Yatırım

Bugünün gıda tasarrufu yarının savaşlarını önleyecek

Dünyamız önce sıcak daha sonra da soğuk savaş dönemleriyle büyük hezeyanlar yaşadı. Günümüzün savaş sebepleri arasındaysa gıda ve su krizlerinin olacağı söyleniyor. İnancımız gereği de tasarruf kavramının önemini biliyoruz. Fazla Gıda da tam olarak dünyada savaşlar da yaşanmasın tek bir gıda dahi de israf olmasın diye yola çıkmış bir proje. Beş yıl içinde 47 bin tondan fazla gıdanın israfını önlediklerini ve bu sayede 63 bin tondan fazla karbon salınımının önüne geçtiklerini aktaran Fazla Gıda CEO’su Olcay Silahlı’yla hem proje detaylarını hem de gelecekteki hedefleri konuştuk…

6dk okuma
Türkiye'de İş Dünyası20.02.2023
Bugünün gıda tasarrufu yarının savaşlarını önleyecek

Dünyamız önce sıcak daha sonra da soğuk savaş dönemleriyle büyük hezeyanlar yaşadı. Günümüzün savaş sebepleri arasındaysa gıda ve su krizlerinin olacağı söyleniyor. İnancımız gereği de tasarruf kavramının önemini biliyoruz. Fazla da tam olarak dünyada savaşlar da yaşanmasın tek bir gıda dahi de israf olmasın diye yola çıkmış bir proje. Beş yıl içinde 47 bin tondan fazla gıdanın israfını önlediklerini ve bu sayede 63 bin tondan fazla karbon salınımının önüne geçtiklerini aktaran Fazla CEO’su Olcay Silahlı’yla hem proje detaylarını hem de gelecekteki hedefleri konuştuk…

Fazla'nın oluşumunun ortaya çıkış hikâyesini ve aldığı yolu bize biraz anlatabilir misiniz?

Gıda israfı kavramı ile çocuk yaşta tanıştım; yaz aylarını dedem ile birlikte tarlada geçirir, birlikte çapaya giderdik. Bakımı ile özenle ilgilendiğimiz meyve sebzelerin tohumdan sofraya dönüşümüne şahit olmak benim için oldukça etkileyiciydi. Uzun zaman etkisi altında kaldığım ve Fazla’nın temellerini oluşturan deneyimi ise yine bir gün gündöndü tarlasında dedem ile çapa yaparken yaşadım. Yanı başımızda ki tarlaya kamyonlar yanaşmış bir anda yüzlerce dondurmayı bu boş alana dökmeye başlamıştı. Ne yaptıklarını anlamayıp yanlarına yanaşmış, bu dondurmaları yiyip yiyemeyeceğimizi sormuştum. Olumlu yanıt alınca da hızla dondurmaları toplamış, komşu tarlalarda çalışan kadınlara dağıtmış, kendi payımı da alıp afiyetle yemiştim. Zaman içinde yaşadığım deneyimler, küresel problemlere karşı çok daha hassas ve duyarlı olmam konusunda beni geliştirdi; üniversite hayatım ve kariyerim boyunca farklı odak alanlarda birçok programda gönüllü olarak yer almam, dünya için bir fark oluşturma motivasyonu ile proje geliştirmem bu farkındalığın pusulasında gerçekleşti. Benzer bir sebeple 2014 yılında çalıştığım kurum Unilever tarafından delege edildiğim ve birçok küresel problemi kendine dert edinen CEO’ların, kurucuların, profesörlerin ve başbakanların danışmanlığında gerçekleşen One Young World Zirvesi’nde dünyanın dört bir yanından 13 bin delege ile birlikte yer aldım. Zirve boyunca farklı kültürlerden insanların birbirinden farklı küresel sorunlar ile mücadele yöntemleri ve çözüm için geliştirdikleri iş modelleri ile tanıştım. Dinlediğim örnekler arasında Türkiye’den bir kurumun yer almadığını görmek benim için bir uyanış çağrısı oldu; ülkemizde küresel problemlere çözüm odağıyla çalışan bir sosyal girişim kurma sorumluluğunun omuzlarımda olduğunu hissediyordum. Bu bilinç ile 2016 yılında, dünya adına etki odaklı çalışırken sürdürülebilir bir iş modeli geliştirmek ve bu alanda gençlere örnek olmak misyonu ile Fazla’yı kurduk. Sosyal bir girişim olarak geliştirdiğimiz teknoloji tabanlı bütüncül atık yönetim sistemi ve kurduğumuz iş ortağı ekosistemi ile fazla ürünlerin en yüksek çevresel, sosyal ve finansal fayda ile döngüsel ekonomiye kazandırılması için çalışıyoruz.

Ürünlerimizi Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları pusulasında, Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı tarafından oluşturulan ve Türkçeye kazandırdığımız Gıda Kazanım Hiyerarşisi doğrultusunda geliştiriyoruz. Dünya’yı kurtarmak misyonuyla israf ile proaktif şekilde mücadele ederek beş yıl içinde 47 bin tondan fazla gıdanın israfını önledik ve bu sayede 63 bin tondan fazla karbon salınımının önüne geçtik.

HER YIL ÜRETİLEN GIDANIN 3’TE 1’İ İSRAF EDİLİYOR

Sürdürülebilirlik ve geri dönüşüm günümüzün en kıymetli söylemi. Hatta iş dünyasında herkes bunu konuşuyor. Sizce bu kavram nasıl ele alınmalı? Sizin baktığınız taraftan bu kavramları değerlendirebilir misiniz?

Yola çıktığımız ilk günlerde görüştüğümüz firmaların sürdürülebilirlik alanı ile yeterince tanışıklığı yoktu; firmalarda bu alanda çalışan uzman ekipler ya da bu alana özel hedefler yer almıyordu. Bu sebeple mevcut soruna dair bir farkındalık geliştirmek, yaptığımız işi ve oluşturduğumuz değeri görünür kılmak bizler için oldukça zorlayıcıydı. Bu ilk günlerde hem küresel hem de yerel ölçekte gıda israfı alanında yaşanan gelişmeleri en şeffaf haliyle firmalara anlatır, çalışmalara başladığımızda tüm süreci birlikte deneyimlerdik. Bugün geldiğimiz noktada çok daha iyi bir durumdayız; birçok insan sürdürülebilirlik kavramına aşina, firmaların sürdürülebilirlik departmanları ve hedefleri mevcut. Fakat sıklıkla rastlamaya devam ettiğimiz bir yanılgı yaşamaya devam ediyor, sürdürülebilirliğin bugünden yarına gerçekleşecek olması yanılgısı. Kurumların ve öncelikli olarak üst düzey yöneticilerin sürdürülebilirliğin bir Ar-Ge çalışması olduğunu, bu alanın bir süreç ve yatırım gerektirdiğini ve sistem tasarımı ile uzun vadeli getirilere odaklanılması gerektiğini anlamaya ihtiyaçları var.

Geri dönüşüm kavramı ile ilişkimize baktığımızda ise eksik bir yaklaşım olduğunu görüyoruz. Mevcut formda ömrünü tamamlamış ürünlerin döngüsel ekonomi sınırları içinde kalarak yeni ürünler için hammadde olarak kullanımı doğal kaynak tüketimi konusunda ekosistemi oldukça destekleyici bir adım; bu anlamda geri dönüşümün önemi herkes tarafından kabul edilebilir. Fakat geri dönüşümün sürdürülebilir bir gelecek inşa etmede ilk ve tek adım olarak görülmesi bu kavrama yaklaşımdaki temel eksikliği gözler önüne seriyor. Atıl duruma düşmüş bir ürünün yeniden kullanıma kazandırılmasından önce o ürünün atıl duruma düşme süresini uzatmak, mümkünse atıl duruma düşmesini tamamen engellemek ve
hatta bu ürüne gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamak kaynak tüketim miktarımızda ve dolayısıyla dünya üzerinde bıraktığımız etkide büyük bir düşüş sağlayabilir.

Farkındalık oluşturmak adına da bizlere gıda kaybı ve israfı konusundaki acı gerçekleri anlatabilir misiniz?

Küresel ölçekte yapılan çalışmalar doğrultusunda FAO; her yıl üretilen gıdanın 3’te 1’inin, 1.3 milyar tonunun israf edildiğini buna karşılık 800 milyondan fazla insanın günlük olarak açlık ile mücadele ettiğini gözler önüne seriyor. İsraf edilen gıdanın sebep olduğu sera gazı emisyonuna bakıldığında ise küresel emisyonunun yüzde 8’ini oluşturduğunu görüyoruz. Gıda, temel ihtiyaç olmasının da getirisi ile çevresel, sosyal ve finansal olmak üzere birçok alanda büyük etkiye sahip. Sadece üretim aşamasında gerçekleştirilen optimizasyon çalışmaları bu etkiyi azaltmak adına yeterli değil; işlenmesi, paketlenmesi, dağıtımı ve son aşamada bertarafı gibi farklı adımlarda da onarıcı sistemlerin geliştirilmesine ihtiyacımız var.

Türkiye’deki çalışmalara baktığımızda ise kişi başı hanelerde ürettiğimiz atığın yıllık 93 kilogram olduğunu görüyoruz. Bu çalışma ile gıda israfı konusunda dünyada ilk sıralara oturuyor olmamız, kültürümüzde gıdanın yerini de düşündüğümüzde oldukça sarsıcı bir hale geliyor. Sadece evlerde bu kadar gıdayı israf ettiğimiz düşünüldüğünde bireysel tüketiciler olarak üzerimize büyük bir sorumluluk düştüğünü de yeniden fark ediyoruz; günlük hayatımızda aldığımız aksiyonlar ve kurumlardan talep ettiğimiz çalışmalar ile sistemleri değiştirme gücüne sahip olduğumuzu, ihtiyaç duyduğumuz dönüşümün en temel tetikleyicileri olduğumuzu hatırlıyoruz.

GIDA İSRAFIYLA MÜCADELE İÇİN YOLA ÇIKILDI

Globalde üretim kanadında da büyük bir sıkıntı var. Üretilen gıdaların korunması noktası tamam ancak işin daha da başına gitmeyi planlıyor musunuz?
Gıda kaybı ve israfı ile mücadelede en büyük ve etkili adımın farkındalık olduğunu yolculuğumuzun birçok noktasında gördük. Tedarik zincirinin en başına, gıda üretimine odaklandığımızda da buradaki sorunu çözmek için öncelikli ihtiyaç üreticilerin dünya üzerinde bıraktıkları etkiyi görünür kılmak. Bunu sağlamanın yolu da mevcut sistemler ile oluşan atığın takibinin ve etki ölçümlemesinin yapılmasından geçiyor. Fazla Gıda olarak geliştirdiğimiz çözümler arasında atıl ürünlerin hayvan yemi hammaddesi ve biyogaz üretiminde kullanılması modülleri yer alırken temel amacımız veri takibi ile atık azaltıcı aksiyonları mümkün kılmak ve atık oluşumunu kaynağında önlemek adına inovatif çözümler ve ürünler geliştirmek. Bu amaç doğrultusunda teknoloji ve inovasyondan güç alarak HoReCa sektöründe atık takibini sağlayan Akıllı Tartı Sistemi’ni, firmaların atıl kalan yüksek hacimli ürünlerini ekonomide tutmasına yardımcı olan Fazla Market ürünümüzü ve yerel işletmelerde fazla ürünlerin tüketiciye ulaştırılarak atığa dönüşmesinin önüne geçen FAZLA Uygulaması’nı yakın geçmişte portföyümüze kazandırdık.

Fazla olarak gelecekte nasıl bir yerde olmak istiyorsunuz? Hedef ve planlamalarınızda neler var?
Fazla’nın kuruluşundan bu yana temelde yer alan bir diğer misyonumuz da atık yönetimi alanında önce ülkemizde en iyi örnek haline gelmek, sonra da kurduğumuz bu ekosistemi küresel ölçeğe taşımak. Bu misyon doğrultusunda gerçekleştirmek istediğimiz ilk hedef, kendimize de motto edindiğimiz “Atarsanız atık olur, atmazsanız onun ismi fazladır” cümlesinin herkes tarafından kabul edilmesini ve uygulanmasını sağlamak. Daha önce de söylediğim gibi bu yola gıda israfı ile mücadele etmek için çıktık. Bu anlamda 70’den fazla üretici, 30 distribütör, 10 perakende ve farklı sektör paydaşlarının içinde bulunduğu 130’dan fazla atık üreten kurum ile birlikte çalışmalarımıza devam
ediyoruz. Geçtiğimiz beş yıl içinde, yaptığımız çalışmalar ile kurumların gıda israfı, atık yönetimi ve sürdürülebilirlik konularında farkındalığını geliştirirken bu alanda yapılması gerekenlere dair onlara önderlik ettik, sürdürülebilir gıda sistemleri kurulmasını sağladık. Bu süreçleri
ilerletirken atık yönetim ihtiyacının farklı dikeylerde de olduğunu gördük ve bu sorumluluğu üstlenerek tekstilden elektroniğe, kimyasaldan ambalaja farklı atıl ürün dikeylerinde de israf ile mücadele çözümleri geliştirmek için kolları sıvadık. Bugün gıda alanında sahip olduğumuz uzmanlığı gıda dışı dikeylere de taşıyarak ürünlerimizi geliştirmek ve bu sayede “fazla ürün” denildiğinde akla gelen ilk isim olmak da hedeflerimiz arasında. Çalışmalarımız ile Türkiye’nin teknoloji tabanlı bütüncül atık yönetimi ve sürdürülebilir iş modeline sahip en
iyi sosyal girişim örneği olurken sınırlarımızı genişleterek yurt dışına açılmak da yolculuk planımızda mevcut, bu hedef doğrultusunda daha etkili şekilde değer yaratmak için Avrupa’ya açılım süreçlerimiz devam ediyor. Yakın gelecekte ülkemizi başarılı bir sosyal girişim örneği olarak küresel ölçekte temsil ediyor olmak gurur verici.

Söyleşi
Türkiye'de Gündem
Sektörel Panorama
Bölgesel Bakış
Sürdürülebilirlik
Yorum Yaz