Dosya

Teknolojiyle entegresyon kuraklığa çözüm oluyor

Değişen iklim şartları ve küresel ısınma ile çölleşme ve kuraklık tehlikesi kendisini her geçen yıl daha yakıcı bir şekilde hissettiriyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de uzmanlar kuraklığa karşı önlemler almak için çalışmalarına hız vermiş durumda. Bir tarım ülkesi olan Türkiye de kuraklığın etkilerini azaltmak adına ciddi projeler uyguluyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası23.03.2023
Teknolojiyle entegresyon kuraklığa çözüm oluyor

Değişen iklim şartları ve küresel ısınma ile çölleşme ve kuraklık tehlikesi kendisini her geçen yıl daha yakıcı bir şekilde hissettiriyor. Tüm dünyada ve Türkiye’de uzmanlar kuraklığa karşı önlemler almak için çalışmalarına hız vermiş durumda. Bir tarım ülkesi olan Türkiye de kuraklığın etkilerini azaltmak adına ciddi projeler uyguluyor.

Dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenmesi beklenen bölgelerden Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’de kuraklığın geniş bölgelerde hissedileceği ve aşırı sıcak günlerin sayısının artacağı öngörülüyor. Bu nedenle kuraklık, ulusal anlamda ciddiyetle ele alınan bir sorun konumunda. Tarım sektörü; ürün verimliliği, ürün deseni, azalan su kaynakları, artan sıcaklık ve gıda güvenliği bakımından iklim değişikliğinden en çok etkilenen ve bu değişikliğe neden olan sektörlerden biri. Bu nedenle günümüzde tarım sektöründe, değişen iklim şartlarına uyumun sağlanmasına ve tarımsal faaliyetlerin neden olduğu karbon salınımının azaltılmasına yönelik yeni tarımsal yaklaşımlar kullanıldığı görülüyor. Hükümet, tarımda iklim değişikliğine uyum konularına ilişkin Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi ve geliştirilmesi için önüne kapsamlı bir program koymuş durumda. Tarımsal alanda ülkemizde yapılan çalışmalar Tarım ve Orman Bakanlığı Strateji Eylem Planı’nda (2018- 2022); küresel iklim değişiklikleri, tarımsal çevre, kuraklık, çölleşme, diğer tarımsal afetler ve tarım sigortası ile ilgili hizmetleri yürütmek, tabi afetlerden zarar gören çiftçilere özel mevzuatında yer alan esaslar çerçevesinde yardım yapmak şeklinde görev tanımlaması yer almıştır. Strateji Planı’nda ayrıca Ar-Ge başlığı altında iklim değişikliğinin tarım sistemleri üzerine olası etkilerini ölçmek ve tedbir almaya yönelik öneriler geliştirme konuları tanımlanmıştır.


YENİ BİR EKONOMİK MODEL


Diğer yandan iklim krizi ile mücadelede önemli bir başlık olan ve 2019 yılı Aralık ayında gündemimize giren Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), ilk zamanlarında çevre odaklı bir girişim ve dönüşüm planı olarak algılandı. Zaman içerisinde Yeşil Mutabakat, aslında Avrupa Birliği’nin (AB) yeni ekonomik dönüşüm stratejisi ve küresel düzlemde yeni konumlanma arayışına bir cevap ortaya koyan yeni bir sistemin tanımı haline dönüşüyor. AYM’nin temelinde AB’nin liderlik arayışı ile tetiklenmiş sürdürülebilir, kaynakların korunduğu, istihdam yaratan, küresel iklim krizine karşı ciddi yaptırımları barındıran bir yaklaşım yatıyor. AYM aynı zamanda AB’nin ticari ilişkisi bulunan ülkeler üzerinde ekonomik etkileri olması muhtemel olan ve bazı ülkeler üzerinde derin jeopolitik yankılara sahip planlı bir dönüşüm stratejisidir. Özellikle kritik ham maddelerin tedarik sürecinde diğer ülkelere olan bağımlılığını göz önünde bulundurarak karbon kaçağını önlemeye yönelik eylemler tanımlayan AB, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) gibi önlemler ile diğer ülkelerin ekonomileri ve sanayileri üzerinde de etkili olacak küresel bir dönüşümü tetikledi. Diğer bir deyişle Yeşil Mutabakat, yüzeyde Avrupa’nın ekonomisini ve tüketim kalıplarını yeniden yapılandırma çabası olsa bile temelde yeni bir ekonomik model önerisidir ve getirileri ile küresel bir dönüşümün tetikleyicisidir.


YEŞİL MUTABAKAT KAPSAMINDA ÖNCELİKLİ KONULAR


Yeşil Mutabakat kapsamında 11 öncelikli konu belirlenmiş durumda. Bunlar; iklim değişikliği ile mücadele, temiz, erişilebilir ve güvenli enerji, temiz sanayi, enerji ve kaynak verimliliği sağlanmış binalar, sürdürülebilir ve akıllı ulaşım, tarladan sofraya tarım, ekosistem ve biyoçeşitlilik, sıfır kirlilik, toksiklerden arınmış çevre, araştırma alt yapılarına destek, vatandaşların sürdürülebilir ve iklim değişikliğinden arındırılmış bir Avrupa için bilgi ve beceri olarak hazırlanması ve uluslararası iş birliği.

Yeşil Mutabakat ile ticaretin kuralları değiştiğinde, bugüne kadar AB’ye ihracat yapan firmaların faaliyetlerini nasıl yürüttüğü daha da önemli hale gelecek. Örneğin fabrikada hangi tür enerjiden elektrik üretildiği, üretim sürecinde çıkarılan emisyon oranı ve şirketin karbon ayak izini belgelendirmesi gerekecek. Ya da Avrupalı bir turisti ağırlamak isteyen Antalya’daki otelin de bu tip beklentileri karşılıyor olması ve karbon ayak izini belgelemesi istenecek.

ALINAN ÖNLEMLER SONUÇ VERİYOR


Türkiye, 2019-2030 Çölleşme ile Mücadele Ulusal Eylem Planı doğrultusunda Türkiye Çölleşme Modeli ve Risk Haritası Projesi kapsamında çölleşmeyle ilgili yedi kriter ve 48 gösterge tespit etmiş durumda. Coğrafi bilgi sistemleri tabanlı çölleşme modeli oluşturulurken aynı zamanda ulusal ölçekte çölleşme açısından ‘sıcak noktalar’ tespit edilerek Türkiye Çölleşme Risk Haritası üretildi. Harita 2020’de Türkiye Çölleşme Hassasiyet Haritası adıyla yenilendi. Türkiye’de 2020 sonu itibarıyla yaklaşık 9,8 milyon hektarda ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu ve mera ıslahı çalışmaları yapıldı. Dünyada en fazla ağaçlandırma yapan ilk üç ülke arasında yer alan Türkiye’de, 1970’li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarı 500 milyon ton/yıl iken, ağaçlandırma, erozyon kontrolü, bozuk orman alanlarının rehabilitasyonu, mera ıslahı gibi iyileştirme çalışmaları sonucunda 2020 itibarıyla 140 milyon ton/yıla düştü. 2023’te bu miktarın, tarım, orman ve mera alanlarında alınacak ilave tedbirlerle birlikte geliştirilen erozyon tahmin modeli ve izleme sistemi sonuçlarına bağlı olarak 130 milyon ton/yıla indirilmesi hedefleniyor.


TARIMDA AR-GE KAPASİTESİ GENİŞLİYOR


Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkilerini belirlemek ve tarımı olası değişikliklere uyumlaştırmak için alt yapı geliştirme çalışmalarına başlanmış ve TAGEM bünyesinde yer alan 50 adet araştırma enstitülerinde ulusal uluslararası alanlarda Ar-Ge çalışmaları yürütülüyor. Ar-Ge de alt yapı ve kapasiteyi güçlendirmek için enstitüler bünyesinde konu bazlı merkezlerin faaliyete geçirildiği görülüyor. Yapılan araştırma çalışmalarıyla üreticilerin uygulamalarının genellikle kendi tecrübelerine dayanmakta olduğu, iklim değişikliği ve kuraklık konusundaki tanımlamalarının kendi göstergelerine göre değiştiği ortaya konulmuştur. Bununla birlikte bu konulara yönelik bazı alışkanlıkların değişmesi son derece önemli. İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirebilmek ve tarımdan kaynaklanan sera gazlarını azaltmak için dünyada en etkili model olarak kabul edilen koruyucu tarım için doğrudan ekim yöntemleri geliştirilmiştir. Tarımda ileri teknolojinin kullanımı, dünyada olduğu gibi ülkemizde de üzerinde en çok durulan konular arasında. Teknoloji tarım sektörünün entegre bir parçası olmaya devam ediyor. Dijital sensörlerle donatılmış tarım aletleri ve alanlarıyla çiftçilere, hangi alanlara ne kadar ve ne tür gübreler koyulması gerektiğini, hava koşullarını, bitkilerin ihtiyacı olan mineralleri ve sulamayı, toprağın durumunu, tahmini hasat zamanını detaylı ve gerçek zamanlı bir şekilde göstererek üreticilerin işlerinin kolaylaştırılması ve verimin geleneksel yöntemlere göre en üst düzeye çıkarılması hedefleniyor.

Birbirleriyle senkronize çalışan makineler sayesinde iş yükü ve maliyet de azaltılıyor. Bunlar iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerini ve risklerini de giderecek, en aza indirecek, tarım topraklarının ve su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımına katkı sağlayan çalışmalardır.


EROZYON, YAZILIM İLE TAKİP EDİLİYOR


Su erozyonu sonucu oluşan yıllık ortalama toprak kayıplarının ortaya konulması amacıyla Dinamik Erozyon Modeli ve İzleme Sistemi yazılımı geliştirildiği kaydediliyor. Böylece yapılan çalışmalarla birlikte ana su havzası ölçeğinden parsel ölçeğine doğru artan hassasiyette arazi yönetim planlarına destek verecek önemli toprak erozyonu verilerini üretmek mümkün hale geldi. Ulusal Dinamik Rüzgar Erozyonu Modeli İzleme Sistemi ile ulusal ölçekte rüzgâr erozyonu sonucu taşınan sediment miktarı ve rüzgâr erozyonu potansiyeline sahip alanlara ilişkin ilk sonuçlar başarıyla üretildi. Başta tarım ve ormancılık sektörleri olmak üzere pek çok sektöre toprak verisi sağlamak, mükerrer toprak çalışmalarının önüne geçmek ve Türkiye Ulusal Toprak Bilgi Sistemi’nin oluşturulma hedefine destek olmak amacıyla Toprak Bilgi Sistemi geliştirildi.

KURAKLIĞA KARŞI AR-GE PROJELERİ DEVREDE


Çölleşme, kuraklık ve erozyon konularında 15 Ar-Ge projesi yürütülürken, Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Eylem Planı çerçevesinde barajların ekonomik ömrünün artırılması, baraj göllerine gelen toprağın azaltılması, baraj ve su havzalarının korunması, su kalite ve miktarının artması amacıyla Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü projeleri hazırlanıyor. Bu kapsamda 2020 yılında dört baraj ve gölet havzasında projelendirme çalışmaları tamamlandı. Öte yandan, Yukarı Havza Sel Kontrolü Proje çalışmaları kapsamında aynı yıl 13 sel havzasında projelendirme çalışmalarının yapıldığı kaydedilir.

KURAKLIĞA DAYANIKLI ÇEŞİTLER GELİŞTİRİLİYOR


Türkiye genelinde atıl durumda olan, boş bırakılan ve nadas alanlarında gerek bitkisel üretimin artırılması gerekse kuraklığa dayanıklı çeşitlerin ekilişlerinin yaygınlaştırılmasına yönelik yüzde 75 hibeyle projeler hayata geçirilmeye başlandı. Bu kapsamda yürütülen Tarım Arazilerinin Kullanımının Etkinleştirilmesi Projesi ile 400 proje destekleniyor. Çeltik üretiminde damlama sulama projelerine öncelik tanınırken mercimek, nohut ve tritikale gibi kuru tarım ürünlerine yönelik teklif edilen projeler de hayata geçirildi.

Dosya Haberi
Almanya'da İş Dünyası
Yorum Yaz