"Elinizde pazarlayacağınız, hizmete açacağınız bir ürün yahut meta varsa, bunu insanların zihinlerine yerleştirdiğinizde ‘marka’ olduğunuzu kabul edebilirsiniz. Ve tabii sadece zihinlere yerleşmek de yetmiyor bunu güçlü duygularla da pekiştirmek gerekiyor" diyor Mediaclub Genel Müdürü Oğuzhan Yılmaz. Türkiye’deki ilk web 3.0 tabanlı kripto para reklamını konvansiyonel mecralarda tanıtan ve yakın dönemdeki gelişmeleri sabırsızlıkla beklediklerini belirten Yılmaz, önceden tüketiciye ulaşmanın daha sade bir şekilde gerçekleştiğinin ancak müşterilere ulaşılabilecek kanalların fazlalaştığının altını çizdi. Çalışma yürüttükleri markalarla iş birliklerini ‘terzi işi’ kavramıyla özdeşleştirdiklerini de belirten Yılmaz’la markalaşmaya dair konuştuk…
Mediaclub’ın yol hikâyesinden ve bugünlere gelirken geçtiği süreçlerden bahsedebilir misiniz?
Mediaclub, 2000 yılında, yerli sermaye ile kurulan bağımsız ilk medya ajanslarından bir tanesidir. 23 yıllık bu yolculukta, 100’ün üzerinde markanın ilk ulusal ölçekteki reklam süreçlerinin başlatılması ve büyük ölçekli marka olma hedeflerinde önemli bir destek ve itici güç olduk. Dijital kanalların hayatımıza girmesiyle, konvansiyonel mecralar ile rekabet halinde değil, iş birliği içerisinde birbirini destekleyen iletişim matematiği kurguladık. Gıda, perakende, e–ticaret, finans, tekstil, çocuk giyim, kripto para gibi kategorilerde rekabetçi ya da lider iletişim yaparak ciddi bir “know-how” elde ettik. Bugünlere geldiğimizde de, sanıyorum Türkiye’de ilk web 3.0 tabanlı kripto para reklamını konvansiyonel mecralarda tanıtan, proje geliştiren bir ekibiz. Yakın dönemde hayatımıza girecek ve tüketici davranışlarını etkileyecek yenilikleri de sabırsızlıkla bekliyoruz.
Türkiye’deki marka algısı ve markalaşma kavramı sizin için ne ifade ediyor? Siz nasıl tanımlıyorsunuz bu kavramları?
Günümüz şartlarında marka olmayı; insanların zihinlerinde bir pay almak ve bunu güçlü duygularla pekiştirmek olarak özetleyebiliriz. Ancak her kategoride onlarca marka, ürün, hizmet ve içerikler ile rekabet halinde kalıp bu gücü koruyabilmek zorlaştı. Dolayısıyla markaların sadece kendi kategorisiyle rekabet halinde olması yeterli değil. İnsanların gün içerisinde maruz kaldığı her reklam ya da içerikten sıyrılıp, ürün ve hizmetleriyle de farkındalık oluşturmak zorunda. Markalaşmak kavramını da bu temeller üzerine inşa edilmiş bir sürecin bütün bileşenleriyle ve odağında müşterinin olduğu bir iş modeli olarak özetleyebiliriz.
Firma olarak benimsediğiniz değerler arasında ‘terzi işi hizmet’ kavramı yer alıyor. Bize bu kavramın detaylarından ve sizin için ne ifade ettiğinden bahsedebilir misiniz?
Bu işi kurumsal olarak yapma niyetiyle ilk yola çıktığımız günlerde şöyle bir ekosistem vardı; markalar ürün ve hizmetleriyle merkezde duruyor ve tüketiciler bu markalar etrafında, markalar tarafından belirlenen trendler ile hareket etmek durumunda kalıyordu. Haliyle iletişim yapmak ve kitleleri yönlendirebilmek çok daha kolaydı. Ancak günümüz koşullarında mevcut rekabetçi düzende ise, insanlar ortada ve markaların etrafında dönmek durumunda. Böyle olunca da, bu kadar mesaj yoğunluğu içerisinde, markalara hizmet eden üçüncü parti kuruluşlarının süreç yönetiminde hedef kitlelerden ziyade markası için personalar oluşturup, her iletişim ekranı için farklı stratejiler kurgulaması gerekli. Trendlerin belirleyicisi olamadığınız bir dünyada iyi bir takipçi olarak tutunabilirsiniz. Dolayısıyla bizim tercihimiz her noktasına hâkim olabildiğimiz ve yapılan her yatırımın ölçülebildiği süreç yönetimi disiplini oluşturmak. Dijitalleşme yeni dünya düzeninin en önemli kavramlarından.
Sizce markalar nasıl dijitalleşmeli? Nelere dikkat edilmeli bu noktada?
Markalar teknik olarak mevcut ve potansiyel müşterileri ile konuşuyorlar. Marka ve müşterileri arasında gerçekleşen bu diyalog geçtiğimiz yıllarda televizyon üzerinden yapıldığında yeterli oluyordu ve mesaj iletilebiliyordu. Bugün sosyal medya platformları tam olarak rol çalmış olmasa da markaların kendini ifade edeceği önemli bir mecra oldu. İnsanların dijital kanalları hangi sebepler için tükettiğini doğru tanımlayabilmek, markaların varlık gösterebilmeleri için gerekli ancak yeterli değil. Ürün ve hizmetlerini dijital dünyada satamayan ya da duyuramayanların uzun vadede ayakta kalamayacağını öngörüyoruz. Tecrübe ettiğimiz şöyle bir olgu var; markalar dijitalleşme süreçlerinde bilinmeyenden ötürü korku duyuyor. Fakat ilk adım atıldıktan sonra anlamlı derece ölçülebilir bir sistemde hızlıca adapte olunabildiğini defalarca gözlemledik. Zaman en kıymetli para birimi, nasıl sorusuyla vakit kaybetmektense hızlıca başlamak en önemli husus.
Medya satın alma ajansı kavramı sektör profesyonelleri çerçevesinde bilinse de, genel anlamda bir ifade karmaşası yaşıyor. Nasıl tanımlamak gerek medya satın alma ajanslarını ve markalar sizlerle neden çalışmalı?
Medya ajansları, kreatif ajansların ürettiği içerikleri, yaptığı analiz ve araştırmalar sonucunda hangi mecralar da yayınlayacağını maliyet avantajını da gözeterek çalışan yapılar. Geçmişte reklam mecrasının az olması ve veri yetersizliği medya satın alma ajanslarının fiyat avantajıyla kendilerini ayrıştırması sonucunu doğurdu. Yeni medya düzeninde artık ortalama bir kampanyada 100’ün üzerinde mecra ile diyalog halindeyiz, her bir kişi de farklı bir hedef kitle ya da persona olarak tanımlanabildiği için bizler, markalar adına çok daha fazla detay incelemek ve raporlamak durumundayız. Dolayısıyla başarılı bir kampanya yönetebilmenin en önemli kuralı reklam harcamalarını anlık raporlayıp hızlı aksiyonlar ile yatırımın geri dönüş oranını yükseltebilecek hamleler yapabilmek. Medya satın alma ajanslarının en önemli fonksiyonu,markası adına bütün bu ekosistemi anlayıp yönetebilecek veriye sahip olması.
Markalar özelinden yola çıkarak geleceğe yönelik yapılacak yatırımlar ne olmalı? Gelecek planlamaları yapılırken şunlara kesinlikle dikkat edilmeli dediğiniz noktalar neler?
Son 10 yılda hayatımıza giren ürün veya hizmetler onlarca yıldır hayatımızda olan markaları çok kısa bir sürede oyunun dışına itti. Bu aslında korkutucu gözüksede önemli bir fırsat ortamı sağlıyor. Burada başarılı olan markaların çoğunun ortak noktası, doğru veri toplamak, analizetmek ve her gün insanların beklentilerinin henüz gelmediği yerlerde oyun alanı açmak. Bir kuşağa, evinin market ihtiyaçlarını mobil uygulamalar aracılığı ile yapmak yenilik iken, arkadan gelen yeni kuşak için sıradan bir hizmet. Haliyle, markalar tüketici beklentilerinin de ötesinde adaptasyon ve organizasyon kabiliyetinde olmalı bunu da doğru bir duygusal matematik ile kitlelere anlatmak mecburiyetindeler.