Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, Türkiye açısından gerek ekonomiye sağladığı katma değer gerekse istihdama verdiği destekle en önemli iş kollarının başında geliyor. Sahip olduğu faaliyet hacmi ve net ihracatçı olarak döviz kazandırıcı niteliği ile önemli yere sahip olan bu sektörde artık kaliteli ve hızlı olmak yetmiyor. Markalaşma ve tasarım anlamında da önemli adımlar atılması ve “Made in Türkiye” algısının güçlendirilmesi için çalışmalar yürütülmesi gerekiyor. Peki bu işe nereden başlanmalı? İstanbul’u modanın merkezi haline getirmek için hangi adımlar atılmalı? Gelin bu soruların yanıtını birlikte arayalım…
Dünyada her alanda rekabetin yoğunlaşması, teknolojide yaşanan yenilikler, iletişim ve ulaşımın kolaylaşması ile ticaret farklı bir boyut kazandı. Bu durum tüketicilerin eskiye göre daha da bilinçlenmesine ve tüketici taleplerinde farklılaşmalara yol açmakla beraber, küresel marka olmanın da yolunu açtı. Hâl böyle olunca, dünyayı tek pazar olarak gören işletmeler uluslararası markalaşma sürecini başlatarak önemli yollar kat etti.
Uluslararası piyasada markalaşma tüketiciyi koruma, fiyatların istikrarlı olması, ürün kalitesinde iyileşme, marka imajında güçlenme gibi birçok faydayı beraberinde getirir. Günümüzde küresel rekabet koşullarında ayakta kalabilmek için firmaların mal ve hizmetlerinde marka oluşturabilmeleri devletin de desteği ile iyi bir pazarlama aracına dönüşür. Hazır giyim sektörü, imalat sanayii içinde ihracat geliri en fazla olan ve en yüksek net döviz girdisi sağlayan sektörlerin başında geliyor. Sektör aynı zamanda markalaşma sürecine en hızlı adapte olabilecek ve zaten güçlü olduğumuz hazır giyim ve konfeksiyonda daha büyük açılımlar yapmamıza olanak sağlayacak bir potansiyele sahip. Sektördeki rakamları, markalaşma algısını, İstanbul’un moda merkezi olma yolunda hangi adımları atması gerektiğini ve fuarların sağladığı avantajları sektörün en önemli temsilcilerine sorduk…
RAKAMLAR NE SÖYLÜYOR?
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı, Aralık 2022’de bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,1 artarak 23 milyar Dolar seviyesinde gerçekleşerek rekor kırmıştı.
Hazır giyim ve konfeksiyon sektörü ise, Ocak-Aralık 2022’de bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,8 artışla 21 milyar 205 milyon Dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Böylelikle sektör, tüm zamanların en yüksek yıllık ihracatına ulaştı.
Sektörün Aralık 2022 ihracatının 1,2 milyar Dolarlık bölümü İstanbul’dan yapılırken İstanbul’u, sırasıyla 120 milyon Dolarla İzmir ve 111 milyon Dolarla Bursa takip etti.
Sektörde Aralık 2022’de en fazla dış satım yapılan ülke, 315 milyon Dolarla Almanya olurken Almanya’yı, 150 milyon Dolarla Hollanda ve 131 milyon Dolarla Birleşik Krallık izledi.
Sektör, Ocak-Aralık 2022’de ise Almanya’ya 3,6 milyar Dolar, İspanya’ya 2,6 milyar Dolar ve Birleşik Krallık’a 2 milyar Dolarlık ihracat yaptı. TİM verilerine göre, Aralık 2022’de 180 ülke ve bölgeye ihracat yapan hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, aynı dö[1]nemde ülkenin toplam ihracatından yüzde 7,5 pay aldı. 2022 yılının tamamında ise 215 ülke ve bölgeye ihracat yapan sektör, ülkenin toplam ihracatında yüzde 8,3 paya sahip oldu.

TÜRK MALI ARTIK BİR DÜNYA MARKASI
Hazır giyim sektörünün olmazsa olmazları arasında hiç şüphe yok ki fuarlar yer alıyor. Bu yıl dördüncüsü düzenlenen İstanbul Hazır Giyim ve Moda Fuarına katılan Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Türkiye’nin sektörde geldiği son durumdan bahsetti. Bakan Bolat, “Türkiye 32 milyar Dolarlık ihracatını sadece bir sektörde yapar konuma ulaştı. Geçen yıl ulaştığımız rakam 254 milyar Dolardı. Bu yıl son 12 aya baktığımızda aynı seviyelerde ilerlerken yüzde 2 civarında bir artış var. Bunun sebebi, üreten piyasalarda Batı ülkelerinde ciddi bir durgunluk var ve ticarette de çok ciddi bir yavaşlama var. Avrupa’nın en büyük hazır giyim ve moda fuarını desteklemekten büyük bir mutluluk ve memnuniyet duyuyoruz. Fuarda 366’sı yerli 15’i yabancı toplam 381 katılımcının olması çok yüksek bir rakam” dedi.
Bakan Bolat, bugün artık “Türk malı, Türk ürünü” dendiği zaman bir Avrupa ve dünya markasından bahsedildiğini belirterek, tekstilde ve konfeksiyonda artık Avrupa’da 3’üncü, dünyada 7’nci sırada olduklarını söyledi.
Bakan Bolat, tekstil ve konfeksiyonun Türkiye için hayati bir sektör olduğunu belirterek, “Biz daima bu sektörün, bütün üretimin ve yatırımın yanında yer alacağız. İşçimizin, esnafımızın, çiftçimizin, emeklimizin, tacirimizin yanında olduğumuz gibi ihracatçılarımızın, sanayicilerimizin de yanında her zaman, 7 gün, 24 saat yer alacağız, onlar için, ülke ekonomisini güçlendirmek için çalışmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

HAZIR GİYİM VE TEKSTİL EN KRİTİK SEKTÖRLERDEN
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, “2000 yıl önce bir bilge ‘rotası belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez’ demiş. Bizlerin sizlerle beraber ortaya koymuş olduğu rota belli. Türkiye’yi ihracatta ilk 10 ülke arasına çıkarma hedefiyle beraberce çalışıyoruz. 2028 vizyonunda bu yolculukta üç sınavımız olacak. 2028’de 400 milyar Dolarlık mal, 200 milyar Dolarlık hizmet ihracatı için 27 sektörümüz, 115 bini aşan ihracatçımız ve 60 bin ihracatçı kimliğimizle gece gündüz demeden çalışıyoruz. 2021’de ve 2022’de sakin sularda çok mesafe kat ettik. Ancak bugün fırtınalı okyanusta dalgalara karşı yol almaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi yaklaşık bir yıldır küresel pazarlarda talep yavaşlaması devam ediyor. Ancak biz geçen yıla göre hemen hemen başa baş noktadayız” dedi.
Gültepe, hazır giyim ve tekstilin, katma değerli üretim, istihdam ve ihracata katkısı ile en kritik sektörler arasında yer aldığını söyleyerek, “İki sektör toplamda 32 milyar Dolar ihracatın altına imzayı atıyor. Orta vadede hedeflerimiz hazır giyimde 40, tekstil sektöründe ise 20 milyar Dolarlık ihracata imza atmak. Üretimde marka kimliğimizle, tasarım gücümüzle, yetişmiş insan kaynağımızla, markalarımızla bu potansiyele sahibiz. Fuar katılımları, ticaret ve alım heyetleri organizasyonlarıyla pazar çeşitliliğimizi artırmanın yollarını arıyoruz. Ve elbette Made in Türkiye algısını daha da güçlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

MARKALAŞMADAN TAVİZ VERİLMEMELİ
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, ise hazır giyim ve konfeksiyon sektörünün rekabetçiliğini koruyabilmesi için markalaşmadan, tasarımdan, katma değerli üretim ve donanımlı insan gücünden taviz vermemesi gerektiğinin altını çizdi.
Avdagiç, sektörde fuarların oldukça etkili olduğunu belirterek şöyle konuştu; “Hazır giyimde parça parça yapılan fuarları tek çatı altında birleştirdik. Böylece Türkiye’nin çok büyük bir ihraç kalemi olan hazır giyim sektörünün dünya çapında bir fuara sahip olması fikrini adım adım hayata geçiriyoruz. Bu fuar yıl geçtikçe moda ve hazır giyim dünyasının referans fuarı haline gelmeye devam edecektir.”

AMACIMIZ; KATMA DEĞER, İHRACAT VE TASARIM
Hazır Giyim ve Moda Fuarı İFCO’nun sektörün 30 yıllık hayalinin bir ürünü olduğunu söyleyen İstanbul Hazır Giyim Ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkan Yardımcısı Mustafa Paşahan, “Bütün sektör, birlik ve dernekleri bir araya getirdik. İşin sonunda uzlaştık ve İFCO’yu ortaya çıkarttık. ‘Türkiye’de böyle bir fuar olur mu?’ diye tereddüt eden birçok insan vardı. Biz, ‘Bu işi dünya yapıyorsa biz de yaparız’ diyerek elimizi taşın altına koyduk. Dünya genelinde Ağustos ayında gerçekleşen bütün fuarlarda bir duraklama oldu ancak standından halısına, katılımcısından alıcısına kadar gerçekten çok başarılı bir süreç geçirdik. Bizim amacımız; katma değer, ihracat ve tasarım. Şimdi sırada Fashion Week haftamız var. Şimdiki hedefimiz onu güçlendirmek. Türkiye’yi dünyada sektöre tanıtacak bir şeye ihtiyaç vardı. Fashion Week’le beraber Türkiye’nin moda algısını çok daha yukarı taşıyacağımızı düşünüyoruz” dedi.
“Modanın yeni başkenti İstanbul mu olacak?” sorusuna yanıt veren Paşahan, şöyle konuştu; “İstanbul moda merkezi, Anadolu da üretim üssü olmak zorunda. Fuar’ı Fashion Week ile destekleyerek tanıtım kısmındaki eksiğimizi tamamlayacağız. İşte o zaman biz bir moda ülkesi olacağız. Bunu yapmak çok zor bir hayal değil. Zaten tekstilde ülke olarak yüzde 100 başarılıyız. Biz fason ülkesi olarak tanınıyoruz ama bizim çok iyi markalarımız var. Fuar ile beraber sadece markalara değil ihracata da katkı sağlayacağız. Çalışmalara başladık. Şubat ayında çok daha iyisini yapmayı hedefliyoruz.”
“TANITIM NOKTASINDA EKSİKLERİMİZ VAR”
Türkiye’nin ürün ve katma değerli ihracatı artırması gerektiğini ifade eden Mustafa Paşahan, “Tasarımın olmadığı yerde katma değer olmaz, katma değerin olmadığı yerde de ihracat artmaz. İşte o yüzden fuar olarak tasarımcılarla içli dışlı olarak çalışıyoruz ve onları destekliyoruz. Mevcut durumda bence çok kötü değiliz. Tanıtım noktasındaki eksiklerimizi tamamlayarak Avrupa ve dünyada öne çıkabiliriz. Tanıtım noktasında fuarlar birinci etken” diye konuştu.
Sektörün ihracat rakamlarına da değinen Paşahan, “2022 yılını 21,2 milyar rekor bir ihracatla kapattık. İlk yedi ayda şu an rakamsal olarak yüzde 7’lik bir eksimiz var. 9’uncu ay itibarıyla toparlanmaya geçeriz diye düşünüyoruz. Dünyadaki bütün markaların alım gücü düştü. Daha doğrusu insanların alım gücü düştü. Eskiden bir pantolonu 300-400 TL’ye alabiliyorken şu an 2 bin, 3 bin TL civarında bir fiyat isteniyor. O zaman 3 tane pantolon alabiliyorken şimdi bir taneyi zor alabiliyorsun. Bütün dünyada insanlar şu an beklemede çünkü dünyada bir kriz var. Türkiye ekonomisi biraz daha fazla etkileniyor ve kırılgan ama 9’uncu ay itibarıyla ihracatın iyileşeceğini düşünüyorum. Hazır giyimde sene sonu rakamlarını yakalarsak çok büyük bir başarı elde etmiş oluruz. İhracatı geliştirmenin olmazsa olmazlarından olan tasarımda hiç de fena değiliz. Sadece Türkiye olarak tanıtım noktasındaki eksiklerimizi tamamlayarak sektörü canlandırabiliriz” dedi.
Sektörün sorunlarına da değinen Mustafa Paşahan, pandemi sonrası hem madde ve insan kaynağında bir değişim süreci başladığını söyleyerek, “Şu an fiyat konusunda en çok sorun yaşadığımız şey ham madde. Biz pandemiden bu yana birçok müşteriyi kaçırdık. Bunun sebebi 1 TL’lik ürünü 5-10 TL’ye satmaya başlamamız. Bu şekilde müşterileri küstürdük. Müşteriyi geri getirmek ise bir süreç gerektiriyor. 30 yıllık sektör geçmişimde hükümet ve bakanlıkların STK’lılar ve iş dünyasıyla içli dışlı olduğunu görmedim. Bu da bence bir adım, insanları dinliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir devlet bunun da altından kalkarız” dedi.
KEŞKELER GERÇEK OLUYOR
Devletin sektöre verdiği teşviklerden bahseden Paşahan, bu teşviklerin büyük bir bölümünün Doğu Anadolu ve 6’ncı Bölgelere verildiğini belirtti. Mustafa Paşahan, “Bazen keşke dediğimiz şeyler olur, işte teşvik konusu da keşkelerimizden. Keşke daha erken yapılsaydı. Türkiye’deki iş insanımız farklı ülkelere gitmek yerine Doğu Anadolu’ya gitseydi. Keşke İstanbul’u modanın merkez üssü yapma çalışmaları 2000’li yıllar hatta daha öncesinden başlasaydı. Bugün belki de bizim fabrikalarımız Mısır, Romanya, Sırbistan yerine Türkiye’de olacaktı. Ancak hatanın neresinden dönersen kardır. Çalışacağız ve yapacağız” diye konuştu.
SEKTÖRÜN YENİ TRENDİ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE DİJİTALLİK
Sürdürülebilirlik konusunda rakiplerimizden oldukça önde olduğumuzu söyleyen Paşahan, Anadolu’daki firmaların birçoğunda artık yenilenebilir enerji kullanıldığını söyledi. 2025 yılının bu konuda bir kırılma noktası olacağını ve herkesin buna hazırlıklı olması gerektiğini söyleyen Mustafa Paşahan, son olarak şunları söyledi; “Avrupa’daki en üst markalara çalışmak için zaten buna hazır olmak zorundasınız. Olmazsanız müşteriyi kaybedersiniz. O anlamda ülke olarak çok bilinçli olduğumuzu söyleyebilirim. Yeşil mutabakat, karbon ayak izi ile ilgili 7 milyon Euro’luk bir projeyi dijital dönüşüm merkezimizde yürütüyoruz. Karbon ölçme merkezi kurup firmalara hızlı bir şekilde destek sağlayacağız. Dijital dönüşümle alakalı toplamda 12.5 milyon Euro’luk bir projeyi sektöre kazandırdık.”

HAZIR GİYİMDE LOJİSTİĞİN ÖNEMİ
Hazır giyim sektörü ülke ihracatında lokomotif sektörlerden biri. Geçtiğimiz yılı 21 milyar Dolar ihracatla kapatan sektör, bu yılın ilk yarısında 10 milyar Doların üzerinde bir rakama ulaştı. Bu önemli sektör için vazgeçilmez bir diğer sektör ise lojistik. Sertrans olarak hazır giyim sektörüne 30 yılı aşkın bir süredir hizmet verdiklerini söyleyen Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, “Dünya hazır giyim sektörünün devlerinin yıllardır lojistik hizmet sağlayıcısıyız. Gerek uluslararası nakliyedeki askılı ve hızlı taşıma çözümlerimiz gerek e-ticaret lojistiğindeki 10 yılı aşkın sürelik hazır giyim tercümemiz gerekse serbest depo ve antrepo tarafında kapasite ve kabiliyetlimizle hazır giyim lojistiğinde ülkemizin en tecrübeli lojistik şirketiyiz. Bu tecrübe ve global markalarla olan uzun süreli iş birlikleri, hazır giyim sektöründe global markaların lojistik ihtiyaçlarını deneyimleme ve bu alandaki yeni trendleri takip edebilme imkanını verdi bize. Bu tecrübe, tek çatı altında tüm lojistik ihtiyaçların çözümünün hazır giyim lojistiğinin artık kaçınılmaz bir gerçeğini göstermekte. Pandemi süreci de tek çatı altında çözümün hizmet verdiğimiz markalara sağladığı avantajları daha net görme açısından önemli imkanlar sağladı” diye konuştu.
LOJİSTİK HİZMETLER HAZIR GİYİMİ BİR ADIM ÖNE TAŞIYOR
Günümüzde, lojistik ihtiyaçların “tek çatı altında” çözülebilmesi her zamankinden çok daha önemli bir noktaya geldi. Hızın, esnekliğin, stok doğruluğunun hiç olmadığı kadar öne çıktığı bir süreçte olduğumuzu aktaran Keleş, “Hazır giyim sektöründe de rekabette hız, ürünün bulunabilirliği, teslimat, depolama ve entegre lojistik faaliyetleri oldukça büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, küresel pazarlardaki değişimlere hızlı yanıt verebilen, ürün ve hizmetleri ihtiyaçlara göre şekillendirebilecek kadar esnek ve kâr marjını koruyabilecek kadar verimli bir tedarik zinciri yönetimi imkânı sunan lojistik şirketleri, hazır giyim sektöründe markaları bir adım öne taşıyor. Sertrans olarak biz bu imkânı yerelde ve globalde birçok hazır giyim markasına uzun süredir sunuyoruz” dedi.
“HIZ MAKSİMUM SEVİYEYE ÇIKIYOR”
E-ticaretin hızlı yükselişiyle bu alanda büyümek isteyen hazır giyim markalarının en önemli iş ortakları lojistik şirketleri oldu. Hız, stok doğruluğu ve verimliliğin maksimum önemde olduğu e-ticaret lojistiğinin, hazır giyim markalarının son dönemde en çok ihtiyaç duyduğu alan olduğunun altını çizen Nilgün Keleş, “Bu durum lojistik sektörünün sadece kapasite anlamında değil teknolojik anlamda da ha zır giyim sektörünün ihtiyaçlarına cevap verir nitelikte bir hizmet kapsamına geçişini zorunlu kılıyor. Bu anlayışla Sertrans olarak geçtiğimiz aylarda önemli bir teknolojik çözümü devreye aldık. Ar-Ge merkezimiz tarafından geliştirilen lojistik sektörünün ilk yapay zekâ destekli WMS yazılımı Akıl İşi ile hazır giyim sektörü markalarına büyük bir avantaj sağlıyoruz. Sipariş gruplama ve toplama rotası oluşturma süreçlerini yapay zekâ ile yapan ilk ve tek depo yönetim sistemi olan uygulamamız sayesinde, depo bünyesinde gerçekleşen tüm operasyonlar hatasız ve etkin bir şekilde yönetiliyor. En hızlı rota saniyeler içinde tespit edilerek ürün toplama süreci en kısa sürede tamamlanıyor ve böylece hazır giyim markalarının e-ticaret lojistiğinde operasyonel hız maksimum seviyeye çıkıyor. Bu ve buna benzer çözümler arttıkça Türk hazır giyimcilerinin dünyadaki rekabet gücünün de artacağına inanıyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE, AB’NİN EN BÜYÜK ORTAKLARINDAN
Laleli ülkemizin en önemli ticaret merkezlerinden biri. Öyle ki bir dönem bavul ticareti ile Türkiye’deki krizleri engelledi. Hazır giyim sektörünün de kalelerinden olan bölgenin dünyada yaşanan olumsuzluklardan etkilendiğini söyleyen Laleli Sanayici ve İş insanları Derneği (LASİAD) Başkanı Gıyasettin Eyyüpkoca, “Laleli dünya mozaiğinin birebir yansıması olduğunu gözlemlediğimiz bir alan. Bu bölgede faaliyet gösteren birçok firmanın kriz yönetimini zamanla çok geliştirdiğini söyleyebiliriz. Sebebi ise konjonktür de yaşanan tüm olaylar direkt olarak Laleli esnafının iş yaşamını etkilemekte. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki Laleli dünyanın en büyük açık hava alışveriş merkezi. Hiçbir böl[1]gede bulamayacağınız dokuya sahip. Gerek tarihi dokusu, gerek ticareti ile göz bebeği olan bir bölge. Bölgede zaman ile yaşanan değişim ve gelişmeler aslında Türkiye’nin bir yansıması” dedi. Tekstilde güçlü geçmişe sahip olan Türkiye’nin tasarım konusunda geldiği noktayı değerlendiren Eyyüpkoca, “Geleneklerin evrimi, ekonomik büyüme ve satın alma gücünün artışı ve sosyal ağların gelişimiyle paralel olarak, Türk modası, uluslararası moda trendlerini rahatça içine alır konuma geldi. İstanbul, gündelik tarz, hazır giyim, sokak modası ve özellikle kentsel şıklığın tüm çeşitlerini gördü. Şimdi eskisinden daha fazla genç Türk tasarımcı, moda baş[1]kentlerinin fuar ve podyumlarında kendilerini kanıtlamaya davet ediyor” şeklinde konuştu.
“TÜRK ÜRÜNLERİ KALİTESİ İLE TANINIYOR”
İstanbul’un dünyada modanın başkenti vizyonunda olduğunu söyleyen Gıyasettin Eyyüpkoca, “Avrupa, Asya ve Afrika’nın yaratıcı kültürlerinin etkilerinin birleştiği yerde olmasının en büyük avantaj olarak söylenebilir. Bugün dünya çapında kalitesi ile tanınan Türk hazır giyim endüstrisinin gücü (Avrupa Birliği’nin Çin’den sonraki en büyük ikinci ortağı arasına yükseldi), Türk stilistlerinin ve İstanbul tasarımcılarının gücünü de açıklıyor. İstanbul hali hazırda bir moda baş[1]kenti ve gelişmesi adına sektörün tüm önde gelen kuruluşları düzenledikleri farklı etkinlikler ile bu hedefi büyütmek adına tüm çabayı gösteriyorlar. Bunun en son örneği olarak İstanbul Fashion Connection’ı (İFCO) gösterebiliriz” diye konuştu. Son olarak gelecek planlarından bahseden Eyyüpkoca şunları söyledi; “Laleli, bölge olarak biraz daha eski usul sıcak ticaretin hakim olduğu bir bölge ama pandemi ile birlikte dünyada değişen ve daha teknoloji ile harmanlanmış ticaret olgusuna Laleli de çok çabuk adapte oldu. Bu nedenle teknolojiyi yakında takip ettiğimizi gözlemleyebilirsiniz. Firmalarımızın en büyüğünden en küçüğüne kadar teknolojik bir alt yapı geliştirdiğini söyleyebiliriz. Bizler Laleli de faaliyet gösteren iş insanları olarak artık iş yaşamımızda teknolojinin vaz geçilmez bir olgu olduğunun bilincindeyiz ve çalışmalarımızı daha teknoloji odaklı devam ettiriyoruz. Sürdürülebilirlik çağımızın konusu bizimde kendi adımıza bölgemiz adına vaz geçilmez başlıklarımızdan bir tanesi çünkü dünyanın kaynaklarının yeterliliğinin konuşulduğu bu günlerde yaptığımız her işin, ürettiğimiz her ürünün biraz daha sürdürülebilir olmasına özen gösteriyoruz. Bu konuda dünyayı takip ettiğimizi ve bu bilinçle firmalarımızı da geliştirebilmek adına farklı eğitim faaliyetleri yürütüyoruz.”

EN BÜYÜK SIKINTIMIZ PAZARLAMA
Sportempt Kurucu CEO’su Anıl Gültepe ise tasarımda başarılı olduğumuza değinerek şöyle konuştu; “Türkiye için markaların üretim üssü demek yanlış olmaz. Ancak fason üretimden markalaşma sürecine henüz tam anlamıyla geçemediğimizi söyleyebilirim. Fransız ve İtalyan markalarını yakalamamız için önümüzde biraz daha süreç var. Markalaşma sürecine geçmemiz için ülkelerin repütasyonu oldukça önemli. Ülke olarak en büyük sıkıntımız ne yazık ki pazarlama. Cennet gibi bir ülkemiz olduğu halde tanıtım noktasında büyük sıkıntı çekiyoruz. Tasarım ve üretimde başarılıyız. Made in Türkiye algısında da iyiyiz ancak insanlar hala o güven unsurunu hala tam anlamıyla aşamadı. Bu sebeple de ürünlerimiz bir Fransız ve Alman markaları kadar tercih edilmiyor. Burada da güven unsurunun önemi çıkıyor karşımıza.”