İş'te Kadın

Kadınların yönettiği dünya çok daha adil olurdu

Eşi Hasan Tepe ile birlikte 16 yıl önce Türkiye’de üretilmeyen ama dünyada geleceği olan nitelikli ve fonksiyonel iplik üretimine başlayan Sultan Tepe, şirketleri Tepar’ı bugün 35 ülkeye ihracat yapan güçlü bir konuma getirdi. Bu başarısı ile iş dünyasında kadının gücünün en güzel örneklerinden birini ortaya koyan Tepe, ‘Gelecek Kadınların’ diyebilmek için çok erken. Gidilmesi gereken çok yol, kırılması gereken çok ön yargı var” diyerek, kadınların yönettiği dünyanın çok daha adil olacağını söylüyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası13.01.2022
Kadınların yönettiği dünya çok daha adil olurdu

Eşi Hasan Tepe ile birlikte 16 yıl önce Türkiye’de üretilmeyen ama dünyada geleceği olan nitelikli ve fonksiyonel iplik üretimine başlayan Sultan Tepe, şirketleri Tepar’ı bugün 35 ülkeye ihracat yapan güçlü bir konuma getirdi. Bu başarısı ile iş dünyasında kadının gücünün en güzel örneklerinden birini ortaya koyan Tepe, ‘Gelecek Kadınların’ diyebilmek için çok erken. Gidilmesi gereken çok yol, kırılması gereken çok ön yargı var” diyerek, kadınların yönettiği dünyanın çok daha adil olacağını söylüyor.

Savunma sektöründe haraketli ve statik tankları gizleyen ağlar, nefes alabilen özel kuvvet elbiseleri, itfaiyeciler için tutuşmayan kumaşlardan oluşan kıyafetler, kesilmeyen eldivenler, terletmeyen aktif spor için özel kumaşlar… Bunların hepsi yeni dönemin ileri teknolojisiyle üretilen ürünleri. Katma değerli ihracatın da öncüleri… Evet teknik tekstilden söz ediyoruz. Dünyada büyüklüğü 2022 yılında 220 milyar dolara ulaşması beklenen ancak Türkiye’de yıl sonu itibarıyla 2.5 milyar dolarlık bir hacme ulaşacak olan bu alan, ülkemiz tekstili için gelecek vaat ediyor.

İşte bundan 16 yıl önce Türkiye’de henüz pazarı oluşmamışken geleceği gören ve bu alana yatırım yapan Tepar, bugün teknik tekstilin önemli bir oyuncusu. Yüksek dayanıklı sentetik ip üreten Tepar, 35 ülkeye ihracat yapıyor. İşe eşi Hasan Tepe ile birlikte ilk kez 1991’de İngiltere’ye kot kırpıntısı yani tekstil telefi göndererek başlayan Sultan Tepe, aslında 2004’e kadar ticaretle uğraşan bir iş kadınıydı. Telef işini büyüten karı koca, dünyada neler olup bittiğine kafa yorarken, 2004’te sanayici olmaya karar verdi. Özellikle askeri giyimde kullanılacak kumaşlar için gerekli yüksek dayanıklı iplik üreterek yola çıkan ve böylece teknik tekstil sektörüne giren Tepar, o günden bu yana işlerini büyüttü. Arnavutköy’de bulunan yıllık 4 bin ton üretim kapasiteli fabrikalarında üç vardiya ile teknik tekstile yönelik iplik üreten Tepar, artık askeri ve balistik tekstiller, aktif spor giysileri, ev ve dış mekan tekstilleri, otomotiv sektörü gibi birçok alanda kullanılan kumaşların ipliklerini üretiyor.

Eşiyle birlikte çıktığı yolculukta başarılı bir şekilde işlerini yürüttüklerini söyleyen Tepar Yönetim Kurulu Başkanı Sultan Tepe, “Biz birbiriyle iyi anlaşan iki takımız” diyor. Eğitim hayatını tamamlayarak Tepar’da çalışmaya başlayan Yaprak Tepe ile yarınlara daha güçlü hedeflerle atım attıklarını söyleyen Sultan Tepe ile şirketteki yönetimi ve işlerini konuştuk…

Sultan Hanım, bir kadın sanayici olarak sizi biraz tanıyabilir miyiz?

ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği mezunuyum. Üniversitede okurken üçüncü sınıfta okul gezisiyle Ereğli Demir Çelik Fabrikası’na gitmiştik. Orada üretim ve sanayi beni çok etkiledi ve kariyer planımı yaparken sanayinin içinde olmaya karar verdim ve mezuniyetten hemen sonra proses kontrolleri ile ilgili bir şirkette çalışmaya başladım. Türkiye’deki birçok sektörde otomasyon işleri yaparken sektörleri de tanıma fırsatım oldu. Adana’dan Çorum’a, Şanlıurfa’ya kadar fabrikalarda bu alanda çalıştım. Daha sonra Ankara’daki bir makarna firmasının fabrika müdürü oldum. Bu da mühendisliğin üstüne yöneticilik ve işletme ile ilgili tecrübe kazanmamı sağladı.

HİKAYE BÖYLE BAŞLADI

Peki girişimcilik hikayeniz nasıl başladı?

1990’lı yıllar Turgut Özal ile ihracatın teşvik edildiği, ülkemizin dışa açıldığı dönemdi ve birçokları gibi bizim de iş kaderimiz değişti, İhracatı Geliştirme Merkezi’nden ülkemize gelen talepleri takip ederken bir gün bir İngiliz müşterinin klips istediğini gördük ve bunun düğme olduğunu zannedip 3-4 tane gönderdik. Fakat İngiliz müşteri, meğer “klips” derken kot kırpıntısı talep ediyormuş. Yani kot kıyafet dikilirken oluşan “tekstil atığı” ya da buna “telef” diyebiliriz. Müşterimizin istediği numuneyi gönderdik. Bize 20 ton sipariş geçip, parasını da gönderdi. İşte Tepar, 1991 yılında bu hikaye ile kuruldu.

Yıllar içerisinde yaptığınız işi nasıl büyüttünüz?

Ankara’da yaşıyorduk. Sanayinin ve tekstilin kalbi İstanbul olduğu için buraya taşınıp fabrikamızı Hadımköy'de kurduk. Pamuk teleflerini alan bazı müşterilerimiz, bunları taraklardan geçirip açarak hammadde olarak kullanıyordu. Aslında bu bir recycle yani geri dönüşüm işiydi. Bir süre sonra sadece kot değil tekstilin bütün teleflerini ihraç ediyorduk. 1999 yılında ayda 30-35 konteyner kapasiteye ulaştık. Örneğin Almanya’daki bir müşterimiz bu telefleri alıp, çek karnesinin kağıtlarını üretiyordu. Paranın kağıdı yapılıyordu. Biz bu işe başladığımızda telefte ihracat yapan başka oyuncu yoktu. Ama sonra rakipler artmaya başladı.

SENTETİK İPLİKTE GELECEK GÖRDÜK

Sanayiye girişiniz nasıl oldu?

Eşimle birlikte yurt dışındaki fuarları gezerken teknik tekstili fark ettik. Otomotivden savunma sanayisine, aktif spor giyimden ev tekstillerine kadar geniş bir yelpaze için büyük bir üretim fırsatı olduğunu gördük. Türkiye’de üretilmeyen ama dünyada geleceği olan bu alana yatırım yapmaya karar verdik. 2004’te Arnavutköy’deki fabrikamızı açtık. O zaman bu hamle büyük bir know-how ve cesaret gerektiriyordu. İlk olarak askeri kıyafetlere yönelik yüksek mukavemetli iplik üretimine girdik. Belli bir zaman sonra bu alanda ilk akla gelen firma olmayı başardık. Japonya, Güney Kore ve Almanya’yı takip ediyorduk. Pamuktan ziyade sentetik iplik dünyasında gelecek gördük ve bu alanda ilerledik.

Üretim ve ihracatınızdan bahseder misiniz?

Şu anda yıllık 4 bin ton kapasitemiz söz konusu. Ürettiğimiz iplikler askeri ve balistik tekstiller, aktif spor giysileri, ev ve dış mekan tekstilleri, otomotiv sektörü gibi birçok alanda kullanılıyor. Üretimimizin yüzde 40’ını ihraç ediyoruz. Geri kalanını iç pazardaki firmalara veriyoruz. Yıllık ciromuz 13 milyon dolar civarında. Avrupa ülkeleri başta olmak üzere ABD ve Kanada’ya bile ihracatımız var. Bizim ipliklerimizle Türkiye’de üretilen kumaşlar ve giysiler de başka üretici firmalar tarafından ihraç ediliyor.

PANDEMİ İLE TEKNİK TEKSTİLİN ÖNEMİ YENİDEN ANLAŞILDI

Peki geldiğimiz noktaya baktığımızda, Türkiye bugün teknik tekstilde nasıl bir yerde duruyor?

Türkiye’deki teknik tekstil sektörü özellikle son 10 yılda büyük bir atılım başlattı. Her geçen yıl teknik tekstil ihracatımız yeni bir rekorla kendi rekorunu kırdı. 2020 yılında ise Covid-19 salgını sebebiyle teknik tekstil sektörünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmış oldu. 2020 yılında 2,8 milyar dolar değerinde ihracatla Cumhuriyet tarihi rekoru kıran teknik tekstil sektörümüzün 2021 yılında 2,5 milyar dolar değerinde gerçekleşmesini hedefliyoruz. 2021 yılında teknik tekstil ihracatımız içerisindeki en önemli ürün gruplarından birini oluşturan ve kişisel koruyucu donanım ürünlerinin hammaddesi konumundaki dokunmamış mensucat ürün grubunun yüksek birim fiyatı sebebi ile 2021 yılında bir miktar suni gerileme gözlemlenebilir ancak teknik tekstil sektörümüz özellikle bu yıl gerçekleştirilen inovasyon odaklı yatırımları ile önümüzdeki yıllarda kendinden daha çok söz ettirecektir.

İş insanları arasında kadınlar artık yükselen değer. Bu konudaki gelişmeyi dünden bugüne nasıl görüyorsunuz?

Yeterli olmasa da tabi ki çok olumlu değerlendiriyorum. Ben yaklaşık 15 yıldır kadının iş hayatında, ekonomide çok daha fazla yer alması ile ilgili birçok arenada çalışmalar yapıyorum. En çok inandığım ve savunduğum nokta ise iyi eğitim almış, donanımlı bir kadının en az bir erkek kadar başarılı olacağı. Şirketlerin sürdürülebilirliği noktasında kadının yönetim kurulları dahil işletmelerin her departmanında mümkünse yüzde 50 oranında yer alması gerektiğine inanıyorum. Avrupa Yeşil Mutabakatı, Paris İklim Anlaşması gibi yarınların iş ve çalışma ilkelerini belirleyen anlaşmalara baktığımızda; çevre, iklim gibi temel başlıklardan hemen sonra iş hayatı ile ilgili başlıklar yer almakta ve hemen hemen hepsi cinsiyet eşitliği prensipleri üzerinde konumlanmış durumda.

BİR ELİN NESİ VAR, İKİ ELİN SESİ VAR

Siz İSO’da TİM ’de, İTKİB’te ve bir çok iş insanı örgütünde erkeklerle birlikte yönetimde görev alıyorsunuz sıkıntı yaşıyor musunuz?

Evet benim için de çok büyük bir onur ve gurur olan sizin de belirttiğiniz STK’ların yönetim kurullarında yer alıyorum. İş dünyasında erkeklerin egemen olduğu algısı ile birlikte yönetim kurullarının da erkeklerden oluşması yönünde çok daha baskın bir algı var. İlk başlarda, yani 15 yıl önce bu görüş çok daha fazlaydı ama şimdi hemen hemen tüm STK’larda en azından bir kadın yer alması gerekliliği yönünde görüş oluştu. Ama ben bunu da çok yetersiz görüyorum. ‘Bir elin nesi var iki elin sesi var’ çok sevdiğim bir atasözü. Tek kadın çoğu zaman görüntü oluşturmadan öteye gidemiyor, karar noktası yine erkeklerde oluyor. Ama iki kadın olsa çok daha fazla fikir ve projeyi hayata geçirmek mümkün olur.

Ben bu süreçte iş hayatında kadın olmanın sıkıntısını hiç yaşamadım. Belki bunda ülkemizin en saygın STK’larında görev almış olmam etkili. Bir de Türk erkeği zaten kadına karşı bence çok zarif ve saygılı. Tüm başkanlarımın desteklerini hep yanımda hissettim.

HAYALİNİ KURDUĞUMUZ YARINLARIN RESMİ

Önderliğini yaptığınız Kadın Girişimcileri Destekleme Zirvesi ve Ödülleri'nde her yıl farklı kadınları kamuoyu ile buluşturuyorsunuz. “Gelecek Kadınların” diyebilir miyiz? Onların yönettiği dünya daha farklı olabilir mi?

‘Kadın Girişimcileri Destekleme Zirvesi ve Ödülleri’ benim için yıl içinde kadınlar ile ilgili yaptığım çalışmaların arasında en keyif aldığım, en inandığım etkinliklerden biri. Nedeni ise her yıl; beni şaşırtan, heyecanlandıran, umutlandıran genç girişimci kadınlarımızı iş dünyası ile birleştiriyor olmamız. Onları ödüllendirirken esasında en çok da kendimi beslediğimi yenilediğimi görüyorum. Bu tarif edilmez bir duygu. Hayalini kurduğumuz yarınların resmi gibi. Girişimci kadınlarımız olduğu sürece rol model kadınlarımızın sayısı da gün be gün artacaktır. Bu ise kadının ekonomi ve iş hayatındaki sürdürülebilirliğinin temel taşı.

‘Gelecek Kadınların’ diyebilmek için çok erken. Gidilmesi gereken çok yol, kırılması gereken çok ön yargı var. Ama eminim ki kadınların yönettiği dünya çok daha adil ve olurdu.

İş'te Kadın
Yorum Yaz