Spor ve eğlence endüstrisinin Türkiye’deki pazarı artık milyar dolarla ifade ediliyor. Her sene özellikle futbol yayın hakları üzerinden konuşulan tutarlar dudak uçuklatıyor. Maalesef spor endüstrisinden bahsederken akla hep ilk futbol geliveriyor. Kimse diğer branşların oyuncularını tanımıyor maçlarını da takip etmiyor. Küçük ama keyifli bir güruhu temsil eden önemli kitleyi saf dışı bırakarak konuşuyoruz tabi ki. Ancak ne yazık ki böylesine büyük bir endüstride her sene milyonlarca euroyu transfer sezonunda harcayan, büyük yatırımlar yapan ve dev vaatlerde bulunan kulüplerimiz ve başkanları, sürekli olarak bir başarısızlık hikâyesi yazıyor. Her gelen yönetici, giderken kuracağı bahanesini cebinde hazır getiriyor. Hal böyle olunca başarısızlık tabi ki kaçınılmaz oluyor. Son sezonlara dönüp bakıldığında dünya futboluyla kıyaslanabilecek bir tane elle tutulur başarımız yok. Global arenadan dönüp ülkemizde oynanan futbolu, sahalarda var olan görüntüyü ve yöneticilerin açıklamalarını ele aldığımızda da yine negatif veriler avucumuzda kalıyor. Peki, bu kötü gidiş nasıl düzelecek? Spor endüstrisinin düzelmesi için nelerin doğru yapılması gerekiyor? Asıl sorun nerede? Bu gibi sorulardan yola çıkarak ülkemizin spor camiası için önemli isimlerine mikrofon uzattık ve spor ekonomisini, yaşanan sıkıntıları konuştuk…
Türkiye’de son dönemde bu algı biraz kırılmaya başlamış olsa da, spor dendiğinde akla ne yazık ki sadece futbol ve bir elin parmağını geçmeyecek kulüpler geliyor. Köhne bir sıkışmışlığa mahkum edilen bu sektör çok büyük paraları yönetiyor. Her sene emekliliğine ramak kalmış yıldızları transfer eden ve milyon kitleleri peşinden sürükleyen futbol kulüpleri her yönetimden farklı bir muzdariplik yaşıyor ve sene sonunda tüm taraftarını hüsrana uğratıyor. Peki, yönetimsel açıdan sıkıntı nerede? Böylesine büyük ve önemli bir sektör nasıl olacak da kurtulacak bu kötü yönetimsel ağdan? Spor dünyasının önemli isimleri bu sayımızda bizlere sorunları ve çözüm önerilerini anlattı.
"5 KITADA İHRACAT YAPILIYORSA GENÇ YETENEK TRANSFERİ DE YAPILABİLMELİ"
Öncelikle klasik yönetim anlayışını terk etmek gerekiyor. Özellikle Anadolu kulüplerinde onlarca yıldan beri yönetim, kulüp yöneticiliği kartvizit olarak kullanım üzerine kurulmuş, şehrin ileri gelenleri, belediye temsilcilerinin kulüp içerisindeki görevleri genellikle gelişigüzel oluşturulmuş. Burası oturup sohbet etme, birkaç el oyun oynama mekânı olarak görülmüş. Bu anlayış şu an hızla değişiyor. Çünkü 4 büyükler gibi Anadolu kulüpleri de şu an futbol endüstrisinin büyüklüğünün farkında. Klasik kulüp yönetiminden profesyonelliğe geçip kurumsallaştığımız an Türk futbolu tahminlerin de ötesinde kabuk değiştirecek. Çünkü 85 milyonluk ülkede genç nesil var, tesisler var, en önemlisi çok coşkulu futbol sevgisi var. Önceden anne babalar çocukları top oynuyor diye kızarlar, hatta döverlerdi. Artık çocuklarını bize getirip futbolcu olmalarını istiyorlar, hatta araya adam koymaya kadar gidiyorlar. Çünkü bu işteki kazancın onlar da farkında.
Bu konuda ben de işe başladığımda ilk demecim şuydu; kulübü şirketim gibi yöneteceğim. Bu iş bence zaten tamamen böyle olmalı. Şu an kulüpler bu anlamda geçiş sürecindeler. En büyük hayalim Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkelerin futbol yönetimlerini birebir Kayseri sporumuza uyarlayarak kurumsallaşmak. Tıpkı başarılarını dünyaya kanıtlayan şirketlerimiz gibi. Ben 5 kıtada yüzlerce ülkeye ihracat yapıyorsam her yıl en az 2-3 genç yetenek çıkarıp dünyaya transfer edebilmeliyim. Son bir yılda iki büyük transfer gerçekleştirdim. Bu benim kadar diğer kulüplere de ilham oldu, bunu çok net biliyorum.
En popüler spor olan “profesyonel futbol”, artık dünyada ciddi bir endüstriyel sektör. Ülkemizde ise, profesyonel futbolun gideri gelirinden daha çok! Yani ülkemizde profesyonel futbol ithalata dayalı, satın almaya eğilimli bir sektör durumunda. Ülkemizde profesyonel futbol kendi gençlerimizin kazanç kapısı değil, çoklukla 30 yaş bandında olan yabancı uyruklu futbolcuların kazanç kapıları durumunda. Bu durum 84 milyon nüfusu olan, 32 milyon genci olan güzel ülkemiz için, kolay hazmedilebilir bir sonuç değil!
TESPİTLER!
Ülkemizde profesyonel futbol ekosisteminin çok kötü olduğu bir gerçek. Bu minvalde ortaya koyabileceğimiz tespitleri şöyle sıralayabiliriz;
Futbol profesyonel ama yönetenler amatör! Ülkemizde profesyonel futbol, değişik nedenlerle amatör olarak iş başına gelen başkanlar ve yöneticiler tarafından yönetilirler. Bu nedenlerini de şöyle sıralayabiliriz;
Devlet Politikası:
Özerk Yapı: Profesyonel futbolu kendi bileşenleri yönetmeli, profesyonel futbol özerk yapıya kavuşturulmalı. Aynen İngiliz Premier Ligi gibi, tüm kulüplerin doğal ortağı olduğu, TFF’den bağımsız ayrı bir şirket bünyesinde yönetmek.
Profesyoneller iş başına: Profesyonel futbolu, hevesli işadamlarının oyuncağı olmaktan kurtarmak ve profesyoneller tarafından yönetilmesine yönelik zorunlu ilke kararları çıkarmak gerek.
Denk Bütçe koşulu: Profesyonel futbol, adı üzerinde profesyonel olduğuna göre, profesyonel kulüpler denk bütçe ile yönetilmeli. Aynen iş dünyası gibi, işini iyi yapan profesyonel kulüp yaşar, işini iyi yapamayan kulüp zaman içinde batar.
Borçlardan başkan ve yöneticilerin maddi sorumluluğu: Şirket olmayan ve dernek statüsünde yönetilen profesyonel kulüp başkan ve yöneticilerinin kendilerinin devraldığı borçtan daha fazla borç yapmaları durumunda, fazla yaptıkları borçtan tamamen sorumlu olacakları kanun çıkarmak.