Panorama

Romanlara yansıyan vatan sevgisi, vefa, kahramanlık...

Yazdığı tarihi romanlarla tanınan gazeteci Mehmet Uluğtürkan, dünyada eşine rastlanmayacak kahramanlık öyküleri içeren ‘Kurtuluş Savaşı’nın romanlara yeterince yansımadığı görüşünde… ‘Ateşten Gömlek’, ‘Üç İstanbul’, ‘Küçük Ağa’, ‘Kalpaklılar’, ‘Kurtlar Sofrası’ ve son yıllarda nerdeyse herkesin okuduğu ‘Şu Çılgın Türkler’ dışında sayılabilecek eser sayısının azlığına dikkat çeken Uluğtürkan, bu alanda yeni kalemlere ve yeni Kurtuluş Savaşı romanlarına ihtiyaç olduğunu söylüyor

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası27.02.2023
Romanlara yansıyan vatan sevgisi, vefa, kahramanlık...

Yazdığı tarihi romanlarla tanınan gazeteci Mehmet Uluğtürkan, dünyada eşine rastlanmayacak kahramanlık öyküleri içeren ‘Kurtuluş Savaşı’nın romanlara yeterince yansımadığı görüşünde… ‘Ateşten Gömlek’, ‘Üç İstanbul’, ‘Küçük Ağa’, ‘Kalpaklılar’, ‘Kurtlar Sofrası’ ve son yıllarda nerdeyse herkesin okuduğu ‘Şu Çılgın Türkler’ dışında sayılabilecek eser sayısının azlığına dikkat çeken Uluğtürkan, bu alanda yeni kalemlere ve yeni Kurtuluş Savaşı romanlarına ihtiyaç olduğunu söylüyor

Okuduğum ilk roman için hafızamı zorluyorum. Beni dönüp dolaştırıp Tarık Buğra’nın ‘Küçük Ağa’sına götürüyor. Rum Niko’yu, İstanbullu Hoca’yı, Çerkez Ethem’i, Kuvvacı Doktor Haydar Bey’i, Ali Emmi’yi doğduğum şirin ilçe Darende’de tanıdığım kişilerle canlandırıp kendimi Cihan Harbi’nden kasabası Akşehir’e dönen asker Çolak Salih’in yerine koyarak okuduğumu hatırlıyorum. Cihan Harbi’nden yenik çıkan Osmanlı’nın içerisine düştüğü durumu, kargaşayı, imkânsızlıkları ve sonrasında verilen kurtuluş mücadelesini bir kasaba vizöründen gösteren bu romanı çok beğenmiştim. İşgal yaşamamış olsa da çok yakınında bulunan Darende, o yılları nasıl geçirmişti? Darende’nin yanı başı sayılan Maraş’a kadar gelen düşman karşısında Darendeliler ne yapmıştı? O yıllarda Mustafa Kemal’in kongre düzenlediği Sivas’a bağlı olan Darende’de vatanın içerisinde bulunduğu durum nasıl değerlendiriliyordu? Sivas Kongresi’ne Darende’den kimler çağırılmış, kimler bu kongrede ilçenin temsilcisi olmuştu? Bu sorulara yanıt ararken bir yakınım bana 1959 yılının Mayıs ayına ait bir Milliyet gazetesinden bir kupürün fotokopisini gönderdi

Haber şöyleydi:
“Maraş kahramanlarından Mehmet Yücel’in oğlu Hamit Yücel, babasının vasiyetini son güne kadar yerine getirdi. 1919 senesinde Maraş Savunması’na katılmak üzere kendisi ve oğluyla birlikte 120 kişilik bir milis grubuyla yola çıkan ve Darende’de ‘Yeniceli Mehmet Ağa’ olarak anılan Mehmet Yücel’in savaşta şehit olan 48 adamının ailelerine yola çıkmadan önce söz verdiği gibi 40 yıl boyunca bakıldı. 14 Mayıs 1937’de hayata veda eden Mehmet Yücel’in sözü sonraki 22 yıl boyunca oğlu Hamit ve torunları tarafından hiç aksatılmadan yerine getirildi. Bölgenin saygı duyulan isimlerinden olan merhum Mehmet Yücel’in hayatta kalan son oğlu Hamit Yücel, babasının söz verdiği 40 yılın dolması münasebetiyle büyük bir davet tertip etti. 48 şehidin yakınlarının başkonuk olduğu davete 1000’e yakın misafir katıldı. Malatya Valisi Nâzım Arda ve Darende Kaymakamı Metin Sayer de duygulu anların yaşandığı yemeğe teşrif ettiler. Şenlik havasında geçen yemeğin sonunda Mehmet Ağa’nın oğlu ve torunları şehit aileleriyle tek tek helalleşti. Daha sonra aralarında Mehmet Ağa’nın silah arkadaşlarının da bulunduğu kişiler mezarlığa giderek Fatiha okudu.” Kupürü okuduğumda tarifi imkânsız duygular yaşadım. Söz verdiği silah arkadaşlarının ailesinin tüm sorumluluğunu, hem de 40 yıl üzerine almak, kendi oğlunla birlikte kurtuluş mücadelesine katılmak… Bu nasıl bir kahramanlık, nasıl bir vatan sevgisiydi? Böyle bir vefanın dünyada eşi var mıydı? Önümde, okuduğum ilk roman ‘Küçük Ağa’nın konusunu, kahramanlarını kıskandıracak kadar güçlü hikâye vardı. Gazeteci refleksiyle konunun detaylarını araştırmaya başladım. Yeniceli Mehmet Ağa’nın yakınlarına ulaştım. Sivas, Kahramanmaraş ve Ankara’da konunun izini sürdüm. Yaklaşık 2 yıl süren araştırmalarım sonrası ‘Madalyasız’ adlı romanımı yazdım. Doğan Kitap’tan yayınlanan ‘Madalyasız’, çıktığı yıl en çok okunan romanlar arasına girdi.

Kurtuluş Savaşı sürecimizi araştırdıkça atalarımıza olan minnetim arttı. Emperyalizme karşı yokluklar içerisinde dünyanın en meşru, en ahlaklı, en haklı ve en kutsal savaşını verenleri saygıyla anmaktan öte ne yapabilirdim… Bu çerçevede gördüğüm en büyük eksiklik İstiklal Mücadelemizi yeterince anlamamış olmamızdı. Anladığımızda ülkemizi daha çok sevecektik. Anladığımızda birbirimize daha sıkı bağlanacaktık. Anladığımızda bize emanet edilen vatanımızı daha müreffeh hale getirmek için üzerimize düşenin fazlasını yapma gayretinde olacaktık. Vatan sevgisini, kahramanlığı ve vefayı ilmek ilmek işlenmiş bir halı gibi önümüze seren Yeniceli Mehmet Ağa ve onun gibi değerlerin anlaşılmasının yanı sıra gelecek kuşaklara da tanıtılmasını, unutturulmamasını önemli buluyorum. 35 yılı geride bıraktığım gazetecilik yaşamımda yazarlığı öğrenme sürecim devam ediyor. Ve ben bu süreçte Kurtuluş Savaşımıza odaklanmaya devam ediyorum. Maraş Müdafaası’nı Yeniceli Mehmet Ağa ve silah arkadaşları penceresinden anlatmaya çalıştığım ‘Madalyasız’dan sonra Adana’nın kurtuluşunu Kuvvacı Sinan Tekelioğlu ve Fransız Komutan Binbaşı Mesnil’in günlüklerinden aktararak gözler önüne serdiğim ‘Kayıp Sancak’a gösterilen okur ilgisinden memnunum. 1918 ila 1921 yılları arasında verdiğimiz İstiklal Mücadelesi’nin romanlara yansımasını yeterli bulmuyorum. Elbette Halide Edib Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kemal Tahir, Mithat Cemal Kuntay, Peyami Safa, Samim Kocagöz, Atila İlhan, Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar, Turgut Özakman gibi değerli kalemler eşsiz eserler bıraktı. Ancak bugün genele “Kurtuluş Savaşımızın hangi eserlerini sayabilirsiniz?” diye sorulduğunda ‘Ateşten Gömlek’, ‘Üç İstanbul’, ‘Küçük Ağa’, ‘Kalpaklılar’, ‘Kurtlar Sofrası’ ve son yıllarda nerdeyse hepimizin gururla okuduğu ‘Şu Çılgın Türkler’ dışında sayılabilecek eser sayısı o kadar az ki… Üstelik diğer bir handikap da Kurtuluş Savaşı romanları ekseri olarak mücadelenin Batı Cephesi’nde geçen olay ve kişileri kapsaması… Özellikle Güney Cephesi’nde, Gaziantep’te, Adana’da, Kahramanmaraş’ta yaşanan ve henüz roman sayfalarına konu olmamış o kadar etkileyici anekdotlar, kahramanlar, figürler var ki… Demem o ki bu alanda yeni kalemlere ve yeni Kurtuluş Savaşı romanlarına ihtiyacımız var.

Söyleşi
Bölgesel Bakış
Merak Edilenler
Yorum Yaz