzeyde katılım olmasını gelecek zirvelerde görmeyi umuyorum. Öğrencilik yıllarımda Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal’ı dinlediğim Büyük Toplantı Salonun da bu sefer Türkiye’ye yön veren Boğaziçilileri dinlemek çok keyif vericiydi.
GÜNDEM KORİDORU
23 Haziran 2025