Söyleşi

Yapay zeka ete kemiğe bürünüyor, korku eşikleri artıyor

Dijital dünyanın hızla ilerlemesindeki en büyük etken muhakkak ki insanoğlu. Ancak tabii ki yapay zekâ dediğimiz ‘doğal’ zekâyı taklit eden kavram, hem teknolojik dokunuşlarla hem de kendi gelişimiyle sürekli ilerleyen süreçle hayatımıza dahil oluyor. Öyle ki; aklınıza gelen tüm yaşam akışında karşılaşmak mümkün. Hal böyle olunca toplumun bu kavramı kabullenmesi ve hayatına dahil etmesi de kaçınılmaz bir gerçek. Ancak kuşaklara ayrılan ve teknolojiye olan yakınlığına göre sıralanan toplum fertleri bu kavramı nasıl algılıyor ve hayatlarına dahil ediyor? Kuantum Araştırma ile birlikte bu sayımızda ‘Yapay Zekâ’yı ele aldık…

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası13.07.2022
Yapay zeka ete kemiğe bürünüyor, korku eşikleri artıyor

Dijital dünyanın hızla ilerlemesindeki en büyük etken muhakkak ki insanoğlu. Ancak tabii ki yapay zekâ dediğimiz ‘doğal’ zekâyı taklit eden kavram, hem teknolojik dokunuşlarla hem de kendi gelişimiyle sürekli ilerleyen süreçle hayatımıza dahil oluyor. Öyle ki; aklınıza gelen tüm yaşam akışında karşılaşmak mümkün. Hal böyle olunca toplumun bu kavramı kabullenmesi ve hayatına dahil etmesi de kaçınılmaz bir gerçek. Ancak kuşaklara ayrılan ve teknolojiye olan yakınlığına göre sıralanan toplum fertleri bu kavramı nasıl algılıyor ve hayatlarına dahil ediyor? Kuantum Araştırma ile birlikte bu sayımızda ‘Yapay Zekâ’yı ele aldık…

En basit haliyle 'makineler tarafından gösterilen zekâ' olarak tanımlanan ‘Yapay Zekâ’ kavramı, teknolojiyi kullandığımız her noktada artık karşımızda. Bundan birkaç yıl öncesi dataya hakim olmayı önemseyen iş dünyası, artık elindeki o büyük datayı yapay zekânın işleyiş sürecine dahil ederek eldeki veriyi kullanışlı hale getirmeyi amaçlıyor. İşini teknolojiyle birleştiren firmalar da farkını ortaya koyarak bir şekilde başarıyı yakalıyor. Fakat halk bu anlamda nasıl bir tepki veriyor acaba? Kuantum Araştırma Kurucusu Volkan Kılıç, halkın yapay zekâyı nasıl algıladığını, bu algıyı araştırırken nelere dikkat ettiklerini, yaş aralıklarının süreci nasıl yorumladıklarını ve daha fazlasını Türkiye’de İş Dünyası için yorumladı.

Kuantum Araştırma ve Yapay Zekâ Politikaları Derneği'nin (AIPA) toplamda bin 135 kişi üzerinden yürüttüğü araştırmada ‘Hollywood Etkisi’nin yüksek olduğunu dile getiren Volkan Kılıç, bu kişilerin toplumun genel düzeyindeki insanlardan ve öğrencilerden seçildiğini belirtti. Kılıç, araştırmanın detaylarını şu şekilde anlattı, “Araştırmamızda yüzde 29.5’i öğrencilerden oluşan toplam Bin 135 kişiye yapay zekâ tanımı soruldu. Görüşmeye katılanların yüzde 22,6’sı yapay zekâya dair bir fikri olmadığını ifade ederken, yüzde 21,1 yapay zekâyı robot kavramı ile özdeşleşmiş olarak karşımıza çıktı. Robotik, yapay zekânın alt çalışma alanlarından biridir. Kavramın yapay zekâ ile eş değer şekilde kullanılması Hollywood etkisi olarak tanımlanabilir. Katılımcıların yüzde 21,8’ine göre yapay zekâdan en olumsuz etkilenebilecek meslek doktorluktur. Doktorluk mesleğini sırasıyla öğretmen/öğretim elemanı, kolluk kuvvetleri, tercümanlar, pilotlar, yöneticiler ve avukatlar takip etmektedir. Bu mesleklerin etkilenmesindeki ana neden; yapay zekânın bu mesleklerin günümüzdeki yapılış biçimlerine kolaylıkla entegre olabilmesi ve insanı dışarıda bırakacak kadar kapsaması, devralabilmesidir. Bu görüşe sahip olanların oranı ise yüzde 56,3. Sonuca göre böylece doktorluk mesleğinin icra edilme şekli daha nitelikli hala gelecektir. Korkuların ana nedeni iş gücünde robot ve yapay zekânın baskın olabileceği düşüncesi. Özetle söylemek gerekirse de; katılımcılar bu mesleklerde yapay zekânın istihdamı önemli ölçüde azaltacağına inanmaktadır.”

YAPAY ZEKÂ ‘ROBOT’LA ÖZDEŞLEŞTİRİLİYOR

Dört farklı kaygı ölçeği kullanarak yapılan araştırmada erkek ve kadınların kaygı ölçeğindeki farkın çok yüksek olduğunu dile getiren Kılıç, “Araştırmamızda öğrenme (sekiz değişken), işte yerini alma (altı değişken), sosyal kaygı (dört değişken), yapay zekâ yapılandırması (üç değişken) olmak üzere dört kaygı ölçeği kullanılarak ölçüm yapılmıştır. Öğrenme kaygı ölçeğinde erkeklerin kaygı ortalaması kadınlara göre anlamlı olarak farklılık göstermekte. Diğer ölçeklerde cinsiyete göre anlamlı bir fark ortaya çıkmamakta. Bütün ölçekler (öğrenme, işte yerini alma, sosyal kaygı, yapay zekâ yapılandırması) yaş gruplarına göre istatistiki olarak incelendiğinde, 35-44 yaş grubu diğer yaş gruplarına göre anlamlı olarak farklılaşmaktadır. Yapay zekâyı yanlış tanımada ve yapay zekâyı Hollywood etkisi ile tanımlamada da bu yaş grubu anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. SES düzeylerine göre ölçekler incelendiğinde; Öğrenme kaygı ölçeğinde DE SES düzeyine sahip kişilerin, AB SES düzeyine sahip kişilere göre anlamlı bir şekilde daha fazla endişeli oldukları, İşte yerini alma ölçeğinde; C2 ve DE SES düzeyine sahip kişilerin AB SES düzeyine sahip kişilere göre daha fazla endişeli oldukları, Sosyal kaygı konusunda; AB SES düzeyine sahip kişilerin tüm SES düzeyleri-ne göre (C1, C2 ve DE) istatistiki olarak daha az endişeli oldukları görülmektedir.”

Araştırmada insanların yapay zeka dendiğinde akla ilk olarak robot kavramını getirdiklerini ve bunun da toplumun karşı-sına çıkan bilim kurgu filmlerindeki ‘robot’ kullanımının etkisinden kaynaklandığını belirten Kılıç, “Yapay zekâ denilince akla “robot” geliyor. Öne çıkan noktalardan biri olarak toplumda yapay zekânın tam olarak bilinmediği, yapay zekâyı bildiğini söyleyenlerin ise doğru bilmediği dikkati çekiyor. Robot kavramının öne çıkmasının ana sebebini ise Hollywood etkisi oluşturuyor. Hollywood filmlerinde çizilen yapay zekâ imajının oluşturduğu bu etki, zihinlerde dünyayı ele geçirme, yok etme, zarar verme ve bunu robot eliyle gerçekleştirme olarak yer ediyor. Yapay zekâyı doğru olarak tanımlayanlarda, makine öğrenmesi ifadesi ön plana çıkıyor. Soruları cevaplayan katılımcıların yüzde 22’si yapay zekâya dair bir fikri olmadığını aktarmıştır. Öğrencilerin söylediklerine bakacak olursak; yüzde 24,2’si yapay zekâya dair bir görüş beyan edememiştir. Verilen cevaplarda yüzde 19,1 ile robot kelimesinin baskın olduğu görülmektedir. Yapay zekâyı tanımlamak için kullanılan diğer ifadeler incelendiğinde yüzde 21,3’ünün teknoloji, hayatı kolaylaştıran buluş, bilgisayar programı, akıllı telefonlar, sürücüsüz araçlar gibi genel betimlemeler kullandıkları fark edilmiştir. Yaş grubu ne olursa olsun hemen hemen her yaş grubunun yaklaşık yüzde 20’si için yapay zekâ denilince akıllarına “robot” geliyor. Yapay zekâya ilişkin doğru tanımlamayı yapan bireyler arasında kadınların oranı, erkeklere kıyasla belirgin düzeyde daha düşük olması ise yapay zekâ alanında kadınların daha az yer aldığına ve kadınların bu alanda daha çok desteklenmesi gerektiğine dikkati çekiyor” dedi.

EN BÜYÜK KAYGI ORTA YAŞ KATEGORİSİNDE

“İstihdam korkusu insanların zihninde yer eden en büyük sonuç olarak karşımıza çıkıyor” diyen Kılıç, iş yapış süreçlerine dahil olacak robotların ister istemez insan gücüne olan ihtiyacı düşüreceğine inandıklarından dolayı da bir korku algısına kapıldıklarını söylüyor. Özellikle orta yaş olarak gruplanan toplum fertlerinin korkularının daha yüksek olduğunu belirten Kılıç, şunları iletti, “35-44 yaş grubunun yapay zeka öğrenme, işte yerini alma, sosyal kaygı ve YZ yapılandırması konularında en fazla endişeye sahip olan yaş grubu olduğu görülüyor. Bunun altında da aslında yapay zeka kullanımını öğrenmekten korktuklarından dolayı sürece dahil olamayabileceklerini düşünmeleri yatıyor.”

Öğrencilerin yapay zekayı öğrenme konusunda diğer kesimlere göre daha az kaygılı olduklarını söyleyen Kılıç, “Öğrenme konusunda; DE SES düzeyine sahip kişilerin AB Ses düzeyine sahip kişilere göre daha fazla endişeli olduğu görülmektedir. İşte yerini alma konusunda; C2 ve DE ses düzeyine sahip kişilerin AB Ses düzeyine sahip kişilere göre daha fazla endişeli olduğu görülmektedir.

Sosyal kaygı konusunda; AB SES düzeyine sahip kişilerin C1, C2 ve DE SES düzeyine göre daha az endişeli olduğu görülmektedir. Öğrencilerin yapay zekâ konusunda toplumun diğer kesimine göre daha az kaygılı olduğu görülmektedir” diye konuştu.

Söyleşi
Yorum Yaz