Söyleşi

Sporda zihniyet devrimine ihtiyaç var

Türkiye’de spor endüstrisini teknoloji ile buluşturan ilk firmanın Saran Group olduğunu söyleyen Sadettin Saran, “Ben sporcuyum dolayısıyla rekabeti seven bir yapım var. Rekabet her zaman kaliteyi de beraberinde getirir. Tekelcilik öldürür, rekabet ise piyasayı büyütür” diyor. Spor endüstri ile iç içe olan bir isim olarak iş dünyasında tanınan Saran, üretim olmadan hiçbir yerde başarının mümkün olmayacağına vurgu yaparak, sporda zihniyet devrimine ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası23.02.2022
Sporda zihniyet devrimine ihtiyaç var

Türkiye’de spor endüstrisini teknoloji ile buluşturan ilk firmanın Saran Group olduğunu söyleyen Sadettin Saran, “Ben sporcuyum dolayısıyla rekabeti seven bir yapım var. Rekabet her zaman kaliteyi de beraberinde getirir. Tekelcilik öldürür, rekabet ise piyasayı büyütür” diyor. Spor endüstri ile iç içe olan bir isim olarak iş dünyasında tanınan Saran, üretim olmadan hiçbir yerde başarının mümkün olmayacağına vurgu yaparak, sporda zihniyet devrimine ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor.

Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran, sporculuk yıllarında elde ettiği deneyimleriyle iş hayatındaki zorlukları daha kolay aşmayı başararak zirveye çıkmış bir iş insanı. Hem iş hem spor hayatı başarılarla, rekorlarla dolu….“En Sportif İş Adamı” ödülüne birçok kez layık görülen Saran, hayatı boyunca spor ve sporla geleceğini inşa eden biri olarak elde ettiklerinin hatırı sayılır bir bölümünü de yine sporla topluma geri vermeye çalışıyor. Her şeyini spora borçlu olduğunu söylemekten de çekinmeyen Saran’ın spora olan tutkusu ise daha çocukluk yıllarında annesinin yönlendirmesi ile başlamış…

Hep sporla iç içe olmuş Sadettin Saran, okuduğu yıllarda yüzme dalında en değerli sporcu seçilmiş ve hatta Türk Milli Yüzme Takımı’nda rekorları var. İş hayatıyla sporu bir arada yürütmenin de faydalarını görmüş.

Saran, “Benim kişisel gelişimimde ve başarılarımın temelinde spor var. Mesela spor yapmasaydım, Amerika’da okuyamazdım çünkü oraya spor bursuyla gittim. İşimi spor odaklı kurdum, sonra çok farklı alanlara da yöneldik ama spor hep işimin ve hayatımın merkezinde oldu. Bizi, yani tüm kardeşlerimi spora annem başlattı, bugün de ailemde herkes spor yapar” diyerek, sporun kendisi için ne anlam ifade ettiğini anlatıyor.

Sportif kimliği ve iş ahlakıyla her zaman örnek bir iş insanı olan Sadettin Saran ile Türkiye’de İş Dünyası dergisine özel bir röportaj gerçekleştirdik. Saran; ekonomik süreçten, spor gündemine, dünyanın dört bir yanında günlük 1 milyar insanın izlediği TV programlarına kadar birçok başlığı dergimize anlattı.

Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran ve Türkiye'de İş Dünyası Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Celal Toprak

“Sadettin Saran’ın başarılı hikayesinin ardındaki gücü ve bu mücadelenin özveri kaynağını öğrenebilir miyiz? Sizi mücadeleden kopmamaya zorlayan unsurlar neler?” sorusuna Saadetin Saran’ın verdiği yanıt ise şöyle oluyor;

“Amerika’da spor bursuyla makine mühendisliği okudum. Okuduğum bölümün zorluğunun yanı sıra aileme yük olmamak için ders veriyordum ve birçok farklı işte çalışıyordum. Cankurtaranlık, bodyguardlık gibi… Hep çok çalıştım, disiplinli oldum, takım çalışmasına önem verdim ama daha önemlisi, hayal ettim. Maddi manevi hatalar yaptım, hatalarımdan hep öğrendim, hatalarımı tekrar etmedim. Ama yapmadığım tek bir şey vardı; denemekten ve umut etmekten vazgeçmedim.

Sporcu olmanın bana kattığı disiplinli olmak, amaç uğruna fedakarlık yapmak, takım çalışmasını bilmek ve lider olmak gibi özellikleri tüm hayatıma uygulamayı başardığımı düşünüyorum. Bir hayalim vardı. Yaşadığım zorlukların hayalimden vazgeçmeme neden olmasına izin vermedim.”

YENİ NESİL İŞ İNSANI

Günümüzde yenilikler ve sürekli gelişen teknolojiyle yeni yatırımlar ortaya çıkıyor her geçen gün. Siz de bu anlamda yenilikçi iş insanları arasındasınız. Niş iş alanları sizce neler? Hem kendi yürüttüğünüz hem de öneri olarak sunabileceğiniz seçeneklerden bahsedebilir misiniz?

Başta medya ve yayıncılık olmak üzere tüm sektörler dijital dönüşüm geçirecek. Geleceğe yönelik büyüyecek alanlar bu hızla dijitalleşen alanlar. Kendim için ise organik tarım… Henüz çok yeni bir kavramken Saran Group olarak OTT işine girdik. S Sport Plus isimli bir uygulamamız var. Yayın haklarına sahip olduğumuz dünyanın önde gelen spor organizasyonlarını bu uygulamamız üzerinden sporseverlerle buluşturduk.

Turizm sektörünü sevdik, 2021’de Split’ten sonra Prag’da da yeni bir otelimiz oldu. Bu alanda büyümeye devam edeceğiz.

2020’nin Ağustos ayında Avrupa’da, Avrupalı sporseverlerle buluşan iki yeni spor kanalımız oldu. Medya ve yayıncılık sektörleri büyümeye devam edecek. Biz de yurt içi ve dışında bu alanlara yatırım yapmaya devam edeceğiz.

“EN İYİ OLAN DEĞİL, EN İYİ ADAPTE OLAN AYAKTA KALACAK”

Türkiye’de birçok girişimcinin idolleri arasındasınız. Bu anlamda yeni girişimcilere tavsiyeleriniz neler olurdu? Nelere önem vermeli ve dikkat etmeli girişimciler?

Sürekli değişen, yenilenen bir teknoloji çağında yaşıyoruz. Bu değişimlere adapte olabilmek çok önemli. Artık en iyi olan değil, en iyi adapte olan ayakta kalacak. Ben tavsiye vermek yerine ne yaptığımı anlatmayı ve siz daha iyisini yapabilirsiniz demeyi tercih ediyorum. Hep girişimci oldum, beğendiğim işleri örnek aldım, daha iyi hale getirmeye çalıştım. Başarılı olabilmek için öncelikle ne yapmak istediğini bilmek gerekiyor. İyi bir fikrin olmalı, uygulamak için de cesaretin ve bir planın olması lazım… Melek yatırımcı kavramı yokken ben bunu yaptım. Sinerjiye hep önem verdim. Yayın hakları satışı yaparken filmlerdeki dublajların kötü olduğunu fark ettim ve “biz daha iyisini yapalım” dedim. Böylece SDS’nin temelleri atıldı ve bu tür açılımlarla halka hep büyüdü.

Dijitalleşen dünyada artık NFT ve Metaverse konuşuluyor. Dijital patentler, yapay zekalı robotlar vs artık her yerde var. Siz iş yapış şekillerinize bunları nasıl adapte ediyorsunuz?

Öncelikle grubumuzun birçok markası içerik, yayıncılık gibi en hızlı dijitalleşen sektörlerde faaliyet gösteriyor. Bu alanlarda hem süreç hem de son tüketiciye ulaşan birçok modernleşme-dijitalleşme projesi yürütüyoruz son yıllarda. Hem tüketici talebi hem de üretim teknolojileri bunu gerekli kılıyor.

Biz Grup olarak zamanı ve teknolojiyi iyi takip etmeye ve adapte olmanın önemine inanıyoruz. Gelecek dönem planlarımızı da buna uygun olarak yapıyoruz.

Geçmişte de teknolojinin öncüsü ve uygulayıcısı olduk hep. Saha kenarı reklamların satış haklarını aldığımızda sahada sabit panolar kullanılıyordu. Biz sanal reklam, 3D halı gibi çözümleri Türkiye’ye getiren taraf olduk. TV yayın hakları konuşurken, dijital hakların önem kazanacağını çok önceden öngördük. Bunlar hep yeniliklere açık olmaya ve vizyoner olmaya verdiğimiz önem sayesinde oldu.

Birçok konuda erken hareket edip fırsatları erken yakaladık. Örneğin bitcoinin geleceğin parası olacağını öngörüp yatırımlarımıza ekledik. Benzer şekilde bugün, metaverse alanında da çalışan, bizim temel iş alanlarımıza, örneğin metaverse de yayın hakları konusunda neler yapılabilir diye kafa yoran değerli bir ekibimiz var.

“ORGANİK TARIM GELECEK İÇİN ÖNEMLİ”

Sürdürülebilirlik ve doğa bilinci son yılların en çok konuşulan kavramları. Tüm süreçlere bu kavramları dahil etmek de en büyük elzem. Siz holding tarafında ve kişisel yaşamınızda kavramları nasıl ele alıyorsunuz?

Bozulan doğal dengenin tekrardan kurulmasını sağlamak ve var olanın korunması için atılacak her adım önemli. Tüketimin kontrol altına alınması ve doğal kaynakların korunması konusunda Grup olarak etkin çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ben kişisel olarak organik tarımı, geleceğimiz için önemli buluyorum.

Kimyasal gübre, GDO kullanımı insan sağlığına ciddi zararlar vermekte, yakın bir gelecekte bunlar bitecek ya da talebi çok azalacak. Hızla, toprağı sömürmeden, endüstriyel tarımın uygulamalarından uzak durarak, doğaya ve kaynaklara saygılı, sürdürülebilir bir üretime geçmemiz gerektiğini düşünüyorum.

FUTBOL KULÜPLERİNİN MARKA DEĞERİ ÜRETİMLE VE PAZARLAMA İLE YÜKSELİR

GLobal futbol dünyasına hakimsiniz hatta Borussia Dortmund yatırımınız da var. Bize hem oradaki tecrübenizden bahsedip hem de globaldeki tecrübelerle Türkiye’yi kıyaslayarak bir yorumda bulunabilir misiniz? Özellikle futbol dünyası tarafında Türkiye nasıl bir konumda?

Borussia Dortmund benim için çok önemli bir tecrübeydi, gençtim, bugünkü aklım olsa daha uzun elimde tutardım ama yine de bilgiyle tecrübeyle ve maddi anlamda çok kazançla kapattığım bir yatırım oldu benim için. Tabii bizim de kulübe faydamız oldu. Küme düşmek üzereyken, birkaç sene sonra İntertoto’ya gidecek konuma geldi. Biz takımın 78 bin kişilik stadını dolduran taraftarına ve potansiyeline güvendik.

Bu iş çok ses getirdi, konu zamanın başbakanı Helmut Kohl’a kadar gitti, hatta Bild gazetesi Türk bayrağı ile Dortmund amblemini birleştirdiği bir haber yaptı. Spor endüstrisinin geneline gelince, çok büyük bir endüstriden bahsediyoruz. Biz Grup olarak bunun yayıncılık tarafına çok hakimiz. Ancak spor endüstrisi dediğimizde saha gelirlerinden gıdaya, markalı üründen yayın haklarına uzanan çok geniş yelpazeli büyük bir sektörden bahsediyoruz.

Premier Lig’de geçen yıl küme düşen takımın yayın hakları geliri Türkiye’deki şampiyon takımın gelirlerinden kat kat fazla.

Türkiye Ligi’nin marka değeri, futbol kulüplerinin marka değeri ve gelirleri, her marka için geçerli olduğu gibi üretimle ve pazarlama ile yükselir. Bugün La Liga’yı 300 kişi pazarlıyor. Bizde ise bu sayı bir elin parmaklarını geçmez.

“ÖNEMLİ OLAN BAŞKAN OLMAK DEĞİL”

Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe başkanlığına aday olacağınızı ‘Fenerbahçe, şu anda fark oluşturulabilecek bir yer’ diyerek duyurdunuz. Şuanda aslında iş dünyasında da karşılaştığınız önemli bir isim var koltukta. Bizler burada ortaya çıkarmayı hedeflediğiniz farkları kısaca sorsak size, neler söyleyebilirsiniz?

Öncelikle şunu söylemeliyim Fenerbahçe’nin 2021 yazında ikinci kez seçilmiş bir başkanı var. Ben olağanüstü kongrelere karşı olduğumu her fırsatta söyledim. Dolayısıyla Ali Bey’in huzurlu bir çalışma ortamına sahip olması gerekiyor. İşler kötü gittiğinde akbaba gibi ortaya çıkanlardan hatta adeta Fenerbahçe’nin başarısızlığını isteyenlerden hazzetmem. Öyle anılmak da asla istemem. Sorunuza gelince, benim “fark yapabileceğimiz yer” derken kastım da spesifik bir kişi veya yönetimi hedef almak değil. Ben bir zihniyet devriminden bahsediyorum. Belirli, topluma örnek olacak istikrarlı ve kararlı bir duruştan, popülist ve günlük politikalara teslim olmamaktan, giderleri verimli şekilde yönetmenin en az gelirleri artırmak kadar önemli olduğu gibi konulardan bahsediyorum. Bu bahsettiklerim bence sadece Fenerbahçe’nin değil Türk sporunun hatta tüm toplumun sorunları. O nedenle böyle bir ifade kullandım. Tekrar söylüyorum: Türkiye’de her on kişiden yedisine bir sebeple “başkan” diyorlar. Sınıf başkanı, dernek başkanı, kulüp başkanı, belediye başkanı vs… Önemli olan başkan olmak değil, fark yapan başkan olmak. Makamlar gelip geçici. Makamı bıraktığınızda arkanızda olumlu eseriz, değer bırakıp bırakmadığınız önemli. Gerisi boş.

Söyleşi
Kapak Söyleşisi
Yorum Yaz