Söyleşi

Çin’in kapanan kapıları Türk hazır giyiminin önünü açtı

Girişimci kadın hikâyelerine şahitlik etmek ve bu başarıları dergimizde yayımlamak bizlere büyük keyif veriyor. Bu sayımızda, iki kadın girişimcinin omuz omuza verip başardığı işlerden ve nasıl büyüdüklerinden bahsedeceğiz. Özellikle Sibel Gürkanlı’nın finansçıyken tekstil sektörüne girmesi ve bununla da yetinmeyip, sadece Türkiye değil, dünyadaki beyaz yakalı kadınları giydiren Ashleys markasını nereden nereye getirdiğine yer vereceğiz.

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası15.06.2022
Çin’in kapanan kapıları Türk hazır giyiminin önünü açtı

Girişimci kadın hikâyelerine şahitlik etmek ve bu başarıları dergimizde yayımlamak bizlere büyük keyif veriyor. Bu sayımızda, iki kadın girişimcinin omuz omuza verip başardığı işlerden ve nasıl büyüdüklerinden bahsedeceğiz. Özellikle Sibel Gürkanlı’nın finansçıyken tekstil sektörüne girmesi ve bununla da yetinmeyip, sadece Türkiye değil, dünyadaki beyaz yakalı kadınları giydiren Ashleys markasını nereden nereye getirdiğine yer vereceğiz.

1997'de eşiyle birlikte kurucusu olduğu bilişim sektöründeki ACC A.Ş şirketler grubundan tekstile geçiş yaptı Sibel Gürkanlı. Tekstil işine dahil olurken ise yanında yakın arkadaşı Aslı Altuntaş vardı. İlk başlarda Türkiye’nin en ünlü hazır giyim markalarına ürün tedarik etti. Ve bir gün iki kadın girişimci olarak biz neden kendi markamızı kurmuyoruz? Sorusunu kendilerine sordular ve Ashleys’i kadın giyim sektörüne kazandırdılar. Şimdi hem iç piyasaya hem de yurt dışına ürün satar hale geldiler. Üstelik ihracatı artırmak için de Kırklareli’nde fabrika açıyorlar. İşte örnek bir kadın girişimci hikâyesi…

Finans sektöründen, tekstil sektörüne geçişiniz nasıl oldu? Ashleys markası nasıl ortaya çıktı?

2012 yılında çalışan beyaz yakalı kadınların giyebileceği ürünleri yeterli bulmadık. Bu alanda bir boşluk olduğunu gördük ve harekete geçtik. İlk olarak Gürkay Giyim olarak firmamızı kurduk. Daha önce tedarik-çiydik. Türkiye’deki en ünlü markaların tasarımından dikimine üretimlerini biz yapıyorduk. Bir gün ortağım Aslı Altuntaş ile Kıbrıs’a tatile gittik. Yoldan geçen kadınların giyimlerine baktık hep bizim ürünlerimizdi. Kendi kendimize dedik ki, “vay be ne ürün yapmışız, herkesin üzerinde bizim üretimlerimiz” orada bir aydınlanma oldu. Biz neden kendi markamızı kurmuyoruz ki? Sorusunu sorduk kendimize ve iki kadın yüzde 100 yerli sermaye ile Ashleys’i kurmaya karar verdik. Şimdi kendi markamız için üretim yapıyoruz. Aynı zamanda da ihracat yapıyoruz. Ortağım trendleri yakından takip ediyor. Dünyada trend olan renkler neler? Nereye doğru gidiyor? Ürün grubumuzdaki ürünlerin tamamını hayata geçiren kişi o. Amerika’da iki büyük fuara gittik. Kalite ve tasarımlarımız çok beğenildi. Böylelikle ihracatımız ABD ile başlamış oldu. İhracatta dünya ülkelerinin hemen hemen hepsine hizmet verecek konuma geldik.

"BAŞARILARIMIZI YENİ FABRİKAMIZ İLE TAÇLANDIRIYORUZ"

İhracat kanadında işler nasıl gidiyor? Üretim hacminizin yüzdesel olarak kaçı ihracata ayrılıyor?

Şu anda üretimimiz Merter’deki fabrikamızda yapılıyor. Çok daha büyük modern ve farklı fabrikamızı Kırklareli’nde bayramdan sonra açıyoruz. 100 kişiye istihdam sağlayacağız. Bunun önemli bir kısmı kadın olacak. Çünkü kadınların gözü erkeklere göre çok daha iyi. El becerisi olarak kadınları daha yatkın görüyorum. Beyler üzerine alınmasın ama biz kadın kadına yol almaktan çok daha büyük keyif alıyoruz. Üretimlerimizde kaliteyi Avrupa standartlarında belli bir yere getirip ihracatı çok daha büyütmek adına böyle bir yola girdik. Üretimimizin yüzde 70’i ihracat, yüzde 30'u iç piyasa. Aslında planlamamız Kırklareli fabrikamızı yüzde 100 ihracata yönelik çalıştırmak. Merter’deki üretimi iç piyasaya ayırmak gibi bir girişimimiz olabilir. Onu zaman gösterecek biraz da. Şu an hizmet verdiğimiz markalarda in house üretim çok önemli, yurt dışı müşterileri için bir sürü denetlemeden geçiyoruz. Bu denetlemelerde benim en çok önemsediğim çocuk işçi çalıştırılmaması, insanların sosyal haklarının korunması aslında olması gerekenler, bir denetim altına tabi tutuluyor.

Neden Kırklareli’nde fabrika kurmaya karar verdiniz?

Kırklareli mutlu insanlar şehri diye geçiyor. Kırklareli’nde ciddi üretim yapan birçok fabrika var zaten ve tabii yetişmiş personel de var. Orada herkes şuan çok heyecanlı. İstanbul’da fabrikayı kursaydık o heyecanı burada göremezdim. Lojistik açısından da avantajlı, hem Avrupa’ya hem İstanbul’a yakın. İstanbul’da böyle bir şeyi maliyetlerden dolayı yapamazsınız. Bu yüzden tercihimiz Kırklareli’nden yana oldu.

"E-TİCARET SATIŞLARIMIZ AKILLI DEPOYA EMANET"

E-ticaretin toplam satıştaki ağırlığından bahsedebilir misiniz? Süreci nasıl yönetiyorsunuz?

Dönemsel ekonomi ile alakalı bir durum. Dövizin iniş çıkışı ile alakalı insanlar artık şu koşullarda gerçekten hareket etme alanları sınırlı. Ama insanlar e-ticareti çok sevdi. Büyük bir konfor. Oturduğunuz yerden beğendiğiniz şeyi alıyorsunuz. Beğenmezseniz geri gönderiyorsunuz. Pandemi döneminde e-ticarete yoğunlaştık. İnternetten yaptığımız satışlar akıllı depoya emanet. İşletmelerin özellikle kullanması gereken ve maliyeti aşağı çekebilmeleri adına çok güzel bir uygulama. Çok bilindik bir şey değil. Bunu da ortağım Aslı Hanım keşfetti. Yurt dışında bütün e-ticaret şirketlerinin uyguladığı sistem. Türkiye’de de birkaç firma yapıyor diye biliyorum.

Pandemide evden çalışma dönemiyle satışlar pek çok firmada düşüş yaşamıştı. Normalleşme süreciyle birlikte satışlar yükselişe geçti mi?

Pandeminin ardından ciddi bir hayat pahalılığı gündeme geldi. İnsanların alım güçleri düştü. Alışveriş yapacaklarken fiyatlar yükseldi. Ama kadınlar ürün alacaksa yine alıyor iki ürün yerine bir ürün alıyor. Pandemi öncesi satış grafiğini henüz yakalayamadık. Tüm sektörlerde olduğu gibi tekstil sektöründe de ham maddelerin hepsi dövizle alınıyor. Dövizin işin içinde olması nedeniyle maliyetlerin aşağı düşmesi söz konusu olamıyor. İşçilik yüksek, döviz yüksek, dolayısıyla ürün de yükseliyor. Dün 100 liraya mal olan ürün, kurdan dolayı 200 liraya mal oluyor. İhracat yapanlar avantajlı ama onda da şöyle bir durum ortaya çıktı. İhracat müşterileri diyor ki, “ben siparişi verdiğimde pound 16 liraydı şu anda pound 19-20 lira arasında demek ki bu bana indirim yapabilir” böyle de bir algı var. Oysaki yanıldıkları konu şu, mevcut siparişinin ham maddelerinin hepsi dövizle alınıyor. Herkes kendi penceresinden bakıyor. Biz üretici olarak tüm pencereler-den bakmak durumunda kalıyoruz.

“İŞSİZLİĞE TEKSTİL SEKTÖRÜ ÇÖZÜM OLABİLİR”

Türkiye’de hazır giyim sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu konuda neler söyleyebilirsiniz?

Hazır giyim sektörünün belli bir noktadan sonra çok daha iyi bir yere geleceğini düşünüyorum. En büyük rakibimiz Uzakdoğu. Pandemiye kadar bu böyleydi ve fiyatta rekabet asla söz konusu değildi. Sizin işçilik ve ham maddesi ile 8-10 dolara mal ettiğiniz ürünü 3 dolara satıyor onlar. Çünkü ölçekleri büyük, işçilik ucuz ve enerji uygun. Dolayısıyla sizin burada rekabet edebilme şansınız kalmıyor. Çin, kendini kapatıp bir uyku moduna geçtiği için Avrupa, Amerika ve Rusya’nın sipariş verebileceği, üre-tim yaptırabileceği noktalar sınırlandı. Çin’in kapanması Türkiye’nin iş anlamında hacmini büyütecek. Türkiye’de en büyük problemlerden bir tanesi işsizlik. Bunu çözecek sektör tekstil olabilir, kalifiye elemanı yetiştirilebilir. Özellikle çocuğunu büyütmüş ev hanımlarının çok rahatlıkla eğitimini alıp, nihai tüketici kısmından çıkıp üretici kısmına geçmesiyle, ev hanımlarının yüzde 15’i iş sahibi ola-bilir. Ben her zaman şunu söylerim iş beğenmeme vardır işsizlik yoktur.

Söyleşi
Şirket Haberleri
Yorum Yaz