Söyleşi

Yeşil mutabakata uyan Avrupa'nın vazgeçilmezi olacak

Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak uygulamaya başlarken, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Yeşil Mutabakat ile uyumlu yeni bir ekonomik dönüşüm stratejisi oluşturmaya ihtiyaç duyulduğunu ifade eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “İklim değişikliği odaklı yeşil ekonomiye geçişi esas alan, dijitalleşmeyi bir kaldıraç olarak kullanan,KOBİ’lerin direncini artıran ve kapasitelerini geliştiren, küresel ekonomide etkin bir aktör olmayı hedefleyen bir stratejinin oluşturulması gerekiyor” diyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası17.11.2021
Yeşil mutabakata uyan Avrupa'nın vazgeçilmezi olacak

Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak uygulamaya başlarken, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Yeşil Mutabakat ile uyumlu yeni bir ekonomik dönüşüm stratejisi oluşturmaya ihtiyaç duyulduğunu ifade eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “İklim değişikliği odaklı yeşil ekonomiye geçişi esas alan, dijitalleşmeyi bir kaldıraç olarak kullanan,
KOBİ’lerin direncini artıran ve kapasitelerini geliştiren, küresel ekonomide etkin bir aktör olmayı hedefleyen bir stratejinin oluşturulması gerekiyor” diyor.

Son yıllarda sıkça konuşulan Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı (AYM) Türkiye’nin de gündeminde. Mutabakat ile ilgili ekonomi, çevrelerinden enine boyuna yorum yapılırken Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da “Türkiye’de İş Dünyası Dergisi”ne çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren 7 bin büyük şirkete kıyasla 3,2 milyon KOBİ’nin bulunduğunu dile getiren Turan, “İhracatımızın yüzde 40’ının KOBİ’ler tarafından gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, sadece AB ile değil AB’nin ticaret yaptığı tüm ülkelerle yeni dönemde kurulacak ekonomik ilişkilerde, “Yeşil Mutabakat” kural ve uygulamalarının devreye alınacağı yeni bir dönem başlıyor” diyor.

Yeşil Mutabakat’la fırsatların yanında risklerin de söz konusu olacağını ifade eden Turan, Özellikle AYM kapsamında hayata geçirilecek Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) ile maruz kalınacak vergi ve ek maliyetlerden önümüzdeki dönemde özellikle büyük ölçekli firmalar için önemli bir maliyet unsuru olabileceğinin altını çiziyor. TÜRKONFED Başkanı Turan,“2018 rakamları baz alınarak yapılan hesaplamalar, AB’ye ihracatta karbon düzenlemesi vergi maliyeti yükünün yıllık 1,8 milyar Euro’ya kadar çıkacağını gösteriyor. Bu riskleri azaltmanın yolu da finansman, yasal mevzuat ve gerekli altyapı gibi konulara bugünden hazırlık yapmaktan geçiyor” diyor.

Bütünleşik, bölgesel ve yerel kalkınma stratejileri düşünülmüş, küresel ekonomiye daha güçlü ve etkin bir biçimde entegre olmayı hedefleyen, kurumları, kuralları ve hukuku da kapsayan yeni bir ekonomik program oluşturulması gerektiğinin altını çizen TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan ile dergimizin ilk sayısında Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı ve TÜRKONFED’in son dönemdeki çalışmalarını konuştuk.

Son yıllarda sıkça konuşulan Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı Türkiye’nin de gündeminde. Birçok getiriyi ve götürüyü gözler önüne seren bu mutabakatı en anlaşılır şekilde özetleyebilir misiniz?

Bu zamana kadar gezegenimizin kaynaklarını sorumsuzca tükettik. Bunun sonucu olarak da bugün küresel ısınma ve iklim değişikliği kaynaklı ciddi krizler yaşıyoruz. Kaynak kıtlığı riskinde ciddi bir artış söz konusuyken mevcut ekonomik sistemin devamlılığı da pek mümkün görünmüyor. 2050 yılına kadar Avrupa’yı iklim nötr hale getirmek ve ekonomik
büyümenin kaynak kullanımından ayrıştırılarak, Avrupa Birliği ekonomisinin sürdürülebilir olmasını sağlamak amacıyla 2019 yılında Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan AYM kapsamında, biyoçeşitlilik, döngüsel ekonomi ve temiz
hava konularına odaklanan stratejilerin yanı sıra sürdürülebilir gıda ve tarım uygulamaları, inşaat, binalarda enerji
verimliliği ve sürdürülebilir ulaşım gibi belirli sektörleri hedefleyen yol haritaları sunuluyor. Kaynak ve enerji verimliliğini artırmak üzere de sunulacak finansman kaynakları ile kimseyi geride bırakmadan, iklim nötr bir ekonomiye geçişin
adil bir şekilde sağlanması amaçlanıyor.

KAYNAK KULLANIMINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
“Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyum 
çerçevesinde sağlanacak kaynak verimliliği ile 
çevre üzerindeki etkilerin minimize edilerek, 
kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması 
ve daha az girdi ile daha çok üretim yapılması 
hedefleniyor. Bu da iş dünyası için büyük bir 
fırsat. Ayrıca yeşil dönüşüm için AB dahil finans 
kurumlarının gelecek dönemde vereceği destek 
ve teşviklerin de değerlendirilmesi önemli.”

DAHA AZ GİRDİ İLE DAHA ÇOK ÜRETİM

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile başlayan dönüşüm süreci Türk şirketlerini nasıl etkileyecek?

AYM’ye uyum çerçevesinde sağlanacak kaynak verimliliği ile çevre üzerindeki etkilerin minimize edilerek, kaynakların sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve daha az girdi ile daha çok üretim yapılması hedefleniyor. Bu da iş dünyası için büyük bir fırsat. Türkiye’de sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren 7 bin büyük şirkete kıyasla 3,2 milyon KOBİ bulunuyor. İhracatımızın yüzde 40’ının KOBİ’ler tarafından gerçekleştirildiği düşünüldüğünde, sadece AB ile değil AB’nin ticaret yaptığı tüm ülkelerle yeni dönemde kurulacak ekonomik ilişkilerde, “Yeşil Mutabakat” kural ve uygulamalarının devreye alınacağı yeni bir dönem başlıyor. Ancak bu fırsatların yanında risklerden de bahsetmemiz gerekir. Özellikle AYM kapsamında hayata geçirilecek Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) ilk etapta demir çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik üretimini kapsayacak olsa da ileriki yıllarda diğer sektörler için de geçerli olacak. SKD ile maruz kalınacak vergi ve ek maliyetler önümüzdeki dönemde özellikle büyük ölçekli firmalar için önemli bir maliyet unsuru olabilecek. Bu durum yalnızca büyük ölçekli firmaları değil onların en büyük tedarikçisi konumunda olan KOBİ’leri de etkileyecek.
Çünkü 2018 rakamları baz alınarak yapılan hesaplamalar, AB’ye ihracatta karbon düzenlemesi vergi maliyeti yükünün yıllık 1,8 milyar Euro’ya kadar çıkacağını gösteriyor. Bu riskleri azaltmanın yolu da finansman, yasal mevzuat
ve gerekli altyapı gibi konulara bugünden hazırlık yapmaktan geçiyor.

Daha önceki söylemlerinizde Türkiye’nin yeni bir ekonomik programa ihtiyaç duyduğuna yer vermiştiniz. Mutabakat verilerini de ele alarak konuşacak olursak, Türkiye kendine nasıl bir yol haritası çizmeli?

Bizim artık verimlilik artışı ve buna paralel olarak rekabetçilikte oyunun içinde kalmak için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Yeşil Mutabakat ile uyumlu yeni ekonomik dönüşüm stratejisi oluşturmaya ihtiyacımız var. İklim değişikliği odaklı yeşil ekonomiye geçişi esas alan, dijitalleşmeyi bir kaldıraç olarak kullanan, yeni girişimleri destekleyen,
araştırma-geliştirme çalışmalarının önünü açan, KOBİ’lerin direncini artıran ve kapasitelerini geliştiren, küresel ekonomide etkin bir aktör olmayı hedefleyen bir stratejinin oluşturulması gerekiyor. Bu kapsamda da bütünleşik, bölgesel ve yerel kalkınma stratejileri düşünülmüş, küresel ekonomiye daha güçlü ve etkin bir biçimde entegre olmayı hedefleyen,
kurumları, kuralları ve hukuku da kapsayan yeni bir ekonomik program oluşturmalıyız.

İKİZ DÖNÜŞÜM BİR TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUK
“İş dünyasının ikiz dönüşüm olarak adlandırdığı 
dijitalleşme ve yeşil dönüşümü bir tercih değil zorunluluk 
olarak görmesi ve bu iki dönüşümü stratejik olarak 
kurgulaması gerekiyor. Bu süreçte dijitalleşme, sadece 
teknolojik altyapının geliştirilmesi değil kültürel ve 
zihinsel bir değişimi de ifade ediyor. Bu değişimin 
yaratacağı pozitif katkı, ülkemizin her yıl ortalama 20 
milyar dolar teknoloji ithalatı ile oluşan cari açığını da 
azaltacaktır. Üstelik dönüşümün yaratacağı fayda, yeşil 
ekonomi alanında da ortaya çıkacaktır.”

Yeşil Mutabakat ve dijitalleşmeyi şirket kültürünün bir parçası haline getirmek firmalara dayanıklılık ve sürdürülebilirlikleri açısından neler getirecek?

İş dünyasının ikiz dönüşüm olarak adlandırdığı dijitalleşme ve yeşil dönüşümü bir tercih değil zorunluluk olarak
görmesi ve bu iki dönüşümü stratejik olarak kurgulaması gerekiyor. Bu süreçte dijitalleşme, sadece teknolojik altyapının geliştirilmesi değil kültürel ve zihinsel bir değişimi de ifade ediyor. Bu değişimin yaratacağı pozitif katkı, ülkemizin her yıl ortalama 20 milyar dolar teknoloji ithalatı ile oluşan cari açığını da azaltacaktır.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖNCELİKLİ GÜNDEM MADDESİ OLMALI

Mutabakatla birlikte herkesin dilinde olan ‘sürdürülebilirlik’ kavramı da büyük önem kazandı. Ekonomi modelinde sürdürülebilirlik için en temel yapı taşı nedir sizce?
AYM’nin sürdürülebilirlik hedefi kapsamında SKD aracılığıyla karbon yoğunluğu fazla olan ürünlerin pahalılaştırılması, AB ve diğer ülkelerde sürdürülebilir ürünlerin üretiminin yaygınlaşması da gündemde. Dolayısıyla sürdürülebilirlik iş dünyasının öncelikli gündem maddelerinden biri olmak durumunda ancak bu alandaki farkındalığın henüz arzu ettiğimiz düzeyde olmadığını söyleyebiliriz.

Özellikle KOBİ’lerimiz bir ürünü satmak için artık yalnızca kalitenin yeterli olmadığının farkına varmak durumunda.
Kalitenin yanında çevresel faktörler, üretimin devamlılığı, tedarik gibi pek çok faktör devreye giriyor. TÜRKONFED olarak biz de bu kapsamda çeşitli iş birlikleri ile KOBİ’lerin farkındalıklarını artırmaya yönelik projeler geliştiriyor, çevrim içi eğitim ve etkinlik serileri düzenliyoruz.

İHRACATIMIZIN YÜZDE 40’ININ KOBİ’LER TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE, SADECE AB İLE DEĞİL AB’NİN TİCARET YAPTIĞI TÜM ÜLKELERLE YENİ DÖNEMDE KURULACAK EKONOMİK İLİŞKİLERDE, ‘YEŞİL MUTABAKAT’ KURAL VE UYGULAMALARININ DEVREYE ALINACAĞI YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

‘Yeşil Ekonomi’ Türkiye’de kavram olarak tam oturmadı sanki. İş dünyasının etik kavramlarıyla çıkar ilişkileri örtüşmediğinde hep bir kriz yaşandı. Sizce temelde neleri değiştirmeliyiz?
Sanayimizin yeşil ekonomik dönüşümünde genel olarak farkındalık oluşturma aşamasındayız. Bu kapsamda özellikle ihracata odaklanan, küresel ölçekte hedefleri olan markaların adım attıklarını görüyoruz. Karbon nötr olma hedefi, yenilenebilir enerji yatırımları, atık yönetimi, döngüsel üretim gibi konular sanayicilerimizin öncelikli gündem maddeleri haline gelmeye başladı.

Türkiye, AB’nin en büyük ihracat pazarı ve ithalatçısı konumunda. İhracatımızın sekteye uğramaması ve rekabetçilikte geri kalmamak için iş dünyasının yeşil dönüşümün gereklilikleri için ihtiyaç duyduğu yatırımı finanse etmesi
gerekiyor.

AB, 2030’a kadar Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşılmasına yönelik olarak yeşil teknolojileri geliştirmek ve adil dönüşümü kolaylaştırmak için 750 milyar Euro’luk Yeni Nesil Avrupa Fonu oluşturdu. Bu fonun yüzde 30’u yeşil, yüzde 20’si de dijital dönüşüm için kullanılacak. AB’nin 2021-2027 ortak bütçesi olan 1,8 trilyon Euro’nun üçte biri yeşil dönüşüme ayrılacak.

İş dünyasının en önemli yapı taşlarından olan KOBİ’ler ile ilgili çok önemli çalışmalara imza atıyorsunuz. Bu anlamda hayata geçirmiş olduğunuz ‘Dayanıklı KOBİ’ler Güçlü Yarınlar’ buluşmaları da çok önemli bir adım. Söz konusu proje ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Yürütücülüğünü üstlendiğimiz ‘Dayanıklı KOBİ’ler, Güçlü Yarınlar’ projesinde Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu SPARK ile iş birliği yaptık. Projenin finansmanını ise Katar Kalkınma Fonu üstlendi. Proje kapsamında, Türkiye’de faaliyet gösteren, çoğunluk ortaklığı veya hissesi Suriye sermayeli 25 KOBİ’yi, 25 Türkiye sermayeli KOBİ ile eşleştirdik. Bu sayede iletişimi ve birlikte çalışma kültürünü geliştirmeyi hedefledik. Projeyle ayrıca KOBİ’lerin afet ve pandemi gibi krizlere karşı dayanıklılığını artırmayı, dijital dönüşüm süreçlerine destek olmayı, sosyal bütünlüğü sağlamayı, ekonomik kapsayıcılığı artırmayı ve iş gücü kaybını önlemeyi de amaçladık. Projenin son aşamasında, büyüme hedefleri ve yapılan analizler çerçevesinde belirlenen altyapı ihtiyaçlarının karşılanması için 50 KOBİ için toplamda 1,5 milyon TL gibi ciddi bir fon desteğine ulaşacağız.

ANA ROTAYI ÜRETİM EKONOMİSİ ŞEKİLLENDİRECEK

COVID 19’la başlayan süreçten en az yarayla çıkmak adına sizce neler yapılmalı? KOBİ’lerin yaralarını sarabilmeleri için nasıl bir yol izlenmeli?
TÜRKONFED olarak yalnızca pandemide değil son 10 yıldır “Önce Küçüğü Düşün” diyoruz. Çünkü ekonomideki
dalgalanmalardan afetlere kadar her türlü olumsuzluktan en fazla etkilenen kesim KOBİ’ler. Ülkemizin geleceğinde
ana rotayı üretim ekonomisi şekillendirecek. Üreterek, katma değer yaratarak ve verimliliğimizi artırarak ülkemizi geleceğe taşıyacağız. Bunun için de KOBİ’lerin, nitelikli insan kaynağı, yüksek katma değerli üretim ve markalı-yüksek
katma değerli ihracat odağında üretim ekonomisine can vermeleri çok önemli. İşletmelerimizin bu üç alanda rekabetçiliklerini geliştirmek için de yeni nesil üretim ve ticaret ile dijital ve yeşil dönüşümü gündemlerinin ilk sırasında
tutmaları gerekiyor.

AB, 2030’a kadar Yeşil Mutabakat hedeflerine ulaşılmasına yönelik olarak yeşil teknolojileri geliştirmek ve adil dönüşümü
kolaylaştırmak için;

750 milyar Euro’luk Yeni Nesil Avrupa Fonu oluşturdu.

Bu fonun;
Yüzde 30’u yeşil,
Yüzde 20’si de dijital dönüşüm için kullanılacak.
AB’nin 2021-2027 ortak bütçesi olan 1,8 trilyon Euro’nun
üçte biri yeşil dönüşüme ayrılacak.

Söyleşi
Sürdürülebilirlik
Yorum Yaz