Yazarlar

İklim krizi geleceğin değil bugünün sorunu

Artık negatif emisyona geçilse dahi iklim krizinin sonuçlarının dünyayı etkilemeye devam edeceğini söyleyen Hedefler için İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk, “Öncelikle konuya bakış açımızı değiştirerek, iklim krizinin varsayıma dayanan gelecekle ilgili değil, bugünün somut sorunu olarak değerlendirilmesi gerekiyor” diyor. Diğer yandan iklim politikalarının artık sadece iklim ve çevre ile sınırlı değil, ekonominin tam içinde yer aldığını belirten Ünlütürk, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın da bunun iyi ve öncül örneklerinden olduğunu vurguluyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası17.11.2021
İklim krizi geleceğin değil bugünün sorunu

Artık negatif emisyona geçilse dahi iklim krizinin sonuçlarının dünyayı etkilemeye devam edeceğini söyleyen Hedefler için
İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk, “Öncelikle konuya bakış açımızı değiştirerek, iklim krizinin varsayıma dayanan gelecekle ilgili değil, bugünün somut sorunu olarak değerlendirilmesi gerekiyor” diyor. Diğer yandan iklim politikalarının artık sadece iklim ve çevre ile sınırlı değil, ekonominin tam içinde yer aldığını belirten Ünlütürk, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın da bunun iyi ve öncül örneklerinden olduğunu vurguluyor.

İklim krizinin önüne geçmek adına gelecek nesiller ve kendi geleceğimiz için hangi kavramları olmazsa olmazlarımız arasına almalıyız?
İklim krizi ve çevresel sorunlara yönelik bilgimizi, farkındalığımızı artırdığımızda eylemsiz kalamayacağımızı düşünüyorum. Yakın geçmişte, geleceğin sorunları olarak gördüğümüz konular artık dünden gelen sorunlar oldu. Tüm
ülke olarak kamudan iş dünyasına, akademiden sivil topluma, kurumlardan bireylere acilen harekete geçmeli ve alabileceğimiz tüm sorumlulukları yerine getirmeye başlamalıyız. Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporu da bu durumu açıkça gözler önüne seriyor.

Artık negatif emisyona geçsek dahi iklim krizinin sonuçları bizi etkilemeye devam edecek. Bu nedenle öncelikle konuya
bakış açımızı değiştirmeli, iklim krizini varsayıma dayanan gelecekle ilgili değil, bugünün somut sorunu olarak değerlendirmeliyiz. İş dünyası tüm aktörleriyle kıt kaynakların etkin, verimli kullanımı ve yeniden kullanımı için gerekli çalışmaları yürütmeli, kamu nezdinde gerekli düzenlemeler ve teşvik modelleri oluşturulmalı, bireylerin tüketimlerinde kayıp değerleri en aza indirecek uygulamalar başlamalı, sorumlu tüketim bilinci aşılanmalı. Yarın işimizi yapacak hammaddeyi, toprağı, suyu bulamadığımızda, iklim krizi nedeniyle oluşan afetlerde yatırımlarımızı kaybettiğimizde zaten işimizi yapamaz hale geleceğiz. Nitekim, maliyet avantajı sağlama amacıyla çevresel duyarlılığı gözetmeden yaptığımız tüm tasarruflar ileride büyük maliyetler olarak bize geri dönecek.

Başkanlık görevini yürüttüğüm Hedefler için İş Dünyası Platformu olarak “Türkiye Endüstrisinin Yeşil Ekonomiye
Geçiş” sürecini destekleyecek kapsamlı bir program hazırlığındayız. İhtiyaç duyulan uzmanlığı, enerji ve malzeme yoğun sektörler ve tedarik zincirlerinin yeşil dönüşümü için harekete geçirmeyi hedefleyen bu program kapsamında da yer alan üç kavramı kendi geleceğimiz ve gelecek nesiller için olmazsa olmaz görüyorum: Karbon Ayakizi, Su Ayakizi ve Döngüsel Ekonomi.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ile rekabet kurallarının değişmesi beklenirken, Türk şirketleri için de riskler kadar fırsatların da söz konusu olduğu belirtiliyor. Bu anlamda sizce söz konusu süreç şirketleri nasıl etkileyecek?
İklim politikaları artık sadece iklim ve çevre ile sınırlı değil, ekonominin tam içinde yer alıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı da (AYM) bunun iyi ve öncül örneklerinden. Türkiye’nin yeni yeşil düzende küresel rekabet gücünü koruyabilmesi için
bütüncül çevre, iklim, kalkınma ve sanayi politikalarına ihtiyaç duyuluyor. Türkiye 90’lı yıllarda AB Gümrük Birliği’ne
katılırken iş dünyası önce riskler nedeniyle çekince duysa da Gümrük Birliği sayesinde kalkınma ve rekabetçilik yarışında
önemli kademe atladı. AYM de emisyon ticaret sistemi, sınırda karbon düzenlemesi gibi uygulamalarıyla ilk bakışta iş
dünyasına ek maliyetler getirecek gibi düşünülse de özellikle kaynakların verimli kullanımı için yapılan yatırımlar, kaynakların sandığımızdan çok daha kıt olduğu gezegenimiz için orta ve uzun vadede maliyet avantajı sağlayacak. AYM ölçek kısıtlaması olmaksızın tüm iş dünyasını etkileyecek çünkü ara mamul aldığınız tedarikçinizin ürettiği karbon ayakizi de sizin satışınızda hesaplamaya katılacak, bu nedenle büyük şirketler de tedarik zincirlerindeki tüm şirketlerin dönüşümüne odaklanmak zorunda olacak. Türkiye ekonomisinin temel taşıyıcısı olan KOBİ’lere mevcut yönetmelik ve düzenlemeleri iyi anlatmaya, Yeşil Dönüşüm için ihtiyaç duydukları uzmanlık hizmetleri ve finansmana erişebilir olmalarına ihtiyaç duyuyoruz. Hedefler için İş Dünyası Platformu olarak AYM özelinde yürüteceğimiz çalışmalarda sanayicilerin olduğu kadar KOBİ’lerimizin bu ihtiyaçlarının karşılanmasına da katkı vermeyi hedefliyoruz.

DÖNGÜSEL EKONOMİ ÇÖZÜMLERİ GELİŞTİRMELİYİZ
“Bugünün ihtiyaçlarını geleceğin ihtiyaçlarının karşılanmasına engel olmayacak şekilde karşılamalıyız. İşletmeler olarak yarattığımız
değerin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini iyi analiz etmeli ve süreçlerimizi sürdürülebilirlik bakış açısıyla yenilemeliyiz. Burada “resilience” dediğimiz dayanıklılık kavramı sürdürülebilirlik için büyük önem taşıyor. İşletmelerimizi dayanıklı hale getirirken aynı zamanda ekosistem dayanıklılığını da dikkate alarak çalışmalarımızı yürütmeliyiz. İşletmelerimizi iklim krizi kaynaklı risklere dayanıklı hale getirirken, üretim süreçlerimizin bağımlı olduğu yeryüzü ve kaynaklarını karbon, su ve hammadde ayakizlerimizi düşüren, döngüsel ekonomi çözümleri ile geliştirmeliyiz.”

Sürdürülebilirliğin sağlanmasında dijitalleşme nasıl bir yerde duruyor?
AB “Yeni Sanayi Stratejisi” ile hem dijital hem de yeşil bir dönüşüm amaçlanıyor. Hedefler için İş Dünyası Platformu
kurucu ortaklarından TÜRKONFED, AYM’yi KOBİ’ler açısından ele alan bir rapor hazırladı. Bu raporda da değinildiği üzere sürdürülebilirliğin sağlanmasında dijitalleşme ile paralel bir yol izlenmesi önem taşıyor. KOBİ’ler, dijital ekonominin bir parçası olan veri odaklı stratejilerden henüz tam olarak yararlanamıyor. Dijitalleşme, KOBİ’lere hem üretim süreçlerinin verimliliğini hem de ürün ve iş modellerini yenileyebilme kabiliyetlerini artırmak için büyük fırsatlar sağlıyor. Türkiye’de farklı dijital teknolojilerden yararlanma oranı KOBİ’lerde oldukça düşük. Biz de Hedefler için İş Dünyası Platformu olarak “İşletmeleri Geleceğe Hazırlama” Program alanımız kapsamında UNDP, TÜRKONFED ve VİSA öncülüğünde yürütülen ve KOBİ’lerin dijital becerilerinin de geliştirildiği “İşimi Yönetebiliyorum” projesinde yer alıyoruz. KOBİ’lerimiz dijital dönüşümlerini gerçekleştirmek için pek tabii finansal kaynaklara, altyapı hizmetlerine ve nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyuyor. Bu dönüşüm baştan maliyetli gelebilir ancak AYM’nin getirdiği avantajlar gibi dijital dönüşümlerini tamamladıklarında işletme maliyetleri azaltıyor, toplam faktör verimliliğini artırıyor. Dijitalleşme sayesinde iş kararları veriye dayalı olarak verilebiliyor, iş süreçlerindeki kayıplar önleniyor, iş sürekliliğinin sağlanmasına katkı sağlanıyor. Bu yenilikler de işletmelerin krizlere dayanıklılığını ve sürdürülebilirliğini artırıyor.

Sürdürülebilirlik
Yorum Yaz