Yazarlar

Kültürel mirasla harmanlanan binlerce yıllık gelenek

1,1 trilyon Dolarlık ekonomisi ile dünya turizm gelirlerinin yüzde 27’sini tek başına “Gastronomi Turizmi” oluşturuyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası09.05.2023
Kültürel mirasla harmanlanan binlerce yıllık gelenek

1,1 trilyon Dolarlık ekonomisi ile dünya turizm gelirlerinin yüzde 27’sini tek başına “Gastronomi Turizmi” oluşturuyor. Türkiye’nin de son yıllarda bu pastadan pay almaya başladığını görmek ise memnuniyet verici. Binlerce yıllık köklü geçmişiyle Türk gastronomisi, dünyadaki en zengin mutfaklar arasında yer alırken tarih kokan bu lezzetler, ülke turizmi açısından da oldukça kritik bir yerde duruyor. Öyle ki; Türkiye’ye ilgi gösteren turistlerin yüzde 3’ü gastronomisi için bu topraklara gelirken söz konusu rakam, turizm gelirimizin yüzde 5’ini oluşturuyor.

Gastronomi üzerinden daha iyi bir dünya oluşturma fikri son yüzyılda bu sektörün gelişmesini ve hızla büyümesini sağladı. Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkeler gastronomi turizminden büyük paylar alırken özellikle son yıllarda kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan Türk gastronomisinin de payının yükseldiğini görmek mümkün. Aslında Türk mutfağının organikliği, tazeliği ve pişirme yöntemleri sayesinde kaliteli şeflerimizin elinden çıkan o muhteşem yemekler, dünya gastronomisinde büyük bir fark oluşturuyor. Köklü bir tarihe sahip ve çok zengin bir kültürel altyapısı olan Türk mutfağını sürdürülebilir kılmanın yolu da ancak güçlü bir Türk gastronomisinden geçiyor. Yine bu coğrafyanın bir değeri olan yöresel yemeklerimizin varlığını ve ürün çeşitliliğini korumak, tarım ve hayvancılığı teşvik etmekte ancak gastronomi ile mümkün görünüyor. Dolayısıyla gastronomisine önem veren ülkeler birçok alanda bir adım öne geçiyor.

GASTRONOMİ VE SANAT

Bir anlamda yemeğe duyulan aşkla işini yapanların oluşturduğu sektöre “Gastronomi”, mutfaktaki bu aşkı bir sanata dönüştürebilene de “Şef” deniliyor. Gastronomideki şef, beceri ve hayal gücünü katarak misafirlerini etkileyen bir nevi sanatçı rolündedir. Gastronominin diğer bilim dalları ile kesişme noktalarından biri de sanattır.

Şefin yemeğini hazırlarken daha güzelini ortaya koyma çabası, gastronomiyi, sanat ile ilişkili bir alan haline getiriyor. Bu mesleği sıradan olarak görmek büyük haksızlık olur. Bir ressam, tablosuna vurduğu fırça darbelerinden nasıl büyük bir haz alıyorsa aynen onun gibi leziz yemekleri hazırlayan şef de aynı duyguyu yaşıyordur. Dolayısıyla gastronominin bilimsel yönü olduğu kadar, sanatsal bir yönü de bulunuyor.

GASTRONOMİ TURİZMİ


Gastronomi, salt lezzetli bir yemek yapmak ya da şahane sunumu olan bir tabak değildir. Arka planında kocaman bir ekonomiyi canlı tuttuğu ve ülkemizde ciddi bir gelir oluşturduğunu da bilmek gerekir. Hele ki bunu turizmle birleştirdiğinizde inanılmaz bir hacimle ülke ekonomisini şaha kaldıracak bir büyüklüğe ulaştığını rahatlıkla görebilirsiniz. 1,1 trilyon Dolarlık ekonomisi ile dünya turizm gelirlerinin yüzde 27’sini tek başına “Gastronomi Turizmi” oluşturuyor. Türkiye’nin de son yıllarda bu pastadan pay almaya başladığını görmek memnuniyet verici. Özellikle bu anlamda gastronominin bir turizm çeşidi olarak sunulması ve yerel GastroTur’lar düzenlenmesi yerel yemek kültürümüzün tanıtımına da kapı aralayacaktır.


EKONOMİK HAYATA DEĞER KATANLARDAN

Günümüzde, 20. yüzyılda başladığı düşünülen gastronominin, kişisel yetenekleri ön plana çıkarmada bir fark oluşturduğu, piyasalarda ve ekonominin içinde bir ağırlığının olduğunu pekâlâ rahatlıkla söyleyebiliriz. Gastronominin ekonomiden bağımsız düşünülmesi neredeyse imkânsız. Nitekim son zamanlarda “GastroEkonomi” başlığında yapılan çalışmaları sık görür olmamızın nedeni de bu. Yine gıda, hayvancılık gibi sektörlerle de sürekli iç içe bulunan gastronomi, başta bölgesel kalkınmaya yardımcı oluyor, toplumun refah seviyesini yükseltiyor, sosyalleşmeyi artırıyor, doğal çevreyi iyileştirici bir güç oluşturuyor ve sürdürülebilirliğe katkı sağlıyor. Yani gastronomi, yerel yemek kültürü gibi unsurlarla yakın ilişki içinde olduğundan, yöreselliği ön plana çıkararak ekonomimize büyük miktarlarda katma değer sağlıyor. Ülkemizde yapılan gastronomi festivallerinin de Türk yemek kültürünün dünyaya tanıtılmasında çok faydalı olduğu söylenebilir. Buradan çıkarılabilecek yegâne sonuç, evet gastronomi, ekonomik hayata bir değer katıyor.


DUYARLI SEKTÖR GASTRONOMİ

Ülke olarak geçirdiğimiz büyük afet dönemlerinde de gastronomi çok önemli bir rol oynamaktadır. Sektörde faaliyet gösteren restoranlar, şefler, çalışanlar bu aşamada devreye girerek depremden etkilenen yüzbinlerce vatandaşa kendi imkânlarıyla yardıma gittiler, yemekler pişirdiler. Sektördeki şefler, bize yardımlaşma nasıl olur gösterdi. Ayrıca sektör zor durumdayken bu yardımlar yapıldı. Çünkü birkaç yıl önce yaşanan pandemi ve son olarak meydana gelen yüzyılın depremi, gıda sektörünü ve gastronomiyi ciddi bir biçimde etkilemişti. Deprem bölgesinde etkilenen tarım alanları ve gastronomiye dair zarar gören mekânlar da hem bölgenin hem de Türkiye ekonomisinin önemli bir gelir kaynağı niteliğindeydi.

TÜRKİYE’NİN GASTRONOMİ DURAKLARI

Her ülkenin hatta her şehrin coğrafi özelliklerinin etkisi ve geçmişten gelen mirasla nesilden nesile aktarılan bir yemek kültürü vardır. Türk mutfağı, Çin ve Fransız mutfakları ile birlikte dünyanın en zengin mutfaklarından biri olarak kabul edilir. Dünya mutfağında söz sahibi olmaya başlayan ülkemiz, gastronomi alanında son yıllarda büyük bir ivme yakaladı. Dört bir yanı tarih kokan Türkiye’de binlerce yıllık tarihiyle ön planda olan birçok gastronomi durağımız var. Bunlardan bazıları ise uluslararası arenada tescillenmiş durumda. UNESCO tarafından gastronomi dalında ‘Yaratıcı Şehirler’ unvanına sahip olan şehirlerimiz; Gaziantep, Hatay ve Afyonkarahisar şeklinde sıralanıyor. 81 ili kapsayan Lezzet Haritasına göre de Türkiye, 2 bin 205 çeşit yöresel yiyecek ve içecekten oluşan zengin mutfağıyla dünyanın en önemli mutfakları arasında yer alıyor.

Gündem Koridoru
Yorum Yaz