Panorama

En çevreci yaşam alanlarını oluşturmak için yola çıktılar

Süha Afacan ve Berkay Şeşen ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden çok iyi arkadaşlar. Mezun olduklarından sonra profesyonel hayatlarına ilk olarak farklı şirketlerde çalışarak başladılar. Süha Afacan tasarım üzerine çalışmalarına devam ederken, Berkay Şeşen'in tercihi inşaatın içinde yer almaktan yanaydı ve o alana yöneldi. Profesyonel hayatlarının ilk dokuz yılı dünyanın pek çok ülke ve şehrinde sürerken, 2010 yılında Türkiye'ye dönüp, ortak olarak profesyonel hayatlarına devam etme kararı aldılar. 2010 yılında kurdukları İki Mimar şirketi 12 yıldır, büyük projelere imza atmaya devam ediyor.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası24.02.2023
En çevreci yaşam alanlarını oluşturmak için yola çıktılar

Süha Afacan ve Berkay Şeşen ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nden çok iyi arkadaşlar. Mezun olduklarından sonra profesyonel hayatlarına ilk olarak farklı şirketlerde çalışarak başladılar. Süha Afacan tasarım üzerine çalışmalarına devam ederken, Berkay Şeşen'in tercihi inşaatın içinde yer almaktan yanaydı ve o alana yöneldi. Profesyonel hayatlarının ilk dokuz yılı dünyanın pek çok ülke ve şehrinde sürerken, 2010 yılında Türkiye'ye dönüp, ortak olarak profesyonel hayatlarına devam etme kararı aldılar. 2010 yılında kurdukları İki Mimar şirketi 12 yıldır, büyük projelere imza atmaya devam ediyor.

İnşaat işlerini çoğunlukla yurt dışında yapan İki Mimar, İki Mimar Proje ve İki Mimar İnşaat olmak üzere iki ayrı şirketi bünyesinde barındırıyor. İnşaat tarafında Arnavutluk, Afrika ve Gürcistan'da devam eden projeleri bulunuyor. Şirket olarak yoğunlaştıkları projeler arasında oteller, yurt dışında hem tasarımını hem inşasını yaptıkları spor tesisleri, özel konut projeleri, havalimanı projeleri sayılabilir. Türkiye'de Antalya Havalimanı, Çukurova Havalimanı ve Kayseri Havalimanı çalışmalarını yürütüyorlar. Gürcistan'da ise Tiflis ve Batum Uluslararası Havalimanı projelerini tamamladılar. 2010 yılında başlayan profesyonel yolculukları, 2016 yılında The Hab Project fikrinin oluşması ile devam etti. 2021 yılında ise fikir üzerindeki çalışmalar "çevre", "tasarım", "inovasyon" ve "ustalık" değerleri altında bir araya getirildi. beş yıl boyunca mimari ve mühendislik çözümleme çalışmalarına ek olarak, üzerinde Ar-Ge süreçlerinin yürütüldüğü The Hab Project'in 2021 yılında fiili olarak hayat geçmesi ve 2022 yılında Hab Grup Proje olarak ticari unvan alması ile devam ediyor.

THE HAB PROJECT'IN DOĞUŞU
Hab ismi "Habitat" kelimesinin kısaltılmasıyla oluşturulmuş. Bu ismin seçilmesinde en önemli etken, birçok dilde Habitat'ın karşılığının canlılar için doğal yaşam alanı anlamını içermesi. İki Mimar'ın The Hab Project ile başlayan rejeneratif yapılar tasarlama ve uygulama yolculuğu, artık Türkiye'deki projeleri bu yönde yapma biçimine doğru eviriliyor. Proje fikri, yenilikçi ve modüler ahşap yapı sistemi ile doğaya saygılı, kendi enerjisini üreten, sürdürülebilir yaşam alanları ve deneyimi oluşturma isteği ile ortaya çıktı. The Hab Project, daha iyi bir dünya için ilham verici ve yenileyici habitatlar tasarlamayı ve sunmayı hedefleyerek çalışmalarına devam ediyor. Bu fikir 2016'da Münih'te Süha Afacan ve Berkay Şeşen'in bir fuara katılımı sonrasında ortaya çıktı. Fuarda deneyimledikleri sürdürülebilir sistemler, enerji verimliliği ve yeni teknolojiler, aslında hep akıllarında olan fakat hayata geçiremedikleri fikirleri canlandırmıştı. Aynı günün akşamı, otelin lobisinde sohbet ederlerken dergide gördükleri bir fotoğraf ile başlayan beyin fırtınası, The Hab Project'in ilk tohumlarını atmış ve projenin hikayesini başlatmıştı. Hem mesleki hem de insani olarak dünyanın geleceği için iyi bir şeyler yapmak en büyük hedefleri oldu. Hayal ettikleri proje herkes için esnek, modüler, sürdürülebilirliğin ötesinde, kişiselleştirilebilir ve doğa ile bütünleşen yaşam alanları oluşturmayı hedefledi. The Hab Project ekosistemi de tıpkı doğanın kendisi gibi sürekli yenilenebilir ve değişime açık bir sistem olarak tasarlandı. Pandemi sırasında üç kıtada (Paris, Gürcistan, Zambiya ve Türkiye Bursa'da) devam eden işlerinin tamamı durunca, onları çok heyecanlandıran The Hab Project için yoğunlaşma fırsatı yakaladılar. Pandeminin en yoğun olduğu dönemde tamamen The Hab Project için çalıştılar ve projenin tüm ana hatları bu sayede ortaya çıktı. Sonrasında tüm işlerin tekrar start almasına rağmen, proje üzerinde ilerleme kararları ertelenmedi ve yapılan iyileştirme çalışmaları sonrasında hayata geçirilmesi için geri sayıma başlandı.

VIDA TEMEL TEKNOLOJISI
The Hab Project'te Türkiye'de çok az bilinen vida temel sistemi kullanılıyor. Bu da toprağa küçük delikler açılıp, binanın vidaların üzerinde, yerden yüksekte durması olarak tarif ediliyor. Konvansiyonel yapılarda en büyük zarar toprağa veriliyor. Çünkü önce toprak kazılıyor, içine beton dökülüyor ve bina bu betonun üzerinde yükseliyor. Vida temel teknolojisi sayesinde toprağa hiç ekskavatör sokmadan ve toprağı hiç kaldırmadan, toprağın içinde hiçbir kimyasal malzeme de enjekte etmeden, tüm statik hesapları yapılmış vida teknolojisiyle temel atılıyor. Yapısal mühendislik hesapları sonucu uygulanacak bölgeye göre temel sistemi özellikleri belirleniyor. Projelerin uygulanmasında yüksek tonajlı iş makineleri kullanılmıyor, uygulamanın büyük bir çoğunluğu insan gücüne dayalı bir sistem ile tamamlanıyor. Gürültü kirliliği ise tamamen ortadan kalkıyor. Tek gürültü, ahşabın kesilirken çıkardığı ses oluyor.
PROJE HER KONUDA DUYARLI VE ÇEVRECİ
Yapı üretim süresi kısalıyor The Hab Project'in ofis binasının temeli üç günde yapıldı. Tüm binanın kullanılabilir hale gelmesi ise 77 günü buldu. Bu inşaat teknolojisinde de üretim sürecini son derece kısaltan, zaman tasarrufu sağlayan bir yöntem. Çünkü betonarme yapılarda bu süreç 8 ile 12 ayı bulabiliyor. Projede kullanılan ahşap malzemenin ömrü 100 yıl. Dolayısıyla bu sistemle yapılan evlerin çok uzun ömürlü olduğu söylenebilir. Yangın, sel, nem, küf gibi konular üzerinde yapılan özel çalışmalar ile tüm korumalar sağlanmış ve önlemler alınmıştır. Genel kanının aksine ahşap yapılar dayanım anlamında diğer yapı sistemlerine göre, doğru şekilde tasarlandığı zaman, çok daha dayanıklı olmaktadır. Hab projesinde kullanılan ahşap niteliği ve yangına karşı alınan diğer önlemler ile tamamen güvenli bir yapı sistemi oluşturuluyor. Projedeki tüm çalışmalar deprem statik hesapları "Eurocode 5" adı verilen Avrupa ahşap yapı standartlarına ve uygulandığı bölgenin deprem yönetmeliklerine uygun olarak tasarlanıyor. Dolayısıyla depremde de son derece güvenli olduğu tasarımcıları tarafından onaylanıyor

Doğaya minimum müdahale ve enerji verimliliği
• Doğaya yapısal olarak az müdahale. Doğayla birlikteyaşam noktasındaysa çevreye zararı minimuma indirmek.

• Çevreyle ilgili inovatif teknolojilerden yararlanarak doğal malzeme kullanımı.
• Güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerden yararlanarak, karbon salımını minimuma indiren teknolojileri kullanmak.
• Enerji kullanımında sürdürülebilirlik. Kendi enerjisini üreten, doğal kaynakları kullanan ve yaşamını bununla devam ettiren yaşam alanları tasarlamak. Ama aynı zamanda şebekeden de enerji kullanılabileceği hibrit teknolojileri de bünyesinde barındırmak. Ayrıca kullanılan izolasyon teknolojileri sayesinde çok az enerji sarf etmeyi sağlamak.
Isı yalıtımı
The Hab Project yapılarında normal binalara oranla dört kat daha az ısı kaybı yaşanıyor. Geleneksel binalarda güneş enerjisi paneli kullanımı, ısı kaybı çok olduğu için verimli olamayabiliyor. Hab yapıları için tasarlanan yapı kabuğu ve detay çözümleri sayesinde enerji verimliliği yüksek oranda artırılıyor. The Hab Project ofis binası ısınma, soğuma ve elektrik enerjisini güneş panelleri ile karşılıyor. Güneş enerji sistemi için yapılan yatırım 2 – 3 yıl içerisinde kendini amorti edebiliyor ve sonraki yıllarda enerjinin şebekeye geri satılması ile birlikte kazanç elde ediliyor.
Kısaca The Hab Project ne sunuyor?
• The Hab Project yaşam alanlarında hiç beton kullanılmıyor.
• Kullanılan yapısal ahşap malzeme sürdürülebilir ormanlardan temin ediliyor.
• Özel temel sistemi ile toprağa çok daha az müdahale ediliyor.
• Modern iç ve dış mekân tasarımlarında doğal ve sürdürülebilir malzemeler ile çevreye özel önem gösteriliyor.
• Deprem, yangın, sel ve fırtına gibi doğal afetler için ilgili yönetmeliklere uygun olarak projelendirilip, inovatif teknolojiler ile yapısal ve kişisel olarak üst düzey güvenlik önlemleri sağlanıyor.

• Modül içinde modülerlik prensibi ile çok hızlı projelendirmeler yapılabiliyor.
• Doğal ve sürdürülebilir fonksiyonel paneller ve malzeme türleri ile kişiselleştirebilme imkânı sağlanabiliyor.
• Nitelikli yalıtım malzemeleri ile enerji tasarrufu sağlanıyor.
• Güneş panelleri, güneş bataryaları ve araç şarj üniteleri gibi yenilenebilir enerji kullanımını destekleyen sistemler ile enerji üretimi, depolanması ve tüketimi ile verimlilik sağlanırken şebeke-dışı yaşam fırsatı bile sunuluyor.
• Akıllı su geri dönüşüm sistemleri ile su tasarrufu ve verimliliği sağlanıyor.
• Otomasyon ve IOT sistemler ile daha verimli, güvenli ve kolay bir yaşam tasarlanıyor.
• Bölgesel veriler ile sürdürülebilir peyzaj sistemleri için alternatifler sunulabiliyor, rejeneratif bir yaşam için ilk adımların atılmasını sağlıyor.
• Aynı vizyonda olan paydaşlar ve optimize edilmiş ekipler ile hızlı, verimli, daha sessiz ve yüksek hassasiyetli bir şekilde projeler tamamlanıyor.
• Tercih edilen sistemler sayesinde zorlu lokasyon ve hava koşullarında yapılabiliyor.
• Konvansiyonel yapılara göre dört kata kadar daha az ısı kaybediliyor.
• Yüzde 40'tan yüzde 70'e kadar enerji tasarrufu ile enerji tüketimi önemli ölçüde azaltılırken, yüzde 45'e kadar su tasarrufu yapma imkânı sağlanıyor.
• Yenilenebilir enerji yatırımı projeye ve bölgeye göre değişkenlik gösterebiliyor fakat genel olarak ortalama 2-3 yıl içinde kendini amorti edebiliyor.
• Konvansiyonel yapı sistemleri 8-12 ayda tamamlanırken, Hab modülleri ile 8-12 haftada tamamlanabiliyor.

• The Hab Project'in hazır modülleri, 44 metrekareden başlayarak ihtiyaç ve taleplere göre çok daha yüksek metrekarelerde ve farklı ürünler ile büyük ekosistemler oluşturularak hayata geçirebiliyor.
• Tercih edilen segmentler ve paketler sayesinde, zamanında ve fiyat garantili ilerleyen, beklenmeyen sürprizlerin yaşanmadığı gerçek bir anahtar teslim deneyimi sunuyor.
• Geleneksel yapılara oranla, bu bütüncül sistemde hız, kalite ve maliyet optimizasyonun sağlanması ve birbirine entegre edilmesi sayesinde uzun vadede çok daha yüksek kazanç ve hızlı geri dönüş sağlanıyor.
İLK ÖRNEK ANKARA'DA
The Hab Project'in ilk örneği, Ankara Çankaya'da hayata geçirilen İki Mimar ve The Hab Project'in ofis binası. Hayata geçirilmiş bir yaşam alanını deneyimlemek, görmek, dokunmak ve hissetmek isteyenler 333 metrekarelik kullanım alanına sahip ofis binasını randevu alarak görebilir.

Söyleşi
Sektörel Panorama
Şirket Haberleri
Merak Edilenler
Yorum Yaz