Kapak Söyleşisi

Zeynep Bodur Okyay: “Babam kendimi ve içimdeki gücü keşfetmemi sağladı”

Bugün asırlık bir şirket olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ve 65 yıldır sektöre yön veren Kale Grubu, 17 şirket ve 5 bini aşkın çalışanıyla sektörde öncü olmaya devam ediyor. Babası İbrahim Bodur’un her zaman kendi yollarına ışık tuttuğunu söyleyen Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Rahmetli İbrahim Bey’in baş tacı ettiği memleket sevdası, insan sevgisi, üretim aşkı gibi değerleri kutup yıldızlarımız yaptık. Biz de onun izinden giderek, yerel değerlerimizi kaybetmeden, geleneklerimiz ve yetkinliklerimizi birleştirerek geleceğe ilerliyoruz. Naçizane onun izinden gidebiliyorsak ne mutlu bize…” diyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası12.07.2022
Zeynep Bodur Okyay: “Babam kendimi ve içimdeki gücü keşfetmemi sağladı”

Bugün asırlık bir şirket olma yolunda emin adımlarla ilerleyen ve 65 yıldır sektöre yön veren Kale Grubu, 17 şirket ve 5 bini aşkın çalışanıyla sektörde öncü olmaya devam ediyor. Babası İbrahim Bodur’un her zaman kendi yollarına ışık tuttuğunu söyleyen Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Rahmetli İbrahim Bey’in baş tacı ettiği memleket sevdası, insan sevgisi, üretim aşkı gibi değerleri kutup yıldızlarımız yaptık. Biz de onun izinden giderek, yerel değerlerimizi kaybetmeden, geleneklerimiz ve yetkinliklerimizi birleştirerek geleceğe ilerliyoruz. Naçizane onun izinden gidebiliyorsak ne mutlu bize…” diyor.

İbrahim Bodur ülkemizin en önemli sanayici iş insanlarından biriydi. “Ticaret bireyleri, sanayi toplumları zenginleştirir" sözleriyle akıllara kazınan İbrahim Bodur, Türkiye'nin sanayileşmesine adanmış bir hayat yaşadı. Ülkemize, inançlı ve mütevazı kişiliği, milli ve manevi değerlere bağlılığı ile her alanda önemli hizmetleri ve katkıları olan Bodur Türkiye'nin sanayileşerek kalkınacağına ve kalkınmanın Anadolu'dan başlaması gerektiğine inandı ve nitekim inandığı gibi de oldu. O kurduğu fabrikayla adımızı tüm dünyaya duyurdu. Vefatının ardından bayrağı devralan kızı Zeynep Bodur Okyay babasının çizdiği yolda, onun ilkelerinden taviz vermeden bir başarı hikâyesi yazıyor.

İbrahim Bodur’un bir erkek çocuğu yoktu. Hatta dergimizin Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak’ın bununla ilgili bir yazısı var. 2017 yılında İstanbul Sanayi Odası’nın bir toplantısı sonrası İbrahim Bodur’un iki dostu arasındaki şu konuşmaya şahit olmuş Toprak; “Biz İbrahim’e üzülüyorduk. Oğlu yok bu işleri kim devam ettirecek. Yazık olacak bu kadar çalışmaya diye… Ama bizim oğlanlar hayta çıktı. Onun kızı aldı işleri büyüttü. Keşke bizim de kızımız olsaydı.”

Evet İbrahim Bodur’un bir oğlu yoktu belki, ama babasının yolundan ilerleyen, vicdanlı, sorumlu, duyarlı, teknolojiyi iyilik için kullanan, insanı ve sosyal faydayı merkeze koyan bir kızı vardı. Babasının kızıydı Zeynep Bodur Okyay… O dönem insanların aklındaki ‘iş erkek çocuğa bırakılır’ algısını yıktı, şimdilerde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın hem kendilerine hem de ülkemize karşı bir sorumluluk olduğu düşüncesiyle çalışmalar yürüterek ülkemizde daha çok Zeynep Bodur Okyaylar olsun diye başarılı kadınlarımızı sanayiciliğe özendiriyor. Gelin hep birlikte İbrahim Bodur’un başlattığı bu girişimcilik ruhunu devralarak babasının yolunda kendi hikâyesini yazan Zeynep Bodur Okyay’ın söylediklerine kulak verelim. Zeynep Hanım’ı dikkatle okumanızı tavsiye ederim, ondan öğrenecek, örnek alınacak çok şey var… Keyifli okumalar…

Çan’daki fabrikanızda üretilen seramikler, “Kalebodur... Seramik Budur” sloganı ile Türkiye’nin her tarafına yayıldı. Kale Grubu’nun iş dünyasındaki yolculuğundan ana hatlarıyla bahsedebilir misiniz?

Kale Grubu’nun kurucusu ve Onursal Başkanı, rahmetli babam İbrahim Bodur, bundan tam 65 yıl önce yokluklar içinde ama umutla beslenen bir yolculuğa çıktı. Henüz 27 yaşındayken Çanakkale’de Türkiye’nin ilk seramik fabrikasını hayata geçirdi. Kendine özgü bir kalkınma modeli geliştirdi. ‘Önce insan’ diyerek kimseyi toprağından koparmadan sanayi mayasını Anadolu’da tutturmayı amaçladı ve başardı da.

Bugün 65’inci yılını idrak eden Kale Grubu, inancını kaybetmeden, onun ilkelerinden taviz vermeden, sanayicilik vasfını yitirmeden büyümeyi sürdürüyor.

Kale Grubu çatısı altında 17 şirket ve 5 bini aşkın çalışan bulunuyor. Yapı ürünleri grubunda Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın da en büyük 17’nci üreticisi konumundayız. Türkiye’nin en önemli ihracatçı firmaları arasında yer alıyoruz. Ürünlerimiz 70’i aşkın ülkede, 400 noktada tüketicilerle buluşuyor. Yurt dışına yönelik kapasite artış planlarımız, hedef ülkelerde üretim yatırımlarımız ile büyüme ivmemizi artırmayı hedefliyoruz.

Savunma ve havacılık alanında ise dünyada sayılı ülkelerde olan kabiliyetlere sahip olup küresel projelerin en büyük paydaşlarından biriyiz. Seramikten yapı kimya-sallarına, Ar-Ge’den savunma ve havacılık sanayine kadar faaliyet gösterdiğimiz her alanda yatırımlarımızı derinleştiriyor, ülkemizin bu alanda dünyada söz sahibi ülkeler arasına girmesi için çalışıyoruz.

Hayattaki ve iş dünyasındaki ilk rol modelin babası İbrahim Bodur olduğunu dile getiren Zeynep Bodur Okyay, “Şimdi geriye dönüp baktığımda diyorum ki bu şekilde oluşan bir rol modellik, sayfalar dolusu öneriden çok daha kıymetli.”

“ROL MODELİM BABAMDI”

Babanız İbrahim Bodur Türkiye’de sanayinin kurucularından ve duayen iş adamlarımızdan biriydi. Babanız en büyük rol modelinizdi sanırım…

Pek çok kez dile getirmekten büyük mutluluk duyduğum gibi, hayattaki ve iş dünyasındaki ilk rol modelim babamdı. Kendimi ve içimdeki gücü keşfetmemi sağladı. Şimdi geriye dönüp baktığımda diyorum ki bu şekilde oluşan bir rol modellik, sayfalar dolusu öneriden çok daha kıymetli.

Babamın amaç ve anlam odaklı işe bakış açısı, her bir çalışanın ailenin üyesi olarak algılandığı bir yöne-tim politikası, tüm çalışanları ortak bir anlam ve değerler sisteminde buluşturan, başarıları özendirici ve özel olma duygusunu güçlendiren bir yaklaşımı vardı. Birlikte üretmeyi, birlikte eğlenmeyi, birlikte kutlamayı, sevinçte ve kederde birlikte olmayı gösteren bir anlayış ve “hizmetkar liderlik” tutumuyla çalışanlarına hizmet eden, gelişmelerini sağlayan bir liderlik tarzıyla her zaman yolumuza ışık tutmaya devam ediyor.

Bence İbrahim Bey’in başarısındaki en önemli faktör; manevi değerlerine sahip çıkması, kültürüne yabancılaşmaması ve yerel ile globali dengeleyebilmesidir. Kendi iç dünyasını koruyan, toplumsal menfaatleri bireysel menfaatlerin önüne çıkarabilme yeteneği gelişmiş, yüzde 70 yaşayarak örnek olan, yüzde 30 da bu kuralları vaaz eden biri olmuştur. Bu bakış açısına sahip olunca artı değer üretme ve bunun için sorumluluk üstlenmeye dayanan bir yaşam ve yönetim sergileyebilmiş, bana ve etrafına da bu anlamda rol model olabilmiştir.

Rahmetli İbrahim Bey’in baş tacı ettiği memleket sevdası, insan sevgisi, üretim aşkı gibi değerleri kutup yıldızlarımız yaptık. Biz de onun izinden giderek, yerel değerlerimizi kaybetmeden, geleneklerimiz ve yetkinliklerimizi birleştirerek geleceğe ilerliyoruz. Naçizane onun izinden gidebiliyorsak ne mutlu bize…

“Sizi siz yapan öz değerlerinize sahip çıkın. Çünkü onlar sizi bir ağacın kökleri gibi ayakta tutacaktır” sözleri çok değerli. Dünyada her şey değişirken değişmeyecek tek şeyin, değerlerimiz olduğuna inanıyoruz. Her zaman onlara bakarak yönümüzü tayin ediyoruz. Babamdan bize intikal eden bu değerler, aynı zamanda gelecek nesillere de bırakacağımız en anlamlı miras. Bu anlamda dün ile yarın arasında köprü kuruyorlar.

Grubumuz bu değerler ışığında nice 65 yıllara daha güçlü bir şekilde devam edecek. Köklerinden aldığı ilhamla özünü korurken, ülke ekonomisi ve insanı için, dokunduğu herkes için daha güzel işler başarma gayesiyle çalışmayı sürdürecek.

20 MİLYON DOLARLIK YATIRIM

Bugün baktığımızda babanızın döneminden farklı bir dünya var. Teknoloji ve dijitalizasyon her sektörü etkisi altına almış durumda. Kale Grubu sizinle birlikte bu değişim ve dönüşüme nasıl ayak uyduruyor?

Dijital dönüşüm kısa bir süre öncesine kadar birçok işletme için neredeyse lüks olarak görülürken, bugün artık dijital olarak dönüşmeyen işletmelerin geride kalacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Dijital dönüşüm sürekli, devam eden, organik bir çaba; ulaşılacak bir hedef değil! Müşteri davranışı ve insan etkileşimleri çarpıcı biçimde değiştikçe; büyük veya küçük her ölçekten şirket, teknolojinin verimliliği artırabileceği ve iş sonuçlarını iyileştirebileceği yolları belirledikçe dijital dönüşüm hız kesmeden devam edecek.

‘Yaşam alanlarına yeni anlamlar katmak’ olarak belirlediğimiz kuzey yıldızımız doğrultusunda ürün/hizmet kalitemizi artırmak, çağın gerektirdiği yetkinliklere ve çevikliğe sahip olabilmek için; dijitalleşme, inovasyon ve sürdürülebilirlik stratejik ana hedeflerimiz altında çeşitli inisiyatifleri başlattık. Özellikle dijitalleşmenin artık iş yapış şekilleri ve gerekli yetkinliklere sahip olmak için kritik rol oynadığına inanıyorum.

Dijital dönüşüm için beş yıla yayılan program kapsamında üç yılımızı geride bıraktık ve bu kapsamda 20 milyon dolar yatırım yaptık, 12 milyon dolarlık yatırım daha yapacağız.

Şirketlerin hayatına devam etmesinin ve sürdürülebilirliğinin, her şeyden önce işgücünün dönüşümüne bağlı olduğunu ve bundan sonraki dönemde yetkin çalışanlara daha çok ihtiyacımız olacağını düşünüyorum. Bu kapsamda, bir taraftan hayata geçirdiğimiz kurumsal gelişim programlarıyla mevcut çalışanlarımızın dönüşüme ayak uydurmasını ve yeni nesil yetkinlikler kazanması desteklerken diğer taraftan yeni nesil yetkinliklere sahip potansiyel genç yetenekleri istihdam ederek dijital dönüşümü yönetmeye çalışıyoruz. Son dönemde de tüm eforumuzu ve enerjimizi yeni nesil lider adaylarımızı erken keşfetmeye, onlara ilk elden deneyim fırsatı sunarak potansiyellerini tam olarak ortaya çıkarabilmelerini sağlayan bir ekosistem oluşturmaya yöneltiyoruz. Geleceği inşa ederken, Kale Grubu için yeni bir hikâye yazarken onları daha çok dinleyecek, onlardan güç ve enerji alacağız. Dünyayı değiştirmek için onların, saf ve güçlü enerjilerine, sorgulayan zihinlerine, ön kabullerden sıyrılmış özgür ve özgün düşüncelerine, akışkan enerjilerine güveniyoruz.

İnovasyon ve Ar-Ge yatırımlarınız sektörde fark yaratıyor, bunların son tüketiciye yansımaları nasıl oluyor, ürünleriniz nasıl farklılık yaratıyor?

Bugün gelmiş olduğumuz noktada tüm işletmeler için hem yenilikçi hem de verimli olmak zorunluluk. Farklılığa, değişime ve inovasyona ayak uyduramayan pek çok şirket artık ayakta kalamıyor veya küçülüyor. Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon stratejilerini belirlemek zorunda olduğu gibi, iş dünyasının da yenilikçiliği bir proje olarak değil, bir yaşam şekli olarak benimsemesi şart.

Yapı Grubu’nda, müşteri deneyimini merkeze alarak hayatı kolaylaştıran, mekâna estetik & fonksiyonellik katan ve şirkete gelir artışı sağlayan dijital çözümler, iş modeli ve süreç geliştirmeleri önceliklendiriyoruz. Teknik Grup’ta ise verimliliği merkeze alan, uçtan uca (tedarikçiden müşteriye) süreç geliştirmelerini içeren operasyonel uygulamalar ve dijital çözümler (Endüstri 4.0) önceliklerimiz arasında yer alıyor.

Şuna içtenlikle inanıyorum; sürdürülebilirlik, inovasyon ve dijitalleşme olmadan 21. yüzyılda ülkemizde veya dünyada nerede olursanız olun, kapsayıcı ve yenilikçi bir lider olamazsınız.

"CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ KÜRESEL BİR SORUN"

Şirketlerin ekonomik büyümesi noktasında kadın istihdamı ile bağlantısı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kadınlara uygulanan bu cam tavanlar sizce nasıl aşılabilir?

Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece Türkiye’ye özgü değil, küresel bir sorun. Kadının toplumda hak ettiği değeri görmesinin, kendi geleceğini ve hayatını şekillendirmesinin, iş gücüne katılmasının ve iş dünyasında yükselmesinin önünde hala bariyerler ve cinsiyetçi ön yargılar var. Oysa harika girişimciler, sanayiciler, yöneticiler, liderler olan kadınlarımız var. Kadınların girişimcilikte erkeklerden daha başarılı olduğu, kadınların liderliğindeki işletmelerin daha büyük performans gösterdiği, araştırmalarla da teyit edilmiş durumda.

Ülkemizin de orta gelir tuzağından kurtularak daha müreffeh bir ülke olmasının yolu kadınları iş gücüne dahil eden, iş dünyasında yükselmelerinin önünü açan daha kapsayıcı politikalar üretmesinden geçiyor. İsteğimiz, kadınlara iltimas geçilmesi ya da kadın projelerine pozitif ayrımcılık yapılması değil. Ama kadınların başarılı olması için ortamı hazırlamak gerektiği de bir gerçek. Onların önlerine çıkarılan kalıp yargıların kırılmasını sağlamak, güven duygularını pekiştirmek, bir hayal kuran ve hedeflerine ulaşmak için yılmadan yorulmadan koşan tüm kadın girişimcileri desteklemek ve cesaretlendirmek gerekiyor.

Bizim ülkemizde kadın istihdamının önündeki en büyük engelin toplumsal olarak kadına biçilen geleneksel roller olduğunu düşünüyorum. Kadınların iş dünyasına daha fazla katılımının sağlanması için öncelikle akıllardaki bariyerler ve ön yargılar kırılmalı. Kadın istihdamının artırılmasının ekonomiye ne kadar katma değer yaratacağına ilişkin olarak ilgili taraflar ikna edilmeli. Hükümetin, özel sektörün ve sivil toplum kuruluşlarının birlikte çalışarak kadın istihdamının bir öncelik olduğunu topluma anlatması çok önemli. Toplumsal cinsiyet ve kadınların iş hayatına katılımı konularındaki bilinçlenmenin sayısal verilere de olumlu yansıyacağına inanıyorum. Oranların artırılması hepimizin görevi… Elimizi taşın altına koymalı, üzerimize düşen sorumluluğun farkında olmalıyız.

Her ne konuda olursa olsun sistemi dönüştürmek için yerine getirilmesi gereken ilk şart, önce zihin yapısını dönüştürmektir. Kadın istihdamını artırmak ve cam tavanlara son vermek için de zihin haritalarımızı yeniden çizmek zorundayız.

Biz, şirketlerimizde kadın çalışanlarımızın sayısı artsın, daha çok kadın yöneticimiz olsun istiyoruz. İyi bir eğitim alan genç kadınların sanayiciliğe özenmesini istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamanın da hem kendimize hem de ülkemize karşı bir sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle kadınların eğitime, iş gücüne ve toplumsal hayata katılması için çalışmalarımızı 360 derece bir bakış açısıyla hayata geçiriyoruz.

Toplum yararına bir çok sosyal sorumluluk projesine imza atıyorsunuz. Bunlardan bir tanesi de "#iyibakdünyana". Başlattığınız bu hareketten bahseder misiniz biraz? Kale Grubu bu hareketle neye ulaşmayı hedefliyor?

Dünya hepimizin yaşam alanı, evimiz ve geleceğimiz. Dolayısıyla gezegenimizi koruyup kollamalı, gözetmeliyiz. ‘İyi Bak Dünyana’ hareketinin temelinde bu anlayış yatıyor. Pandemi döneminde filiz vermeye başlayan bu hareketin çıkış noktası, sorun olarak gördüğümüz her şeyi mikro seviyeye indirip, özümüze dönüp, harekete geçerek değiştirebileceğimize olan inancımız oldu. Kendi dünyalarımızda başlatacağımız küçük değişimlerin birleşerek, geleceği şekillendiren, dünyayı iyileş-tiren anlamlı bir dönüşüm haline geleceğine inanıyoruz. Her bir birey önce kendinden başlayarak zihninden, bedeninden, ruhundan başlayarak kendi rutin alışkanlıklarında yapacağı ufak iyileşmelerle yola çıkmalı. Tıpkı bir göle atılan taş gibi bu hareketler dalga dalga büyümeli. Kişi, kendinden başlayarak, evine, sokağına, şehrine, ülkesine ve son tahlilde gezegene iyi gelecek adımlar atabilmeli. Bu amaç doğrultusunda hem ilham vermeye hem de harekete geçmeye çağırıyoruz.

Sürdürülebilir ekosistemler için hayal kuruyor, dünyaya iyi ge-len davranışların sürdürülebilir olmasını amaçlıyoruz. Örneğin, sanat ve tasarım, bizim için topluma dokunma fırsatı bulduğu-muz çok özel alanlardan biri. Dünyanın sanat ve tasarımla daha iyi bir yer olacağına inanıyoruz. Karaköy’deki ilk genel merkez binamızda hayata geçirdiğimiz Kale Tasarım ve Sanat Merkezi (KTSM) “Evin senin dünyan, dünya senin evin” bilinciyle herke-si bir amaç uğruna etki yaratmak için harekete çağırıyor.

“SOSYAL GİRİŞİMCİLER BİZİ GELECEĞE TAŞIYACAK KANATLARIMIZ”

Sosyal girişimciliğe giderek artan bir desteğiniz var. Sosyal girişimcilik Türkiye’ye neler katabilir? ‘İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödülleri’ projeniz sosyal girişimciliği yıllar içinde nereden nereye taşıdı?

“Yalnız kendin için yaşamamak, doğduğun ve doyduğun topraklara değer katmak”, grubumuzun temel felsefesi. Bu anlamda yolumuzun sosyal girişimcilerle kesiştiğine inanıyorum. Sosyal girişimcileri bizim gibi şikâyet etmek yerine çözüm aramaya yönelen, ‘bizi geleceğe taşıyacak kanatlarımız’ olarak görüyorum.

Dünyadaki herkesin ortak tek bir arzusu var; daha adil, daha eşit, daha yeşil ve daha kapsayıcı bir dünyada yaşamak… Böyle bir dünya istiyorsak, konfor alanımızdan çıkmalı ve elimizi taşın altına sokmalıyız. Sosyal girişimcilerin de harekete geçmeye cesaret eden insanlar. Eski bir Afrika atasözü, “Yaranın yanında bir nimet bulunur” der. Sosyal girişimcileri adeta bu sözü gerçekleştirmek için çaba gösteren cesur yürekler olduğunu düşünüyorum.

Sosyal girişimciler, dünyada ve Türkiye’de eğitimden tarıma, kadın istihdamından ekolojiye pek çok alanda topluluklar üzerinde fark yaratıyorlar. İçme suyu bulamayan insanlara su götürüyor, iş imkânı verilmeyen insanlara istihdam sağlıyorlar. Toplumun özellikle eksik kalmaması gereken yönlerini tamamlayarak fırsat eşitliği sunuyor ve dünyayı, sadece imkânı olanlar için değil herkes için yaşanabilir hâle getirmek adına çabalıyorlar. Topluma değer katan sosyal girişimcilerin sayısının artması gerektiğine inanıyorum.

Bu nedenle onlara destek vermek, ellerinden tutup cesaretlendirmek için son beş yıldır İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Ödül Programı’nı düzenliyoruz. Geride kalan beş yılda, bin 500’e yakın başvuru aldık. Bugüne kadar gelen başvuruların içinde 52 tanesi finale kalmayı başardı; şu anda her biri kendi alanında fark yaratan 17 kazananımız var. Onlardan çok şey öğrendik, birbirimizi besledik. Bugün de önümüze çıkan fırsatları birlikte değerlendiriyoruz.

Sosyal girişimcilik ekosistemine sunduğumuz katkıyı daha da derinleştirmek adına, bu yıl Dünyasına İyi Bakanlar Akademisi’ni hayata geçirdik. Bunun ardında şöyle bir tespit yatıyor; Türkiye’de sosyal girişimcilik alanında atılan tüm adımlara karşın halen ekosistemde bir kapasite eksikliği söz konusu. Bölgeler arası fırsat eşitsizlikleri ve sosyal girişimcilikle ilgili nitelikli eğitime erişim kısıtları sebebiyle, ülkemizde yeterli sayıda sosyal girişimcinin ortaya çıkabileceği ve sürdürülebilir bir biçimde desteklenerek büyüyecekleri bir ortam maalesef yok!

Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi ortak-lığı ve Boğaziçi Üniversitesi Mezunu İş İnsanları Derneği’nin iş birliğiyle oluşturulan bir çevrimiçi eğitim platformu olan Dünyasına İyi Bakanlar Akademisi ile bu boşluğu doldurmak konusunda istekliyiz. Türkiye’nin dört bir yanından üniversite öğrencisi gençlere, sosyal girişimcilik ekosisteminin kapılarını açan bir fırsat eşitliği sunuyoruz. Her yıl 500 kadar gencin eğitim görmesini hedeflediğimiz bu akademiyle sosyal girişimcilik ekosisteminin ihtiyacı olan genç yetenekleri sisteme dahil etmek istiyoruz.

Kapak Söyleşisi
Yorum Yaz